Baby I'm preying on you tonight,Hunt you down eat alive

70 7 25
                                    





Herkese merhaba!



Umarım beğenirsiniz!



İyi okumalar!


Gece ay'ın ışığı üzerimde parıl parıl parlarken ben,omzumda tek dostum olarak gördüğüm kargam "Jisoomlyn" ile bahçede dolaşıyordum.Karga yada daha doğrusu hayvan türü olduğuna bakmayın.

O bir insandı ve doğuştan gelen hazinesi sayesinde istediği herhangi bir hayvanın şeklini alıyor ve tam şu an yaptığı gibi insan formuna dönebiliyordu.Şu anda insan formuyla birlikte,karanlık ormana doğru yavaş yavaş yürüyorduk.

Yaşadığım şato'nun devasa bir bahçesi vardı ve bu bahçe bir ormana bakıyordu.Bende bu ülkeden hatta şatodan bir kere bile çıkmadığımdan geceleri Jisoomlyn ile böyle kısa yürüyüşler yapar ve ben biraz olsun sıkıntımı atardım.

Ben önünde o ardımda bir süre daha yürüdükten sonra Jisoomlyn yavaşça durmuş ve onun duraksamasıyla bende zaten normal bir insanmış gibi yürümekte oldukça zorlanırken bir anda hızla arkamı dönmüştüm.Böylece o buna gülümsemişti.

"Hala zorlanıyorsun değil mi?"

Ani sorusu karşısında afallamıştım.Önce bir süre parmaklarımla oynadım,sonrasında büyük bir iç çekmiş ve "Türümden diğerleri böyle saklanmazken daha doğrusu bir şatoda böyle sıkışmamışken,neden ben Jisoomlyn?"

Buna karşılık o'da ben gibi bir iç çekmiş ve "Leydim." Demişti. "Siz bu ülkedeki tek lanetlisiniz ve 500 yıl evvel yaşananları göz önünde bulundurursak,Jennietta Kim'in peşinize düşmesine izin veremeyiz değil mi?"

Bu sırada ben insan üstü bir hızla kocaman bir ağacın beni taşıyabilecek bir dalına oturmuş ve "O kaltaktan nefret ediyorum!,gördüğüm ilk yerde geberteceğim onu!" Demiştim.

Ama bilmiyordum ki ben onunla,onun günahlarını işleyip,bunları yaparken o gibi delicesine kahkaha atacağım.Hatta bazen onu buna ben zorlayacağım.

Bu dememe Jisoomlyn sadece bir tebessüm etmiş ve bende "Tanrıya yeminliyim bu konuda." Demiştim.Sonrasında ağaçtan aşağıya beni bekleyen hem büyücüm hemde çocukluk arkadaşım olan Jisoomlyn'un yanına atlamıştım.

Ardından o kolumdan tutup kendi koluna girmemi sağlamış ve kol kola dönüş yoluna ilerlemeye başlamıştık.Tabii ben 200 yıldır olduğu gibi hala yavaşlamakta zorlanıyordum.O yüzden dikkatimi toparlamak amacıyla ona doğru dönmüş ve arkadaşımın güzel yüzünü incelemeye başlamıştı.

Jisoomlyn çok güzel bir kadındı,benden sadece 2 yaş büyüktü ve bunu hiç belli etmiyor,güzelliği ve laneti zamana meydan okuyordu.O hala 22 yaşındaydı hep öyle kalacaktı,tabii bende 20 olacaktım sonsuza kadar.

Omuzlarına değen dümdüz kan kırmızısı saçları doğuştandı.Pürüssüz yüzü ve eşsiz fiziği ile çok mükemmel bir kadındı.Her zaman üzerinde bordo ve beyaz tonlarının hakim olduğu kadife,yarasa kollu elbisesi olurdu.Açıkçası çok yakışıyordu bu tonlar ve zaten o bunu biliyordu.

Jisoomlyn bir Rusya göçmeniydi.Ailesi o doğmadan buraya yerleşmiş ve bir şekilde ailemle bir bağları olmuştu.Çocukluktan beri hep beraberdik asla ayrılmadık.Ona güveniyordum,o bana asla yalan söylemezdi yada en azından ben öyle düşünüyordum.

Kolundan aniden kurtulup insan üstü bir biçimde koşmaya başlamıştım.Yanımdan ufak bir nokta gibi geçen,ağaçları,hayvanları görünce ve'de yüzüme çarpan ama benim hissetmeden'de bildiğim rüzgarı hissetmek özgür olduğumu anlıkta olsa düşündürüyordu bana.

Benim bırakmamla afallayan Jisoomlyn.Söylediği bir sözle anında önümde bitmiş ve bunu güldürmüştü.Sonra ben onun koluna tekrar girmiş ve biraz daha yürüdükten sonra tam şato gözükmeye başlamışken tekrardan ondan kopup koşmaya başlamış hemde bağırmıştım;

"Büyü yok Jisoomlyn büyü yok,koş!" Demiş ve kısa süreliğine arkama dönüp onun hafifçe tebessüm ederken birden koşmaya başladığını görmüş ve bende önüme dönüp koşmaya devam etmiştim.

Bu arada şatoya iyiden iyiye yaklaşırken o arkamdan seslenmişti "Leydim,lütfen bekleyin!" Demişti.Bense umursamamıştım çünkü bana öyle seslendiğinde asla onunla konuşmaz ve ona tepki vermezdim ve o bunu bildiğinden bir süre durup nefeslerini düzene sokmuş,ardından bir sözcük söyleyip yine omzumda kuş halini almadan önce "Roselia adil oynamıyorsun!" Demişti.

Sonrasında anlık ona dönmüş ve omzuma konmasını beklemiştim.Ardından o yerine geçtiğinde onu nazikçe öpmüş ve "Asla adil oynamam arkadaşım bilmiyor musun,hayat ve koşullar bana oynamadı ben neden oynayayım."

Bu sırada ondan anlık olarak bir gülme sesi çıkmış ve bende gülümsemiştim.Şato'nun taş yollarına giriş yaparken;

"Ne yapacağımı  biliyorsun hadi kuşum uç git artık özgürsün!" Demiştim büyük bir abartı ve dramayla.Buna karşılık o tekrardan dönüşmüş ve "Gene mi çatıya çıkacaksınız?" Diye sormuştu bende saygı ekini duymamazlıktan gelip;

"Evet,biraz manzarayı resmedeceğim bugün hava oldukça kasvetli tam durumuma ve içime uygun." Demiştim.

Sonrasında o beni başıyla onaylamış ve "Ne yazık ki bugün eşlik edemeyeceğim, büyü kitabında öğrenmem gereken şeyler var." Demişti.

Bende son zamanlarda bu saatlerde hep işinin olduğunu farketsemde umursamamıştım.Nede olsa birşey olsa bana söylerdi.Ama bunu gizlemişti,gizli kalmasını istemişti.Bir yönden haklıydı'da.

Onu başımla onayladıktan sonra bende geniş beyaz tahtalı cama atlamış ve oradan çatıya çıkıp,sabah beyaz olan ama şimdi kirlenen ve çalı çırpının takıldığı elbisemin eteklerini toplayıp oturmuş ve hemen ardından biraz manzarayı seyredip onu resmetmeye başlamıştım.



Bölüm sonu.

Umarım beğenmişsinizdir.







Umarım beğenmişsinizdir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
entre vous et moiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin