Geçen iki gün boyunca okula gitmemiş, yaralarımı iyileştirmeye çalışmıştım. Annemin ve benim telefonuna gelen edepsiz mesajların ve tanımadığımız numaraların aramasıyla yeni numaralar almıştık. Anneme okulda birkaç kişinin sıkıştırıp dövdüğünü ve müdüre şikayette bulunduğunu söylemiştim.
Hazırlanmış bir şekilde annemin yanına gelmişken annem yüzündeki ağlamaklı ifadeyle elinde birkaç kağıt parçası tutuyordu. Hepsinde annem ve benim hakkımda ağza alınmayacak şeyler yazıyordu.
Ben bu sözleri kaldırabilirdim ama annem narin biriydi. Başkalarının düşüncelerini önemserdi.
"Hoseok, bunlar ne demek oluyor? Neden kapımızın önüne bunları koydular?"
Sol gözünden bir yaş akan annemin hızlıca yanına gidip sarıldım. Kulağına doğru peşpeşe özürler diledim.
"Okuldan birileri benimle uğraşıyor anne, hatta telefonumuza gelen mesaj ve aramalar da ondandı ama merak etme ev bulacağım ve taşınacağız buradan. Sakın önemseme yazılanları, hepsini bir avuç ergen yazdı. Benim yüzümden üzülmene dayanamam."
Annem benden ayrılıp yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Senin yüzünden üzülmüyorum oğlum, bu sözleri yazabilecek kadar kötü insanlar olduğu için üzülüyorum. Hem zaten bu evden sıkıldım artık, baban olacak şerefsizi hatırlatıyor burası bana."
Gözlerindeki acıya rağmen gülümsedi. Babam öleli sekiz sene oluyordu. Annem sürekli onu erkenden bırakıp gittiği için arkasından şerefsiz diyordu.
Bense bir şey hissedemiyordum, yüzünü artık sadece fotoğraflardan hatırlıyordum. Annem benden çok daha hassas olduğu için hep daha az üzülme hakkım olmuştu. Birimizin daha güçlü olması gerekiyordu.
Telefonuma gelen mesajın sesiyle annemden ayrıldım. Jongin'in eşinin şirketine gidecektik bugün, Bay Min geldiğinin haberini vermek için mesaj atmıştı. Telefonumdan yüzümü kaldırıp anneme baktım.
"Ben çıkıyorum şimdi biraz işim var, akşama gelirim. Dikkat et kendine."
Yanağına minik bir öpücük kondurup ceketimi ve cüzdanımı aldım. Yaralarımın iyileşmediğini evde dinlenmem gerektiğini söyleyen annemi duymazdan gelerek evden çıktım.
Bay Min'in arabasına ilerledim. Evime kadar gelen notlar aşırı canımı sıkmıştı. Annemin yanında belli edememiştim üzülmemesi için. Kapıyı açıp selam vererek koltuğa oturdum. Anında sürmeye başladı.
"Yaraların iyileşecek gibi durmuyor, sana doktora gidelim demiştim küçük."
Bozuk olan moralimi bir yerden açığa çıkarmam gerekiyordu.
"Ne o, yine azarlayacak mısın? Doğru bayadır benimle uğraşamadın, hakkındır."
Gözlerini yoldan ayırmadı.
"Hoseok, sen iyi misin? Ne bu tavırlar?"
"Bir bakalım iyi miyim? Okulda adım artık Hoseok değil, orospu. Sadece ben yetmezmişim gibi hiçbir şeyden haberi olmayan annem de orospu ilan edildi. Bir araba dayak yedim, geceleri acıdan uyuyamıyorum. Evimin kapısının önüne bir ton not bırakılıyor, annem bunları okuyup üzülüyor. Ama ben çok iyiyim, ben çok iyi olmalıyım!"
Bay Min bağırmama hiçbir tepki vermeden sanki ben yokmuşum gibi gözünü yoldan ayırmadan devam ediyordu. Daha da sinirlenip bağırmaya devam ettim.
"Dinlesene beni, duvara mı konuşuyorum ben?"
Sonunda arabayı durdurup bana döndü. Üstümdeki bakışlarına rağmen bağırmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
finder | sope✓
Fanfictionif you wanna go to heaven you should f$ck me tonight |uzun bölümler sekizinci bölümden itibaren başlamaktadır.| güzel bebeğim @imsogifull'a ithaf edilmiştir.