Dört Yapraklı Yonca

153 23 5
                                    

"Han Jisung, Lee Felix, Yang Jeongin ve Kim Seungmin gerçek adlarınız bunlar demi? Demek oyun oynamak istiyorsunuz, tamam oynayalım ama yakalarsak elimizden kaçamayacağınızı ve mahkemeye çıkacağınızı bilin. Avukat tutabilirsiniz isterseniz."

"Merak etme yetenekli avukatlarımız var"

"Bizi bulacağınız alan büyük bir ağaçlık alan haberiniz olsun, ondan geriye saymaya ne dersiniz beyler?" Jeongin önünde onlara fazlasıyla sert bakan dörtlü ile dalga geçer gibi söylemişti. Minho'nun hareketi ile dörtlü ondan geriye saymış Jisunglarda saklanmıştı, ondan geriye saymaları bittikten sonra etrafa dağılmışlardı. Yang Jeongin Hyunjin ile aynı güçlükte diyebiliriz hatta belki biraz daha güçlü olabilir, Hyunjin etrafına bakınmış ve Jeongin'i aramıştı. Yukarıdan ağacın oradan bir ses duyunca kafasını yukarı kaldırmış açık mavi ile buluşan yeşil ağaca bakmıştı, tam vazgeçip gidecekken ağaçtan üstüne birisinin atlaması ile yere düşmüştü. "Beni yerde ararken gökte buluyorsun dedektif Hwang" Jeongin Hyunjin'in kollarını birbirlerine bağlamış üstünde yerini almıştı. "Üstümde hareket etmesen, gören yanlış anlayacak" Diye söylenirken Jeongin kollarını onun boynuna dolamış koplemesine üstüne yatmıştı. "Bunun gibi mi?"

"Yang Jeongin üstümden kalktığın gibi kaç benden olur mu? Yoksa bir daha kurtulamazsın." Jeongin nefesini Hyunjin'in uzun saçlarının kapladığı boynuna vermiş onu huylandırmıştı, bu Hyunjin'in zayıf noktalarından biriydi. Hyunjin sert bir şekilde yutkunmuştu, Jeongin onun bu haline gülmüş hafif üstünden kalkınca Hyunjin sanki bunu bekliyormuşçasına altına almıştı onu rolleri değiştirmişlerdi. ''Güzel hissettiriyor muymuş?'' Hyunjin az önce yaptığı hareketten dolayı intikam için birbirlerinin dudaklarını birleştirmişti, sadece bunla kalmadı onun dikkatini dağıtmışken fırsattan yararlanarak bileklerine kelepçeyi takmıştı. Artık dört değil üç kişi kalmışlardı, Jeongin kolay lokma değildi ama Hyunjin'in yaptığı şey ile tepkisiz kalmış ve hiçbir şey yapamamıştı.
___________________

Chan etrafta Seungmin'i arıyordu, dörde ayrılmış ve herkes bir kişiyi seçmişti. Seungmin saklandığı ağacın oradan uzağa bir taş fırlatmış ve dikkatini dağıtmıştı Chan'ın. Chan sol tarafa bakarken arkasından geçen Seungmin sağ tarafa koşmuştu, Chan arkasında hissettiği serinlik ile döndüğünde kimse yoktu. Seungmin Chan'ın düşündüğünden daha hızlıydı, şu an kendi ortamında Seungmin ona oyun oynuyordu. Seungmin tekrar aynı şekilde koşacakken Chan onun hamlesini daha önce sezmiş arkasını dönmesi ile kolundan tutmuştu, Seungmin bu refleksine şaşırmış gözleri büyümüştü.

Chan tuttuğu kolu savurarak ağaca yaslamıştı Seungmin'i, çok yakınlardı ama ikisi de bu yakınlıktan rahatsız değillerdi. Bu süreçte ağacın üstünden ikiliyi izleyen Felix ağaçtan destek alarak Chan'a doğru zıplamıştı, Chan gelen hareket ile yere düşmüş ve yuvarlanmıştı. ''Zamanlaman mükemmel Lix'' Seungmin Chandan kurtulmuş ve dikleşmişti. "Biliyorum aşkım"

'Aşkım?' Chan aralarındaki konuşmada tek takıldığı yer burasıydı. "İkiye karşı bir pek adil değil sanki, ikiye iki yapmaya neredesiniz?" Changbin ortama en son giren her şey olmuş bitmiş batman gibi ortama girmişti (dc hayranları linçlemeyin ama doğru xksmsös) Chan yerden kalkmış kirlenen üstünü temizlemişti. "Cidden zamanlaman bok gibi Changbin" Changbin ne yapabilirim der gibi omuzlarını hareket ettirmiş suratına bir ifade takınmıştı.
Lix Chan'ın üstüne yürümüş ve saldırmıştı. İkili birbirlerine saldırırken diğer ikili ise onlara bakıp aynı anda kafalarını sallamıştı, Seungmin onun oraya baktığını gördüğü gibi oradan uzaklaşmıştı ama Changbin onu fark etmiş peşinden gitmişti. Felix Chan'ın karşısında çok fazla dayanamamış ve yakalanmıştı, Changbin Seungmin'e pusu kurmuş ve onu da yakalanmıştı ikisininde güvendiği tek kişi Jisung kalmıştı.
__________________

"Saklanmayacak mısın?" Minho önünde öylesine duran gence bakıyordu, diğerlerinin saklanıp da onun saklanmaması dikkatini çekmişti. "Güçlerini nasıl kullanacağını biliyor musun?" Jisung yönelttiği soru ile gözlerini çatıştı Minho. "Göstermemi ister misin?" Jisung Minhoya yaklaşmış elini koyduğunda ikisine de görüntü görmüştü ama Jisung direk dudağına yapışmıştı. Dudaklar en çok duygu görebileceğiniz yerlerdir, bir kişi ile dudaklarınızı birleştirdiğiniz zaman gördüğünüz görüntüler en doğrularıdır.

Jisung barda gördüğünden daha çok şey görmek istiyordu, Minhodan daha iyi güçlerini kullanıyordu ama Minho kadar refleksleri güçlü değildi. Minho Jisung'un yaptığı şey ile ne kadar önüne görüntü çıksa da yürümeyi başarmış ve onu ağaca yaslamıştı, şu an sadece ormanın içinde o ikisinin öpüşme sesi vardı.

"Minho bak ne buldum, dört yapraklı yonca" Jisung Minhoyu öperken çok eskiden yaşadığı bir anıyı görmeye başlamıştı. "Ne kadar güzel" Jisung'un yanında duran çocuk yoncayı almış ve incelemişti. "Minho ayaklarımızı suya sokalım mı? Su çok güzel duruyor." Jisung eskiden çok heyecanlı bir çocuktu, mutlu ve enerjik olması ile tanınırdı. Jisung karşısında ki çocuğu hatırlıyordu zaten nasıl unutabilirdi ki insan ilk aşkını. "Sokalım küçük sincap" Adı Minhoydu, şans demi şu an öpüştüğü kişide Minho.

Öpüşmeyi ilk başlatan Jisung kabiliyeti kaybetmeye başlamış Minhoya teslim olmaya başlamıştı, Minho Jisung'u biraz daha bastırmıştı ağaca acı ile inlemişti Jisung. İkisi de aynı görüntüyü görüyordu, Jisung o günü hatta onla geçirdiği her günü ezbere biliyordu ama Minho o hiçbir şey hatırlamıyordu. Kim bilirdi ki ölümüne onu arayan dedektifin aslında küçüklüğünden beri aşık olduğu kişi olduğunu.

~●~

Louisa sanki hiç aranmıyormuş gibi Minho'nun çalıştığı karakola girmişti, herkes ona bakıyordu ama kimse ona karşı bir adım atmamıştı. "Han Louisa?" Louisa adını duyduğu yere bakmış daha önce girdiği odaya girmiş ve Minho'nun masasına ilerlemişti. Çantasından çıkardığı kahverengi zarfı masasına koymuş kalemlikten bir kalem alıp üstüne "Han Louisa" yazmıştı, boş olan odaya son bir kez bakmış ve çıkmıştı.

"Burada ne işin var?" Daha önce ona seslenen çocuk önüne geçmişti ama Louisa ona sadece gülmüş ve gitmişti. İlk defa bu kadar rahat dışarı çıkıldığı görülüyordu ama o kadar rahat da değildi aslında, Louisa herkesten uzaklaştıktan sonra duvara yaslanmış derin zorlu bir nefes almıştı. Cebinden çıkarttığı sakinleştiriciyi yutacaktı ama birisi onu durdurmuştu. "Yapma"

"N-nefes alamıyorum" Louisa can çekişiyordu gözlerinin önünde ama istemiyordu Asia o lanet ilacı içmesini. Asia en son pes etmiş ve içesine izin vermişti, can çekişmesine göz yumamıyordu canı acıyordu. Louisa biraz rahatlamayı beklemişti ama istediği etkiyi edemeyince bir tane daha içmeye çalıştı. ''İşte bu yüzden içmeni istemiyorum, istediğin etkiyi elde edemeyince tekrar içiyorsun lütfen yapma ikincisini içme. Astrid başka bir şey bulur sana.'' Asia Louisadan daha çok acı çekiyordu kendi gözlerinin önünde kendine zarar veriyordu sevdiği kadın, hep böyleydi Louisa ne zaman akıl hastanesinden çıktı işte o zaman komaya girerse diye sakinleştirici içmeye başladı ama bir yerden sonra bağımlılık yapmıştı. Yine Asia tarafından durdurulmuştu, Astrid Louisa'nın kaldığı akıl hastanesinde çalışıyorlardı Asia da onu ziyarete geldiğinde tanıştı Louisa ile işte o zaman birbirlerine aşık olmuşlardı. Louisa Asia tarafından ilk uyarıldığında daha kolay kendine hayır demişti buna dışarıya adım dahi atmadan yapmıştı ama şu an durum çok daha kötüydü.

Louisa'nın elinden hap yere düşmüş ve kendini Asiaya bırakmıştı. ''Geçti, sakin ol hep yanındayım tamam mı? Her zaman olduğu gibi hep yanındayım'' Asia onun acı çekmesine dayanamamış Louisa gibi göz yaşlarına hakim olamamış onları serbest bırakmıştı.

CriminalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin