"Ben şimdi gitmeliyim, annemlerle mezuniyet yemeği yiyeceğiz."Ellerimi tuttu. "Ben de geleyim, hem annen beni tanıyor."
Bir de o mesele vardı. "Anneme seninle ayrıldığımızı söyledim, az önce seni okulun sahibinin oğlu olarak tanıyınca da pek hoşlanmadı, gelmesen daha iyi olur yani."
Yüzüğümü okşadı. "Hoseok, sence de bu yüzükler bir şey ifade etmiyor mu? Ben kimseden saklamak istemiyorum, şimdi o kürsüye çıkıp buradaki herkese ilan edesim var."
Kafamı iki yana salladım. "Annem önce benden öğrenmeli ilişkimizi."
"O zaman akşam benimsin." Kafamı olumlu anlamda sallayıp veda ettim ve koşar adımlarla ön bahçeye ilerledim. Kalabalık azalmıştı, muhtemelen tören bitmişti. Eli belinde beni bekleyen Jackson'ın yanına gittim.
"Ne kadar güzel ya! Siz ayak üstü sevişin diye ben binbir yalan uydurayım, şu dudaklarının haline bak, ördek gibi olmuşsun amına koyayım."
Gözlerimi devirdim ve annemleri bulmak için gözümle taradım.
"Boşuna arama, bizim arabaya geçtiler. Hadi gidelim artık biz de." Elimi tutup çekecekken yüzüğü fark etti.
"Oğlum ben seni konuş diye gönderdim, evlilik yemini et diye değil, bu ne?"
"Jackson, susacak mısın artık? Kafamı siktin iki dakikada. Basit bir yüzük işte, ne evliliği?"
Jackson gözlerini kısıp inanmadığını belli etti. Önümden ilerlemeye başladı, onu takip ettim.
***
Yoongi'nin zilini çalmış açmasını beklerken heyecsnımı yenmeye çalışıyordum
Salondaki orta sehpanın üzerindeki yemeklere baktım.
" Yoongi, tıka basa yedim zaten. Neden zahmet ettin bu kadar?"
"Çünkü seni elimle beslemek hoşuma gidiyor. Ayrıca bir deri bir kemik kalmışsın, artık doymuş olsan da yemeye devam edeceksin."
Kendimi televizyonun karşısındaki koltuğa atarken söylendim. "Başladın yine emir kipiyle konuşmaya."
Yanıma yerleşti, enseme minik bir öpücük kondurdu. "Sen ne zamandır senden 7 yaş büyük birine ismiyle sesleniyorsun farkındasın değil mi?"
Yüzümü buruşturarak konuştum. "Bay Min dediğim günlere mi dönmeliyim, istemezsin bence. Ayrıca artık 6 yaş var, ben 20 yaşındayım."
Gözüme giren saçlarımdan birini ittirdi. Kirpik uçlarımı sevdi. "Bebeğim, üzgünüm ama hala 7, benim de doğum günüm geçti."
Doğum gününü bilmediğim için üzüldüm. "Ben bilmiyordum."
Konuyu değiştirdi. "Ne izlemek istersin?"
Sorusuyla afalladım, biz hiç normal sevgililerin yaptığı şeyleri yapmamıştık. "Film mi izleyeceğiz?"
Büyümüş gözlerime bakarak güldü. Baş parmağını dudağımda gezdirdi. "Başka bir şey mi yapmak istersin?"
"Film izleyelim, aksiyon varsa iyi olur."
Yoongi yanımdan kalkıp filmlerin olduğu yere gitti. Bir filmi takıp başlattı. Odaklanabileceğimi düşünmüyordum çünkü Yoongi'yi çok özlemiştim.
Tekrar yanıma geldiğinde meyve tabağını kucağıma bıraktı. "Ye bunları, kuruyemişlerden de al."
Gözümü devirerek elime aldığım bir elma dilimini ısırdım. Yoongi eğilerek elimde kalan parçayı ısırmaya çalıştı. Isıramasın diye elmayı iki elimle tutarak kafamın üzerine çıkardım. Yoongi kollarımın arasından yükselerek dudaklarımı öptü. Dilini ağzımın içine gönderip çiğnediğim elmayı aldı. Dudağımdan ayrıldığında yüzümü buruşturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
finder | sope✓
Fanfictionif you wanna go to heaven you should f$ck me tonight |uzun bölümler sekizinci bölümden itibaren başlamaktadır.| güzel bebeğim @imsogifull'a ithaf edilmiştir.