medyayı açalım lütfen güzellerim💜Telefonumun zil sesiyle gözlerimi aceleyle açmaya çalıştım. Annemin aradığını görünce cevaplayıp kulağıma götürdüm. Anneme bu gece geç kalacağımı söyleyip telefonu kapattım.
Güzel dekore edilmiş bir odadaydım, muhtemelen Bay Min'in odasıydı. Saate baktığımda dört saattir uyuduğumu fark ettim. Kendimi oldukça dinlenmiş hissediyordum ama o kadar açtım ki en son barda cips atıştırmıştım. Aç karnına içtiğim sigaraların da etkisiyle ağzımda berbat bir tat vardı.
Evde Bay Min'i bulabilmek amacıyla odadan çıktım, küçük adımlarla ses ve yemek kokularının geldiği yere ilerledim. Dengemi sağlamakta zorlanıyordum, muhtemelen tansiyonum düşmüştü.
Biraz daha ilerleyince mutfağın kapısına gelmiştim. Bay Min yabancı uyruklu bir kadınla bir şeyler konuşuyordu, beni görünce eliyle gel işareti yaptı.
"Sen çıkabilirsin Zoe, yemekler için teşekkürler."
Bay Min'e ve bana baş selamı verip çıkan kadına ben de selam verip Bay Min'in yanına ilerledim.
"Senin arabada uyuyakaldığını görünce yemek siparişlerini iptal ettim ve ev yemeği yemenin senin için de daha sağlıklı olduğunu düşündüm, umarım seviyorsundur bunları. Hadi otur."
Bu adam iyi rolünü fazla iyi üstlenmişti. Bana davranışları içimi ısıtıyordu. Dediğini yapıp oturdum.
"Teşekkür ederim Bay Min. Yemek seçmiyorum, her şeyi yerim."
"Her şeyi yediğine emin misin küçük?"
İmalı sorusuyla gözlerimi devirdim.
"Yine yanlış yere oturdun Hoseok. Kucağıma gel, bebeğimi besleyeceğim."
Bir sus artık da karnımızı doyuralım be adam diyemedim, bunun yerine gidip kucağına oturdum çünkü maalesef ilgisi hoşuma gidiyordu.
Masada bulunan her şeyi çiğnememi beklemeden ağzıma sokuyordu. Beni boğup öldürmek istediğini düşünüyordum. Dolan ağzım yüzünden konuşamadığım için elindeki çubukları aldım.
Elime masadaki kaselerden birini alıp kucağında ters döndüm, bacaklarımı bacaklarının yanlarından sarkıttım. Yüz yüze gelişimiz heyecanlanmamı sağlamıştı. Bir yandan ağzımdakileri çiğniyor bir yandan da ona yemek yediriyordum.
Ellerini kalçalarıma koymuş keyifli bir şekilde beni izliyordu. Daha fazla istemediğini belli eder bir biçimde elimdeki kaseyi ve çubukları alıp arkamdaki masaya koydu. Burnu boynuma değiyordu, biraz boynumu kokladı.
"Bebeğim çok fazla sigara ve alkol kokuyor, sanırım onu yıkamalıyız."
İşten çıkınca duş almaya da zamanım olmamıştı, bakışlarımı utançla kaçırdım. Cevap vermemi beklemeden beni alıp odasındaki banyoya götürmüştü. Kendi üstündeki tişörtü çıkarmaya başlamasıyla aceleyle konuştum.
"Siz de mi gireceksiniz? Tek alabilir miyim duşumu?"
"Küçüğüm, seni yıkama keyfini kaçıracağımı düşünmüyorsun herhalde?"
Altındaki eşofmanı da çıkarttığında onu ilk defa takım elbise dışında bir şeylerle gördüğümü fark ediyordum. Onu böyle görmek aramızdaki ilişkiye farklı bir gözle bakmamı sağlıyordu. Sanki iki sevgiliymişiz gibi.
"Sen soyunacak mısın yoksa onu da ben mi yapayım?"
Üstümdeki gömlek ve pantolondan kurtulduğumda Bay Min küvetin suyunu ayarlıyordu. Ardından iç çamaşırını da çıkartıp bana döndü.
Vücudunu izlemekten kendimi alamamıştım. Kasıklarının üstünde küçük ince bir yılan dövmesi vardı, daha önce nasıl fark etmediğimi bilmiyordum. Bay Min'in her ayrıntısı aklımı kaybettirecek kadar etkileyiciydi.
Gelip benim iç çamaşırımı da çıkarttığında elimde olmadan seslice yutkunmuştum. Elimden tutup küvete girmemizi sağladı. Ondan olabildiğince uzak tarafa oturmuştum. Sıcak su anında gevşememi sağlamıştı, gözlerimi kapattım.
"Şu anda karşımda bir şaheser var, sen benim müzemin en değerli parçasısın Hoseok."
Bu adamın dili gerçekten zehirliydi, bense ondan etkilenmemi engelleyemecek kadar toydum.Kollarımdan tutup suyun içinde kaymamı sağladı. Tam kucağına oturtmuştu ve birbirimizin her şeyini hissedebiliyorduk. Dudaklarını tam dudaklarıma değecek kadar yaklaştırmıştı ancak öpmüyordu.
Benden etkileniyordu, ondan etkileniyordum.
Kalçalarımdan tutup aletine bastırmasıyla ihtiyaçla dudaklarımızı buluşturdum. Bugün hakimiyeti elime vermiş gibi davranıyordu. Ellerimi ensesinde birleştirip ona sürtünmeye başladım. Elleri kalçalarımı sıkıyordu, bir elini kalçamdan çekip tıpayı açtı ve suyun akıp gitmesini sağladı.
Dudaklarımızı ayırıp boynumda kendi izlerini bırakmaya başladı. Kafamı geriye atıp alanını genişlettim. Ellerimi sırtında dolaştırıyordum. Boynuma dişlerini geçirmesiyle tırnaklarımı tenine batırarak inledim.
Kendimi kucağında geriye çekip bacaklarına oturdum. Kasığındaki yılan dövmesinde dilimi gezdirmeye başladım. Dişlerimin arasına alıp deriyi ezdim. Elini saçlarıma atıp adımı inledi.
"Siktir, çok güzelsin"
Tekrar kucağına tırmanıp iki parmağını alıp ağzıma götürdüm. Sesli bir şekilde emip ıslattım. Kendimi tutamayıp parmaklarını ısırdım, anında ağzımdan çıkardı.
"Bu durumda yaramazlık yapmak isteyeceğini sanmıyorum bebeğim."
Yalancı bir kızgınlıklıkla söyleyip parmaklarını içime gönderdi. Alışmaya çalışıyordum, hazır olduğumu düşününce içimden çıkardı. Bedenimi geriye itip üstüme eğilecekti ki onu omuzlarından tutup eski pozisyonuna getirdim.
Yapacağım şeyi anlayınca sırıttı. Aletini elimle tutup girişime dayadım, tamamını içime alıp alışmaya çalıştım. Yavaşça hareket etmeye başladım, kalçalarımdan tutarak bana destek veriyordu.
Zevk noktamı bulunca hızlıca kucağında kalkıp inmeye başladım. İkimiz de sona yaklaşmıştık. Bay Min eliyle benim uzunluğumu çekmeye başladı. Çift taraflı zevkin etkisiyle daha fazla dayanamamış ve Bay Min'in eline gelmiştim.
Bay Min beni küvette geriye doğru yatırmış ve hızlı git gellerine devam etmişti. O da gelince içimden çıkıp dudağımdaki bene öpücük kondurdu. Nefes nefeseydik.
Ardından beni ve kendini söylediği gibi güzelce yıkamıştı.
i need jesus gerçekten
yazmasam olmaz ama yazınca da olmuyor🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
finder | sope✓
Fanfictionif you wanna go to heaven you should f$ck me tonight |uzun bölümler sekizinci bölümden itibaren başlamaktadır.| güzel bebeğim @imsogifull'a ithaf edilmiştir.