Yazarlık

272 40 3
                                    

Yatağa yatmış bugün olanları düşünüyordum. Cidden bunu neden yapmıştım? Eğlenmek için mi? Yoksa başka bir şeyden miydi? Ama sonunda durumlar eşitlendi Lee Minho, artık benim kim olduğumu biliyorsun , beni bulmak daha kolay olmalı he ne dersin?

Minho'nun Ağzından

''Engellemeyi başardılar.''
''Ellerinde bilgisayar ile ilgilenen birisi olmalı. Güvenlik duvarları çok güçlü artı çok eski bir kod kullanmasına rağmen bizimkilerden çok daha güçlü.'' Demişti Changbin. Güvenlik duvarını yıkabilseydik onları bulmamız daha kolaylaşacaktı. 

''Her seferinde kaçmayı başarıyorlar.'' Demişti Hyunjin bıkkınlıkla. ''Ekipleri güçlü. Bence en az beş kişiler.'' Dedi Chan masanın kenarına otururken. ''O kadar kalabalıklar mıdır?''

''En az beş diyor ya salak kim bilir kaç kişilerdir?'' Demişti Changbin Hyunjin'in kafasına dosya ile vurarak. ''En az on kişiler bence.'' Demiştim net bir şekilde.

''En az on mu?!'' Demişti üçü de aynı anda. Bense kafamı sallamıştım. ''Louisayı araştırın belki ondan bir şey buluruz.'' Dedim sonradan. Hyunjin kafasını sallamış ve bilgisayarının başına geçmişti. ''Felix ile ilgili bir şey bulabildin mi?'' Diye sormuştum Changbin'e.

''Hayır ilgi çekecek bir şey yok.'' Dediğinde derin bir nefes vermiştim. ''Oppa'' Diye girmişti içeri Aden. ''Ne oldu?'' Dedi Chan. Aden onun kız kardeşiydi. O da burada çalışıyordu. ''Bu buraya çalışmak için gelen iki dedektifin dosyası. Babam getirmemi istedi.'' Demişti. 

''Ne yani bu ekibe iki kişi daha mı katılıyor?''
''Hem de kadın.'' Demişti Chan dosyaya bakarak. ''Kadın mı?'' Dedi Changbin ikinci dosyayı eline alarak. ''Bu ekibe şu zamana kadar kimse gelmedi. Şimdi mi geliyor?'' Demişti Hyunjin suratını buruşturarak. 

''Ne bileyim ben ya. Babam istedi bende getirdim. Hem gayet başarılılar.''
''Park Arianna ve Lee Emilia. Bekle o ikisi Seul Dedektiflik bürosunda çalışmıyorlar mıydı?'' Diye sormuştum gözlerimi büyüterek. O da kafasını sallamıştı.

''İşte burada.'' Demişti Hyunjin. ''22 yaşında, İncheon Güney Kore de doğmuş ve Malezya'da okumuş bir dönemini de Londra da okumuş. Yazarlık bölümü okuyormuş, abisi ile birlikte yaşıyor, bir çetenin başkanı.'' Diyerek lafını bitirmişti Hyunjin.

''Abisine benzemesine şaşmamalı.'' Demişti Changbin alayla. ''Yalnız, ilginizi çekebilecek bir şey daha var.'' Dediğinde hepimiz ona bakmıştık. ''Psikolojik rahatsızlığı var. Hastaneye gittiklerinde deli damgası yemiş bunun yüzünden de Londra da bir sene boyunca deliler hastanesinde yatmış.'' Dediğinde dona kalmıştık. Fotoğrafına bakıldığında güzel ve normal bir insana benziyordu ben görsem deli olduğunu düşünmezdim.

''Neden deli raporu vermişler peki?''
''İnsanların aklını okuyabilip bir şeyleri hareket ettirebildiği söylenirmiş.'' Demişti. Bu ilk başlarda bana da olmuştu ama ben ondan farklıydım. ''Bu çok saçma. Ne yani bu dünyada Minho gibi başka özelliklere sahip başka insanlar da mı var?'' Demişti Changbin. Bunu dediğinde ortamdaki herkes susmuştu.

''Deli raporu olmasına rağmen yazarlık okumuş. Bir dakika bu sözün sahibi o mu?'' Dediğinde yanına gitmiştim. Kitaplarla ilgilenmeyi seviyordum. ''İnsanları dinlemek için onların konuşmasına gerek yok. Onların gözlerine baktığımda her şeyi görebiliyorum.''

''Bu sözü çok severim, bunu cidden o mu söylemiş?'' Diye sormuştu Chan. Başımı sallayarak dikleşmiştim. Okuduğum bazı kitapları o yazmıştı. Aslında her zaman gözümün önündelermiş. ''Şimdi ne yapalım hyung?'' Demişti Hyunjin. ''Cidden bilmiyorum. Artık kim olduklarını biliyoruz ama onları hala yakalama şansımız olmaması canımı sıkıyor.'' Demiştim ilk boynumu geriye atarak sonrada saçlarımı karıştırarak.

''Ah saçını şöyle yapma. Yeminle senden etkilenmeye başlayacağım, hyung bu yakışıklılığı nereden alıyorsun?'' Dediğinde Chan Hyunjin'in kafasına dosya ile vurmuştu. ''Kendine gel Hyunjin.'' Deyince gülmeden duramamıştım. 

''Uzun zamandır gülümsemiyorsun oppa. Gülümsemek sana yakışıyor.'' Demişti Aden gülümseyerek. ''O haklı hyung daha sık gülümse.'' Dedi Hyunjin Adenden sonra ve Chan yine Hyunjin'in kafasına vuracakken o kaçmayı başarmıştı. 

---------------------------

Jeongin'in Ağzından

Olay biteli 3 saat olmuştu. Herkes yatmıştı ama beni uyku tutmadığı için tek başıma salonda oturuyordum. Yani aslında herkesin yattığını düşünmüştüm ama yanılmışım. Üst kattan bir odanın kapısı açıldığında odanın ışığı koridora vurmuştu. 

Uzun toplu saçlarının gölgesini görünce bu kişinin Louisa olduğunu anlamıştım. Neden bu saatte ayaktaydı ve neden odasından çıkmıştı? ''Bugünlük oda kuşu olmaktan vazgeçtin sanırım?'' Demiştim kısık sesle. Aşağıya baktığında beni orada beklemediği çok belliydi.

''Nereye gidiyorsun?'' Diye sorduğumda cevap vermemişti. ''Asia'nın yanına gidiyorsun dimi?'' Diyerek başka bir soru sunmuştum önüne ama o yine cevap vermeyi seçmemişti. Montunu almış tam çıkacakken kolundan tutup kendime çekmiştim.

''Gitme. Şuan çok sinirlisin, bu şekilde motor kullanmana izin veremem. Jisungda buna izin vermez.'' Dediğimde kolunu hızlıca çekmiş ve benden kurtarmıştı. Jisung'un adını duyunca hala çok sinirleniyordu. 

''Sakın bana onun beni ve ya birisini önemsediğini söyleme.'' Demişti sinirli bir şekilde. ''Bırak gitme. Bütün sinirini benden çıkart, gel antrenman yapalım ne dersin?'' Dediğimde durmuştu. Benle antrenman yapmak istediğini bilmem benim için bir koz olmuştu.

Cebinden telefonunu çıkartmış Asiaya mesaj atmış ve cebine geri koymuştu. ''Hadi gidelim.'' Deyip bahçeye çıkmıştı. Ah cidden bu soğukta antrenmanı dışarıda mı yapmak istiyordu? Ben içeride yaparız diye düşünmüştüm...

CriminalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin