Smut var 😌🔫 yorum yapmayan hayalet okuyucuların umarım en sevdiği smutlu bölümler KALDIRILIR :p. Şaka bir yana, yorum yapın da artık. Üzülüyorumm...
~
"Çok sıcak." Çınar terleyen alnını omzuma yaslayarak konuşunca sırıttım ve dirseklerimi kırarak geriye yaslandım. "İt gibi topun peşinde koşacağına yanımdan ayrılmasaydın, böyle yorulmazdın." Ses tonum tribin elli tonuydu.
"Yapma böyle, senin şuan bana masaj yapıp yorgunluğumu alman gerekiyor." Omuz silkerek çimenlerde uzanmaya devam ettim. Hava baya sıcaktı ve aşırı derecede mayışmıştım. Elimi kaldıracak halim yoktu.
"Çınar, hadi başlıyoruz!" Enis az ilerideki sahadan seslendiğinde Çınar başını omzumdan kaldırdı ve elini sıcaktan yanan kafamın üzerine koydu. "İçeriye gir istersen, başına güneş geçmesin."
"Bir şey olmaz eğleniyorum sizi izlerken." Omuz silkerek konuştuğumda sen bilirsin diyerek ayaklandı ve gitmeden önce saçlarımın tepesinden öptü. Az ilerleyip sahaya girmeden önce bağcıklarını bağlamıştı.
İki dersimiz boştu, hoca raporluydu ve biz de havanın güzelliğini fırsat bilerek kendimizi bahçeye atmıştık. Zaten son sınıf olduğumuz için müdür bey bize tolerans gösteriyordu.
Gözlerimi bahçede gezdirmeye başladığımda Hülya ile konuşan Batı'yı görmemle kaşlarımı çatmıştım. Dilimi alt dudağımın içinde gezdirip derin bir nefes aldım. Fazla yakın duruyorlardı.
Batı bir şeyler daha söyleyip oturduğu banktan ayaklandı ve resim çantasını eliyle sıkıca kavradı. Başıyla ufak bir selam verip okulun içine yöneldiğinde hızla yerimden kalkarak pantolonumu silkeledim.
Sahaya göz ucuyla bakıp temkinli adımlarla arkasından giderken bir yandan da açıkta kalan esmer ensesini kesiyordum. Beyaz okul gömleği tenine çok yakışıyordu.
Adımlarını birinci katın sonunda ki resim atölyesine yönlendirdiğinde alt dudağımı dişledim ve biraz mesafe bırakarak takip etmeye devam ettim. İçeriye girince iyice sağımı solumu kontrol edip kapı kulpunu aşağı indirdim ve bir yılan gibi içeriye süzüldüm.
Omzunun arkasından şaşkınca olduğum yere döndü ve gözlerimizin kesişmesiyle kaşlarını çattı. Derin bir nefes alarak çantasını kahverengi, ahşaptan olan geniş sıraya koydu ve hızlı adımlar atarak burnumun ucunda bitti.
"Ne işin var senin burada? Git çabuk." Kolumu sıkıca kavrayıp ilerletmeye çalıştığında hızla geriye çekilerek elinden kurtardım. "Ne o, korkuyor musun?" Tek kaşımı kaldırarak dilimin ucuyla dudaklarımı ıslattığımda bakışları çok kısa bir an oraya kaydı.
"Utku düşünmeden hareket ediyorsun, ne diye geldin buraya?" Dişlerinin arasından konuştuğunda omuzlarımı düşürdüm ve bal rengi gözlerine bir kaç saniye baktım. Boynunda ki damarlar dikkatimi dağıtıyordu.
Ellerimi koluna atıp biraz daha yanaştığımda geri çekilmeye çalışmıştı ama buna izin vermemiştim. Çok sıkı tutuyordum. "Benden kaçmanı istemiyorum, kendini benden uzak tutma." Gözlerinin içine derin bir şekilde bakıp konuştuğumda yutkunarak bakışlarını benden çekti.
"Saçmalıyorsun, Çınar'ın yanına git." Kollarını elimden çekip bir adım uzaklaştığında hızla gövdesine kollarımı doladım. Sınırları zorladığımı biliyordum ama istiyordum işte. "İstemiyorum, senin yanında durmak istiyorum ben." Çenemi göğsüne yaslayıp kirpiklerimi kırpıştırdığımda bana ters ters baktı.
"Allah benim belamı versin." Ağlamaklı bir şekilde konuşup elleriyle yüzünü sıvazladı ve ben daha ne olduğunu anlamadan belimden tutarak bedenimi havalandırdı. Refleksle bacaklarımı beline dolamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UTKU (bxb)
Ficção Adolescenteutku sevgilisi olmasına rağmen başka birini arzuluyordu.