Heykel&Sincap

319 43 5
                                    


Jisung'un Ağzından

Bara geldiğimde her zaman oturduğum yerin yanında birisi oturuyordu, ah cidden mi orasının benim yerimin olduğunu bilmiyor muydu? Oraya doğru yürüdüm ve yanına oturdum uzaktan göründüğünden daha yakışıklıydı. Güzel gözleri ve kirpikleri vardı, kalem ile çizilmiş ikinci bir göz kapağı, simetrik olan bir buruna sahipti özelliklede o dudakları cidden özen ile çizilmiş ve suratına orantılı olacak şekilde durmuş, bu hali ile cidden bir heykele benziyordu hem de çok çekici bir heykele. Sandalyeye oturduğumda garson yanıma gelmişti. ''Her zamankinden mi?''

Diye sorduğunda kafamı sallamıştım. Yanımda oturan kişinin garip bir dalgası vardı, tanıdık bir dalgaydı ama hiçbir insanda görmediğim bir şeydi. ''Bana daha ne kadar bakmaya devam edeceksin?'' Ne ah yakalandım mı cidden? O kadarda bakmamıştım oysa ki. ''Sana buraya kim oturmanı izin verdi?''

''Buraya oturmam için izin mi istemem gerekiyor ?'' Soruma soru ile mi cevap veriyor o kim olduğunu sanıyor acaba? ''Soruma soru ile cevap verme hakkını kimden alıyorsun acaba?'' ''Sende aynısını yapıyorsun ama.'' Ah cidden canına susamış olmalı, beni tanımadığı taaa Amerika'dan belli oluyor. ''Acaba kimsiniz?'' Dediğimde cebinden bir şey çıkartıp masaya fırlatmıştı.

''Ben 1. ekipten cinayet ve ağır suç dedektifi Lee Minho.''Bir dakika dedektif mi? Dedektifse burada ne işi vardı ki? Masaya bıraktığı kartını alıp tekrar ismine bakmıştım. 'Lee Minho bu isim bana tanıdık geliyordu ama nerden?'

*

*

*

Kitapta Olmayan Sahne

''Bu olayı çıkartırsak yine o dedektifler ile uğraşmak zorunda kalacağız biliyorsun dimi?'' ''Biliyorum Felix ama bu adama dayanamıyorum her gün farklı insan ile takılıyor, insanları dolandırıyor, onlara şiddet uyguluyor! Ve bu sadece bizim bildiğimiz acaba daha neler vardır.'' Dedi Jisung sinirli bir şekilde. ''Ama biliyorsun ki şu Minho denilen dedektif ve tayfası peşinizde, ikinizde yakalanırsanız işiniz biter. ''Demişti Seungmin endişeli bir şekilde. ''Bu benim umurumda değil, ne zamandır bu işi yapıyoruz yakalanmayacak kadar ustalaştık.'' Dedi soğuk bir şekilde Jeongin.

''Şu dedektiflerin adları ne?'' Diye sormuştu Jisung. ''Başlarında Lee Minho var, bizim için tehlikeli olabilir bizim gibi bir sürü suçlu tutuklamış. Onun bir altında Hwang Hyunjin var, dövüşçü ve keskin nişancı tıpkı Jeongin, tabi onun kadar iyi olmasa da o da başarılı ve tehlikeli birisi. ''Dediğinde Jeongin küçümser bir şekilde sırıtmıştı. ''Bang Chan grubun en büyüğü, yön duygusu ile iç güdüleri çok güçlü, babası orda baş komiser aralarından en uzun süre orda çalışan o, oradaki çoğu kişiyi tanır kısacası çevresi geniştir. Son olarak Seo Changbin hacker gibi bir şey bilgisayar ile uğraşıyor, şifreleri filan kırıyor, pasif bir insan gibi görüne bilir ama güçlüdür.'' Dedi Felix.

Artık peşlerinde kimlerin olduklarını biliyorlardı. ''Aralarına fark edilmeden bir ajan koymalıyız.'' Demişti Jeongin. '' Kimi koyabiliriz ki?'' Diye sorduğunda (Felix) merdivenlerden bir ses duyulmuştu. '' Ben yapabilirim.'' Demişti Louisa. ''Ne zamandır ordasın?''

''İşime yarayacak şeyleri duyana kadar.'' Diyerek merdivenlerden inmiş ve Jisung'un yanına oturmuştu. ''Size yardım edebilirim, biliyorsun ki abiciğim bir ara dedektiflik oynamıştım.'' Dediğinde durmuşlardı. Doğruydu Louisa bir görev için dedektif olmuştu daha önceden ve bunu tekrar kullana biliriz diye düşünmüştü Jisung. ''Tamam bu iş sende, bunu daha sonra konuşuruz. Bu iş fazla kolay olacak'' Demişti Jisung ki öylede olmuştu. İşi çok kolay bir şekilde halletmişlerdi.

Barda 3.Kişinin Ağzından

Jisung bu ismi daha önceden konuştukları zamandan hatırlıyordu, bu o dedektifti. ''Güzel bir ismin varmış.'' Dedi konuşmaktan zarar gelmez diye düşünmüştü. ''Sağ ol, peki senin adın ne?'' Diye sormuştu Minho. Peki Jisung kendi ismini mi söyleyecekti? Yoksa başka bir isim mi kullanacaktı? Karar vermişti kendi adını kullanacaktı sonuçta oyun oynamaktan kimseye zarar gelmez dimi ? Diye düşünmüştü.

''Adım Han Jisung.''
''Peki Han bun-'' Minho tam bir şey söyleyecekti ama Jisung'un telefonu onu bölmüştü. ''Efendim Felix... Tamam geliyorum. '' Demişti Jisung tam ayağa kalkıyordu ama Minho Jisung'un kolundan tutmuştu, ama şunu bilmiyorlardı ki ikisi de aynı özelliklere sahiplerdi.

Minho'nun Gördüğü

Bir dövmeci görüyordu, ne alaka diye düşünmüştü. Koyu mavi bir saç vardı aynı Jisung'un saçları gibiydi, evet bu oydu. Tombul yanakları vardı aynı sincaba benziyordu evet bu kesinlikle Jisungtu ama dövmecide ne işi vardı ki? Boynuna bir dövme yaptırıyordu, bekle Han mı ? Hayır lütfen biraz daha. Ah cidden mi ama bu benim ne işime yarayacaktı ki?

Jisung'un Gördüğü

İki küçük bebek vardı, bu bebeklerden bir tanesi Jisungtu ama Jisung neden bunu görüyordu ki? Yanındaki bebekse çok küçükken beraber oyun oynadığı çok yakın bir arkadaşıydı, tabi 8.sınıfa kadar çok yakınlardı aileleri onları ayırmasaydı tabi.

Şimdiki Zaman

''Affedersiniz a-ama gitmem lazım.'' Demişti Jisung, sesi titremişti çünkü daha gördüğü şeyin etkisinden çıkamamıştı. ''Ah tabi, ama sadece bir şey soracağım.'' Dedi Minho. Jisung ise kafa sallamıştı. ''Annenizin adı Han Seo-yeon mu?'' Diye sorduğunda Jisung şaşırmıştı 'Bunu nerden biliyordu?' Diye geçirdi içinden. ''H-hayır neden ki?'' Yine sesi titremişti Jisung için annesi çok değerliydi ve onu kaybettiğinden beri kimse bu konudan bahsetmedi yani aslında Jisung konuşulmasını istemedi. Minho ona daha çok yaklaştıkça Jisung gerilmişti. ''O zaman bunun anlamı ne?'' Diye sormuştu boynunda ki dövmeyi göstererek. 'Bu dövmeyi nerden görmüştü ki?' Dedi Jisung içinden. ''Sadece bir yazı pek de bir önemi yok. '' Demişti ama bunu söylerken bir yandan da içi sızlıyordu. Aralarında uzun bir bakışma olmuştu ama pek uzun sürmemişti çünkü Jisung'un telefonu tekrar çalmıştı.

Arayana baktığında yine Felix olduğunu görmüştü ama götürmesi ile çekmesi bir olmuştu çünkü Felix 3 metreden duyulabilecek kadar bağırmıştı. ''Ne bağırıyorsun be!'' Demişti Jisung yüksek bir ses ile, Minho böyle bir çıkış yaptığı için şaşırmış ve korkmuştu. ''Tamam geliyorum!''

''Minho cidden gitmem gerekiyor, görüşürüz.'' Deyip gitmişti Jisung. Minho neye uğradığına şaşırmıştı ama şuan aklında tek olan şey boynunda ki dövmeydi, aradığımız Han Seo-yeon'un Jisung ile bir bağlantısı var mıydı? Minho telefonunu çıkarıp Hyunjin'i aramıştı. '' Hyung bende seni arayacaktım, sonuçlar çıktı ama yine bulmamız zor, erkek çocuğu olan çok insan var bize daha çok bilgi lazım.'' Demişti Hyunjin umutsuz bir şekilde. ''Senden bir şey daha isteyeceğim. Benim için Han Jisung'u araştıra bilir misin? Kim? Nedir? Ne iş yapar? Ailesi kim? Kız arkadaşı var mı? Nerelerde okumuş? Bunun gibi bütün her şeyi araştırmanı istiyorum.'' Demişti Minho.

''Bekle Han Jisung mu dedin? Sanırım o ismi görmüştüm, bekle lütfen.'' Hyunjin bunları söylerken Minho bardan çıkmış ve karakola doğru yürümeye başlamıştı bile. ''Evet! İşte burada. Han Jisung, 25 yaşında, İncheon Güney Kore de doğmuş Malezya'da okumuş, ne iş yaptığı yazmıyor, ailesinden sadece kız kardeşi yaşıyor annesi ve babası ölmüş ve kız arkadaşı da yok.''

''Kız kardeşini nerde yaşıyor?''
''Kore'de büyük ihtimal beraber yaşıyorlar. ''
''Peki ya adı?''
''Han Louisa.'' Dediğinde Minho bıkkınlıkla nefes vermişti. ''Annesi peki?'' Diye sordu belki bir umut vardır diye. '' Annesi yaklaşık 12-11 yıl önce ölmüş, intihar yazıyor, adı ise Han Seo-yeon... Bekle bu aradığımız kişi olabilir mi?!'' Diye sordu merak ile.

''Olabilir Hyunjin. Jisung'un yerini bulmaya çalış, he! bir de Felix diye arkadaşı var mı ona bak , telefon ile konuştuğunda Felix adını duymuştum.'' Dedi Minho, sonunda ellerinde şüpheli birisi vardı. ''Tamam hyung. ''Deyip kapatmıştı. Acaba cidden aradığımız kişi o muydu yoksa sadece isim benzerliği miydi?

CriminalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin