Bay Min ile yemek yiyeli iki gün olmuştu ve ilginç bir şekilde Bay Min iki gündür ne mesaj atıyor ne de okulda yanına çağırıyordu. İster istemez günlerimin onun tehditleriyle geçmesine alışmıştım ve birden yok olunca derin bir nefes almanın ne kadar güzel bir his olduğunu anlamıştım.Özgürlüğün tadı güzeldi ama Bay Min'in sessizliği korkutucuydu.
Okuldan geldiğim gibi yatıp uyumuştum çünkü bu gece çalışmam gerekiyordu. İşe gittiğim zamanların sabahı okula gitmek zulüm gibi oluyordu, bütün gün uyukluyordum. Neyse ki parası iyiydi çünkü kimse gecenin köründe kafa siken müzik ve insanlar eşliğinde içki satmak istemiyordu.
Barın içine girip birkaç kişiye selam vermiştim. Gece yarısına geliyordu ve her zamanki kalabalık vardı. Bar tezgahının arkasına geçip siyah önlüğümü gelişigüzel bağladım. Çalışma arkadaşım olan Jimin arkası dönük bir şekilde müşteriyle ilgileniyordu. Biraz erken gelmiştim, normalde gece yarısında gelip Jimin'i göndermem gerekiyordu.
Jimin arkasını dönünce beni görmüş ve kocaman gülümsemişti.
"Hoseok-ah, yine bana dayanamayıp erken geldin, aşıksın kabul et artık."
Gözlerimi devirmiştim, benle uğraşmayı her zaman severdi.
"Pişman olup gitmemi istemiyorsan çeneni kapat Jimin."
Sevimlice gülüp bana sarılmaya çalıştı. Çalıştı çünkü engelledim, çok yılışık bir çocuktu. Bir yandan da gülüyordum, istemem yan cebime koy misali. Gülüşüm yarıda kesilmişti çünkü adımı seslenen o orospu çocuğunu duymuştum.
Kim Jongin, evli olduğunu gizlemiş ve ayrıldıktan sonra da arkamdan bir ton şey söyleyip adımı orospuya çıkarmaya çalışmıştı. Başarmış diyebilirdik, Bay Min birçok kez imada bulunmuştu.
Şimdi de yüzündeki boktan sırıtışıyla beni yanına çağırıyordu. Burada ne işi vardı, genelde gay barlara giderdi. Yanına gitmezsem olay çıkarabilirdi.
"Seni görmek ne kadar güzel sevgilim, hadi seninle eski günleri analım."
Dilimi dişlerimin arasına aldım, sinirlenmemem gerekiyordu.
"Siparişiniz nedir?"
"Siparişim, kalp dudaklı, gamzeli, cılız bir çocuk."
Her kelimesinde bar tezgahının arkasından vücudunu bana yaklaştırmıştı. Yüzlerimizin arasında milimler vardı ve kafa atmak için harika bi konumdaydım ama kovulmak istemiyordum.
Tamam Hoseok sakin olabilirsin, sen güçlüsün ve bu işe ihtiyacın var.
"Uyarılarım neden işe yaramıyor Kim Jongin, illa seni sikmem mi gerekiyor?"
Bay Min'in sesini duymamla kaderin sikik oyununa güldüm. Eski sevgilim, yeni 'sahibim' ve onların 'orospusu' ben. Gerçekten kafayı yiyecektim artık, ikisinden de iğreniyordum.
"Uyarıların umrumda gibi mi görünmüştü sana Yoongi? Hoseok benim sevgilim, biraz ara verdik diye başına üşüşen kargaların önemi yok."
Yoongi sinirle gülmeye başlamıştı.
"Ben senin sevgilin falan değilim orospu çocuğu, siktir git buradan."
Jongin elini tezgahtaki elimin üstüne koymuştu, çekmeye kalmadan Yoongi Jongin'in elini alıp geriye doğru bükmeye başladı.
"Sakın bir daha Hoseok'a dokunmayı aklından bile geçirme Kim Jongin. Eğer Hoseok'un yakınına yaklaştığını görür veya duyarsam seni öldürene kadar döver ve yaptığın şerefsizlikleri karına anlatırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
finder | sope✓
Fanfictionif you wanna go to heaven you should f$ck me tonight |uzun bölümler sekizinci bölümden itibaren başlamaktadır.| güzel bebeğim @imsogifull'a ithaf edilmiştir.