BÖLÜM 1

4.9K 158 13
                                    

&&&&&

&&

Ritmimi git gide hızlandıran müziğin sesini daha çok açtım. Nabzımın arttığını hissedebiliyorum. Kontrol altına almak için derin bir nefes aldım. Sabaha karşı, sayısız kere gördüğüm kabusun beni uyandırmasından sonra çıkmıştım koşmaya. Bu şekilde gözümü tavana dikip düşünmekten kurtulurum diye umut etmiştim. Ben koşardım, düşüncelerim beni kovalardı ve bir yerde yakalanırdım. Tam da yakalandığım yerdeyim şimdi.

İlk gördüğüm kabusu düşündüm. Asla hatırlayamadığım silik bir görüntüyle başladı her şey. Korkuyordum, neden korktuğumu bilmeden. Önceleri önemsemedim bu durumu. Anımsamayacağım kadar zaman geçerdi üstünden çünkü. Kabusumun baş rolü karabasanım sonraları sıklaştırdı ziyaretlerini. Ve bu aralar kesinlikle çok görmeye başlamıştım. Zihnimi o kadar çok meşgul ediyordu ki gün içinde de düşünür olmuştum. Şimdi deniz kenarındaki yolda hiç durmadan deli gibi koşarken yine kabusumu düşünüyordum işte.

Siliklik zamanla bir adam silüetine dönüştü. Yine net değildi ama canımı acıtan bir adam olduğunu anladım. Bana zarar veriyordu ve kurtulmak için çok çırpınıyordum. Olmuyordu, daha çok sarıyordu beni kurtulmaya çalıştıkça sanki. Asalak gibi yapıştı zihnime ve benimle hayat buluyordu. Ben oldukça o da olacak... Ne boktan bir histi bu. İnsan kabuslarını nasıl durdurur hiç bilmiyorum. Gördüklerim gerçek değildi ve o adam zihnimin bana bir oyunuydu. Kendimi buna ikna etmeye giriştim.
Saate baktığımda altı buçuğa gelmek üzere olduğunu gördüm. Artık dönmem gerekiyor. Saat 8'de iş başı yapıyorduk.

Bizim adamızda yaşam zordu. Hep çalışmak zorundaydınız. Çürükler sağlamlardan ayrılırdı. Bu adada yaşıyorsanız bir işe yaramak zorundasınız. Yoksa açlıktan, yokluktan ölürsünüz. İki kere ikinin dört olması gibi bir netlikti bu. Oysa bolluk içinde yaşayan öteki dünyalılar için durum böyle değildi.

Öteki dünyalılar, dünyada kalan son iki kara parçasından birini istila etmişlerdi ve oradaki insanları bulunduğumuz adaya sürmüşlerdi. Başımızdaki yöneticiler yönetirdi bizi yönetmesine ama öteki dünyalılardan, onların kralından habersiz hiçbir şey yapamazlardı. Onlar insanüstü güçleri olan bir ırktı. Bu dünyaya ait değillerdi. Kralları zalimin tekiydi.

Neyse dedim içimden, en azından onları görmüyorduk onlarda bizi. Adaları çok uzaktaydı. Onları hiç görmemiştik. Ama atalarımızdan bize gelen bilgiye göre onlar yaratıktı. Çirkin yaratıklar. En çirkinleri de krallarıydı. Hatta söylenene göre o kadar çirkinmiş ki kendi halkı bile onun yüzünü görmemiş. Ürperdim. O kralı düşünmeyecektim. Evin önüne geldiğimi fark ettim. Durup ellerimi dizlerime koydum. Nefesimin düzene girmesini bekledim. Fazla mı hızlı koşmuştum?

Eve girdiğimde sesler duydum. Saate baktığımda 7 olmak üzereydi. Erken mi kalkmıştı bizimkiler? Mutfağa girdiğimde ablamı ve kardeşimi kahvaltı hazırlarken gördüm. Kardeşim Eymen fark etti beni ilk. Gülümseyerek, ''Günaydın abla.'' dedi.

''Günaydın, günaydın da ne oldu siz erken kalkıp iş birliği içinde kahvaltı hazırlıyorsunuz?'' dedim.

Ablam Alisa ''Ne olmuş yani hazırlayamaz mıyız? Hep sen mi hazırlıyorsun?''

''Evet Alisa hep ben hazırlıyorum.'' dedim başımı sallayarak. Onunla aramda 2 yaş fark olduğundan abla demezdim.

''Her neyse uzatma. Yine koşuya mı gittin sen? Sırılsıklam olmuşsun. Doğru duşa hadi.'' dedi beni omuzlarımdan ittirerek.

Duştan çıkıp giyinirken kapı sesi duydum. Gülfem gelmişti. Gülfem benim en iyi arkadaşımdı. Beraber büyümüştük. Aynı yerde çalışıyorduk. Kardeşim gibi severdim onu.

KÜL 🍁 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin