Merak Etmek

140 13 7
                                    

"Başım fazla ağrıyor"
"Merak etme bütün akşam senle ilgilenecem, ne istersen yaparım" demişti Asiya onu kendisine yaslayarak onun için fazla endişelenmişti. Jisung bu hallerine gülmüş etrafa bakınırken Minho ile gözgöze gelmişti, çok güzel gülümsüyor diye düşündü az önce ikilinin olayına gülerken Minho Jisung'un gülümsemesini izliyordu. "Araba buldum gidelim" Jeongin yanlarına geldiğinde Louisayı gördüğünde şaşırmış sonra hiç bozuntuya vermeden geri dönmüştü.

"Seungmin uyandı ama Felix hala uyuyor" demişti Hyunjinlerin içeri girdiğini gördükten sonra ayağa kalkmıştı. Asia Louisayı yatağına yatırmış çekmecesinden ilcanını alıp ona bir bardak su uzatmış içmesini yardım etmişti. Louisa ilacı içmiş kafasını yumuşak yastığına koymuştu, Asia onun yanına yatmış saçlarıyla oynuyordu. Baş ağrıları şiddetli geçiyordu, kapı tıklanmış biraz bekledikten sonra yavaşça açılmıştı. Bu Chan'dı, ikisini yatakta yatarken görünce hem utanım hemde şaşırmıştı konuşmak için ağzını açmıştı ki Louisa'nın uyuduğunu görünce geri kapatmıştı. "Bir şey mi arıyordun?"

"Seungmin'in odasını arıyordum ama yanlış oda üzgünüm" demişti utanarak, Asia ona gülümsemiş biraz dikleşmişti eliyle sol tarafında kalan duvarı göstermişti. "Bir diğer oda" Chan gülümsemiş teşekkür ettikten sonra yavaşça kapıyı kapatmıştı, Asia'nın söylediği odanın kapısını tıklatmış gel komutunu duyduktan sonra içeri girmişti. Seungmin Chan'ı görmesi ile şaşırmış yanında duran silahı almaya çalışırken silah ile beraber yere düşmüştü. "Hey sakin ol" Chan onun bu tepkisine gülmüştü, yanına gelmiş kucağına almıştı onu Seungmin gözlerini büyütmüş Chan'a bakmıştı ne yapıyordu. "Niye öyle bakıyorsun?"

"Beni niye böyle kaldırdın, kendimde kalkardım"
"Bırakmamı ister misin? Ama bırakırsam canın acıya bilir" Chan bunu söyledikten sonra Seungmin ard arda kafasını olumsuz yönde sallamış kollarını Chan'ın boynuna sarmıştı, Chan ona gülmüş yatağına geri yatırmıştı. "Ne işin var burada?" Seungmin yatakta dikleşmiş ona bakmıştı. "Hatırlamıyor musun? Buraya biz seni getirdik, çok ayıp karşılığını böyle mi alıyorum yani" Yerdeki silahı eline almış yatağın yanında ki koltuğa oturup incelemeye başlamıştı. "Snail... cidden sabah insanı mısın? Farklı bir yazdırma şekli tabi ben olsam Louisa gibi bir isim yazardım"

"Sen ne?" Seungmin anlamamıştı ne yani silah üstünde yazılanların anlamlarını biliyor muydu? "Louisa'nın silahında Luna yazıyordu, hani yakalanmaya yakın oldukları gün silahı bize delil olarak gelmişti." Seungmin şaşırmış bir şekilde ona bakmıştı, Louisa o silahı bulamadığı için evde kıyamet kopmuştu ve düşündüğünüz gibi Jisung ile yine kavga etmişlerdi. Silahı baş ucuna geri koymuş başını sola eğmiş Seungmin'e bakıp gülümsemişti. "Niye öyle bakıyorsun?" Chan'ın bu soruya karşı gülümsemesi daha çok artmıştı. "Fazla tatlı ve güzel duruyorsun Kim Seungmin" Seungmin bunu duymayı beklememiş bunu duyunca utanıp kafasını çevirmişti, kızardığını hissediyordu. Düşmeni olan Chan'ın ona böyle bir iltifat etmesi onu şaşırtmış hiç beklemediği bir yerden vurmuştu onu. Chan onun bu haline kahkaha atmaya başlayınca Seungmin dayanamayıp gülmeye başlamıştı, ikisi gülmekten yorulmuş bir şekilde nefes almış birbirlerine bakmışlardı. Chan ona gülümseyince Seungmin gözlerini kaçırmış boğazını temizlemişti, utanmıştı hem de baya. İlk defa bu kadar utandığını hissediyordu özellikle bir erkek tarafından, Seungmin kafasında ki sorulardan bir tanesini de olsa sormak istiyordu, merak ediyordu neden geldiğini. ''Sor hadi'' Chan az önceden beri bunun farkındaydı o yüzden artık daha bekleyememiş ve adım atmasını sağlamıştı. ''Neden geldin?'' Chan bir süre durdu, düşündü. Senin için geldim deseydi çok ileri giderim diye düşündü. ''Seni merak ettim''  Seungmin belli etmese de mutlu olmuştu, beni merak ettiği için gelmiş diye geçirdi içinden. Karnında kelebek hissi yaratıyordu bu düşünce.

------------------------------------

Jisung odasına geçmiş Minho da onun arkasından ilerleyince Minho girdiği oda ile hayran kalmıştı, Jisung normalde çok fazla odasına birisini sokmazdı ama odasına giren kişi Minho olunca bir şey dememiş hatta bu haline gülümsemişti. ''Burası senin odan mı?'' Jisung kafasını sallamış bir bardak su içmiş Minho odayı incelerken Jisung da onu izliyordu, tatlı diye geçirdi içinden. Minho odanın üst katına çıkmış kitapları görünce şok olmuştu, Minho kitapları incelerken Jisung da yanına yukarıya çıkmıştı. Minho kıvrımlı bölümün son kısmına doğru giderken kenarda duran bir sürü silahtan sadece bir tanesi gözüne çarpmıştı. ''Bu babanın silahı değil mi?'' diye sormuştu, az önce sunduğu surat ifadesinden eser kalmamış çok daha farklı bir yüz ifadesi vardı. ''Evet''

''Küçükken bana gösterdiğin için çok kızmıştı...'' babası ile kötü anıları vardı. Jisung Minho'nun elini tutmuş parmaklarını birbirlerine kenetlemişti ama garip bir şekilde ikisi de bir şey görmemişti, Minho Jisung'a dönmüştü yüzü gülüyordu. Minho ona sıkıca sarılmış Jisung da onun saçlarıyla oynuyordu. Minho'nun gözleri gülüyordu sanki gözlerinin içine galaksiyi almış çok güzel bir gülümseme sunuyordu, Jisung onun gülümsemesi ile gözleri dudaklarına takılmış uzun süre onlara bakmıştı, Minho bunu fark etmiş hafif ona doğru yaklaşmaya başlamıştı. Jisung bunu fark edince yanağını tutmuş dudaklarını birleşmişti, Jisung Minhoyu kendisine çekmişti. Jisung Minhoyu yavru bir kedi gibi yakalamıştı. 

Jisung Minhoyu duvara yaslamış diğer elini beline koymuştu, Jisung'un ince kolu Minho'nun orta kalınlıkta olan belini sarmaya yetecek durumdaydı. Minho kollarını Jisung'un boynuna dolamış saçlarını kavramıştı sol eliyle, birbirlerini öyle öpüyorlardı ki sanki bir daha yapamacaklarmış sanki bir daha bu şans ellerine geçmeyecek gibilerdi. Minho Jisung'un saçlarını daha sıkı tuttukça Jisung onu daha sert öpüyordu sanki yılların acısını çıkartıyormuş gibiydiler. Jisung Minhoyu bir daha asla bırakmayacak şekilde sarıyordu kollarını beline, Minho nefes alamayacak gibi olduğunda kafasını geriye çekmiş alınlarını birbirlerine yaslamıştı. İkidise derin nefesler alıyor sanki uzun süredir nefes almamışlar gibi ya da uzun süredir suyun içinde kalmış iki insan gibi derin nefesler alıyorlardı, terlemişlerdi Minho'nun teri keskin çenesinden akıyor Jisung'un tişörtünü ıslatıyordu.

"Minho?" aşağıdan Changbin'in sesi duyulması ile Minho Jisung'un yarattığı hipnozdan çıkmış etrafına bakınmıştı. "Minho hyung burada misin?" Changbin seslenmeye devam ediyorken Minho Jisungdan uzaklaşmış üstünü düzeltip boğazını temizlemişti, Jisung'u arkasında bırakıp merdivenlerden aşağıya indi. "Efendim" Changbin odanın ortasında duran saçları dağılmış olan Minhoyu gördüğünde şaşırmıştı, terlediği ve hala derin nefes alış verişleri belli oluyordu. "İyi misin hyung?" Changbin bir terslik hissetmiş yukarı doğru bakmıştı ama Jisung hala öpüştükleri yerde durduğu için kimseyi görememişti. "İyiyim sen?" Minho'nun sesi titriyordu hiçbir şey yokmuş gibi görünmek için de yüzünde garip bir gülümseme vardı ama bu gülümseme Changbin'in Minho'nun dudaklarına odaklanmasına sebep olmuştu. Öpüşmekten hafif ince olan dudakları şişmiş, dolgunlaşmış ve kırmızılaşmıştı, Changbin hiçbir şey dememiş anladığını belirten sesler çıkarıp kafasını sallamıştı. "Bende iyiyim. Chan hyung Seungmin'in yanında konuşmaları bittikten sonra gidelim mi?" Minho kafasını sallamıştı tamam der gibi.

"Felix'e baktın mı?" Changbin bu soruyu duyunca tedirgin olmul heyecanlanmıştı gözlerini Minhodan kaçırmış eli ile saçlarını karıştırıp odaya bakınmıştı. "Baktım, durumu iyi. Ben odasındayken uyandı, ilk korktu ama sonra durumu açıklayınca biraz daha rahatladı." Minho ona içten gülümsemiş kolunu omzuna atmıştı. "Anladım... Bugün ne yemek istersin ben ısmarlıyorum." Changbin bunu Minhodan duyunca şaşırmış gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Cidden mi hyung?! Eminsin dimi iyisin, ateşin yok, kafana bir şey düşmedi dimi?" Changbin onla dalga geçerken Minho kafasına vurmuştu  Changbin acı içinde orasını tutunca Minho kolunu çekmiş önden yürümüştü. "Sana ısmarlamayacam vazgeçtim, Hyunjin ve Chan yiyecek sadece" Minho bunu deyince Changbin hemen yanına koşmuş kolunu kavramıştı. "Tamam hyung sustum" Minho ona gülmüş merdivenlerden aşağıya inmişlerdi ama aklı Kitapların arasında bıraktığı Jisungdaydı. "Güzel kaçtın Lee know"

CriminalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin