Medya, Batı ve bölümde ki göz makyajı. (Tırnağında ki ojeyi tamamen siyah olarak hayal edin...)
Aksiyonlu bir bölüm istedim ama cringe oldu sanırım... neyse, bölüm sonunda ki notu seveceğinizi düşünüyorum~
~
"Hazır mısın aşkım?" Çınar'ın sıkıntılı ve gergin sesi kulağıma dolunca derin bir nefes aldım. Telefonu omzum ve kulağımın arasına alarak kemerimi taktım ve aynadan kısaca kendimi süzdüm. "Hazırım, adresi konum at." Onaylayan mırıltıları işitince bir şey demeden telefonu suratına kapatmıştım.
Ciddi ciddi kavga etmeye gidecektik, daha doğrusu ben yalnızca izleyecektim. Çınar zarar görmeme izin vermezdi.
Üzerime giyindiğim beyaz dar tişörte aynadan son kez kısa bir bakış attım. V yaka şeklindeydi, boynumda ki zincir kolye belli oluyordu. Üzerine siyah deri ceketimi geçirmiş, altımada siyah dar, dizleri yırtık olan kot pantolonumu giymiştim. Saçlarıma elimi atarak biraz daha karıştırdım ve alnıma gelişi güzel dökülmesine sebep oldu. Dudaklarımı ıslatarak çalışma masamın üzerinde ki telefonumla sigara paketimi elime alıp ceketin iç cebine koydum. Ardından kendime ıslık çalıp sırıtarak odadan çıktım.
"Anne, ben eve gelmem bugün." Salona doğru seslendiğimde annem örgü işini bırakarak gözlüklerinin üzerinden bana baktı. "Çınar da kalacağım." Dediğimde yüzü yumuşamıştı. Çınar'ı seviyordu. "Dikkatli olun." Belli belirsiz kafamı salladım ve ayakkabılığa doğru ilerledim. Siyah spor ayakkabılarımı ayaklarıma geçirerek evden çıktım.
Soğuk rüzgar direkt olarak açıkta kalan boynuma çarpınca irkilmiştim. Aynı saniyelerde telefonuma iki yeni mesaj bildirimi gelmişti. Kaşlarım havalanırken telefonu elime aldım. Biri Çınar'dan biri bilinmeyenden gelmişti.
Çınar'ın attığı konuma bakarak taksi durağına ilerledim ve vakit kaybetmeden taksiye bindim. Adresi söylerken bir yandan da bilinmeyenle olan sohbete giriyordum. Ona karşı aşırı öfkeliydim, nerdeyse beni ele verecekti.
Bilinmeyen numara: Çınar geleceğini söyledi, sen laftan anlamaz mısın?
Kaşlarım havalanırken dudaklarım büzülmüştü.
Utku: Sana ne orospu çocuğu? Siktir git yazma bana.
Dişlerimi sıkarak hızlı hızlı yazdım ve mesajı göndererek ekranı kapattım. İç yanaklarımı dilimle döverken bir mesaj daha gelmişti.
Bilinmeyen numara: Dayak yememeye çalış, kenarda dur.
Utku: Senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, umarım ağzını yüzünü kırarlar :)
Görüldü.
Kaşlarımı çatıp telefonu cebime attım. Sikeyim ki hâlâ kim olduğunu çözememiştim. Şüphelerim vardı, ama hep bir şeyler eksikti sanki. Birisine şüpheyle yaklaşsam, beş dakika sonra bir diğeri aklımı karıştırıyordu.
Gideceğimiz adrese gelince ücreti ödeyip taksiden indim. Sigara paketini çıkarıp vakit kaybetmeden bir dal aldım içinden. Dudaklarıma yerleştirip, tek elimi rüzgara siper ederek ucunu tutuşturdum. Geldiğim yere dikkatle bakınca kaşlarım havalanmıştı.
Issız, tenha bir arazideydik. Terkedilmiş olan deponun önünde yalnızca benim ayak seslerim duyuluyordu şuan. Yutkunarak elimi telefonuma atmıştım ki, omzumda hissettiğim baskıyla adeta donmuş kalmıştım. Nefeslerim sıklaşmış, kalbim hızlanmıştı. Sigara elimden düşmüştü.
Omzumun üzerinden sakin ve yavaşça geriye dönüp baktım. Gördüğüm yüzle, rahatlamış bir nefes vererek omuzlarımı düşürdüm ve dirseğimi karnına geçirdim. "Öyle sessiz yaklaşılır mı lan piç? Taklaya geldim sandım." Sinirle konuştuğumda karşımda ki şerefsizler yüksek sesli bir kahkaha atmıştı. "Ağlama lan, şaka yapalım dedik." Umut omzuma vurup sırıttığında ona ters ters baktım.
