Davetsiz Misafirler

104 19 8
                                    

"Ne oldu burada, nasıl düştün?" Astrid merdiveni almış duvara yaşlandığında Jisung'un boş olan duvarının çizdiği resimlerle kapladığını fark etmişti. "Jisung..." hayranlıkla duvara bakıyordu, şimdiye kadar çizdiği büyün resimleri asmıştı Jisung. "Sağ ol ya beni kaldırdığın için." Astrid duvara o kadar dalmıştı ki Jisung'u yerden kaldırmayı bile unutmuştu, o gün bir kere daha neden Han Jisung'a hayran olduğunu hatırlamıştı.

"Aranızda bir şey oldu dimi?" Mutfakta kendime ikinci kahveyi yaparken Chan içeri girmişti, sorduğu soruyu anlamadığım için kaşlarımı havaya kaldırmıştım. "Jisungların evinde, aranızda bir şeyler oldu dimi? Yoksa bu kadar gülümsemezsin, gülümsüyorsun ama bu daha farklı. Gözünde cidden parıltı var." Chan bunları söylerken aklıma Jisung'un odasında ki yakınlaşmamız gelmişti cidden muhteşemdi, Han Jisung cidden aklımı durduruyordu. "Öpüştünüz mü?" Ani sorusu gözlerimi açmama neden olmuştu ama o ise bu halime kahkaha atıyordu. "Cidden öpüşmüşsünüz, Changbin sende bir şey olduğunu hissetmiş ağzını yoklamamı istemişti ama bu kadar kolay belli edeceğini düşünmemiştim."

"Çok mu belli oluyor." Chan kollarını birbirlerine bağlamış kalçasını masaya yaslamıştı, düşünürmüş gibi elini çenesine götürmüş kaşımıştı. "Yani biz seni tanıdığımız için daha kolay fark ediyoruz ama yinede biraz belli oluyor." Yaptığım kahveyi iki bardağa koymuş bir bardağı ona uzatmıştım, uzattığım kahve bardağını dudaklarına götürmüştü. "Bilmiyorum Chan cidden ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, nasıl suratına bakıcam. Onu her düşündüğümde beynim allak bullak oluyor." Chan sanki şu an karşısında onu parka götürmedikleri için üzülen bir çocuk varmış gibi Minhoya bakıyordu, Chan onun bu hallerine hayran kalıyordu ama bir o kadar da onun diğer soğukkanlı tarafı da hayranlık verici olduğunu belirtmekten kaçınmazdı. Kapının çalması ile ikisi de o tarafa bakmıştı, birisini beklemiyorlardı. "Ben baktım." Aden koşarak kapıya gitmiş Minho ve Chan da kim olduğunu görmek için yanına gitmişti. "Hoş geldin." Aden kapıya yaslanmış karşısında duran kişiye hem mutlu hemde utangaç bir şekilde gülümserken Chan ve Minho şaşkınlıkla ona bakıyordu. "Siz..." Hyunjin'in sesi hepsini şoktan çıkartmıştı, şu an tam karşılarında Astrid, Seungmin, Felix, Jeongin ve Jisung duruyordu. Aden Astrid ile bir birlerinin yanaklarını öpmüşler içeri girmesini göstermişti, Minho sadece Jisung'a bakıyordu. O utanıyorken Jisung'un aklına ise o an gelip sırıtıyordu.

"Sizin burada ne işiniz var?" Chan ciddi bir ses tonu ile sorduğunda Aden'in gülümseyen suratı yavaşça düşmeye başlamıştı. "Bizi o davet etti." Seungmin başı ile Aden'in gösterdiğinde Chan'ın ciddi ifadesi yumuşamıştı, Aden'e olan zafı çok güçlüydü. "Vay be Aden diyince ki surat ifadesinin değişimine bak, hayretler içindeyim şu an." Seungmin ayakkabılarını çıkartıp Chan'ın önünde durmuştu. "Kardeşinin olması kötüdür kesin baksana hemen pamuk gibi oldun onun başına bir şey gelse dünyayı başımıza yıkacak, fazla fevri." Seungmin salona geçmiş bir koltuğa kurulmuştu, Chan Seungmin'in ne dediğini anlamamış bir şekilde arkasından baka kalmıştı. "Hep mi böyle iğneleyici konuşuyor?" Chan şaşkınlıkla Jeongin'e bakarken Jeongin evet anlamında başını sallamıştı, Chan onun bu yanını hiç görmemişti ama hayran kaldığı kesindi. Herkes içeri geçtiğinde hepsi birer koltuğa oturmuştu, Jeongin Hyunjin'in yanına oturduğunda Hyunjin onun yanağından bir makas almış kolunu omzuna atmıştı. "Ne haber küçük tilki?"

"İyi"
"Sağ ol bende iyiyim." Jeongin onun bu dediğine gözlerini devirmiş koltukta daha rahat bir pozisyon almıştı, Hyunjin Jeongin'in bu pozisyonu üzerine aşağı kaymış kafasını Jeongin'in bacaklarına yerleştirmişti. "Hyunjin yeni avını buldu." Changbin sadece Minho ve Chan'ın duyacağı bir şekilde söylese de Jisung'un da duymuş kıkırdamıştı, Jeongin Hyunjin'in bu yaptığı ile gözlerini büyütmüş şaşırmıştı. "Çok rahat duruyorlardı ne yapabilirim." Hyunjin şişkin dudaklarını büzdüğünde Jeongin'in dikkati oraya çekilmiş sert bir şekilde yutkunmuştu. "Anlaşılan tilki lama yemeği seviyor." Jisung koltuğa oturduğunda Minho ona şaşırmış bir şekilde baktığını fark ettiğinde gülümsedi. "Ama kediler daha lezzetli." Dediğinde Minho'nun az kalsın gözleri yerinden çıkacaktı, Chan buna gülmemek için dudaklarını ısırırken Minho'nun sırtını sıvazlamış Seungmin'in yanına oturmuştu.

~●~

"Yani kısacası bütün her şey böyle başladı." Jisung bu yaşadıkları kaosa nasıl girdiklerini, babasının deneylerini ve Minho ile tanışmalarının hepsinin üstünden kısa bir özet geçmişti anlamaları için. "Ne yani şimdi hepinizin özel yeteneği mi var? Senin ne?" Hyunjin kucağında yattığı Jeongin'e Aşağıdan bakmıştı ama Jeongin'in surat ifadesinin değiştiğini fark edince yanlış bir şey söylediğini anlamıştı. "Ben sadece bir insanım, Jisung ile tanışalı sekiz sene oluyor bir operasyonda tanışmıştık. Operasyon sırasında o baloya giden bir ajandım daha çok Jisung'un hedefiydim ama Jisung bende farklı bir şeyler hissettiğini ve onunla çalışmayı teklif etti, bende kabul etmiştim. Sanırım hayatımın en doğru kararıydı." Jeongin gözlerini Hyunjin'in gözlerinden çekip tam ona bakan Jisung'un gözlerine çevirmişti, buruk bir gülümseme ile birbirlerine bakmışlardı. Minho bu garip ve sessiz ortamı boğazını temizleyerek bölmüştü. "Daha çok kahve isteyen var mı? Hemen yapabilirim isterseniz." Minho kendi bardağını alıp ayağa kalktığında Jisung kendi bardağını ona uzatarak istediğini belirtti, Chan ve Felix de bardaklarını verdiğinde Minho mutfağa gidip gözden kaybolmuştu. "Daha iyi misin? Seni en son gördüğümde pek iyi sayılmazdın." Changbin karşısında oturan Felix'e soru sorduğunda Felix'in eli yarasına gitmişti.

"Gelmemesi için ikna etmeye çalıştım ama dinlemedi beni, biraz daha dinlense iyi olucaktı." Astrid Felix'in saçlarını dağıtmış Aden'in göğsüne sırtını yaslamıştı, anlaşılan en son olan olaylardan sonra yakınlaşmışlardı. "Yalnız Felix'i bilmem ama Seungmin sanki kafasını vurduktan sonra asabileşti he ne dersin." Astrid telefonu ile oynayan Seungmin ile uğraşmaya başlamıştı, Chan elinde ki telefona uzanmış ne yaptığına bakmıştı ama Seungmin hemen kapatıp yanına koyduğunda Chan onun suratına bakmış ve ne kadar yakın olduklarını fark etmişlerdi. "Chan bir çocuğun var zaten ikincisine yüreğim kaldırmaz." Hyunjin elini kalbine götürmüş sanki acıyormuş gibi rol yapmıştı. "Çocuğun mu var?" Seungmin sanki dünyanın şokunu yaşamış gibiydi şu an, yüzünde ki şaşkınlık ve üzüntü Chan için paha biçilmez bir tepki sayılırdı. "Evet hemde çok tatlı."

"Evli olduğunu bilmiyordum, dosyanda bekar olduğun yazıyordu." Hala çok yakın duruyorlardı ikisinin nefesleri birbirlerinin tenine değiyordu. "Söylesene daha ne biliyorsun benim hakkımda?" Chan'ın dudağı yukarı doğru kırvılmıştı, Seungmin onun hareketi ile gözleri dudaklarına kaymış bir süre oraya bakmıştı. "Basit bir kaç bir şey daha işte pek önemi yok... Yani sanırım " Seungmin ne söylediğini bilmiyor sadece Chan'ın dudaklarına bakıyordu arada gözleri kemikli köprücük kemiklerine kayıyor sertçe yutkunuyordu. "Kızım gel babacım buraya." Chan gülümseyerek geri çekilmiş ve aralık olan kapının hafifçe açılmasını ve içeriden koşan köpeğin koşarak üstüne atlamasını izlemişti, Seungmin Chan'ın kucağına zıplayan köpeği görmesini ile hayatının ikinci şokunu yaşamıştı. "Berry kızım, bak bu Seungmin abin."

"Ama o"
"Evli değil Seungmin seni kandırıyor valla abimin en son ki sevgilisi sanırım 3 sene önceydi." Aden ve Astrid onun bu şaşkınlığına gülerken Jisung kafasını sağ sola sallıyordu, Chan kucağında ki köpeği Seungmin kucağına verdiğinde Seungmin girdiği transtan çıkmış kucağında ki köpeği sevmeye başlamıştı.

CriminalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin