Gözlerimi açtığımda yerimi yabancılayıp birden doğruldum. Hızlı kalktığım için başım dönmeye başlamıştı. Zonkluyordu. İçinde davul vardı sanki. Daha da ağrıyacaktı, dün geceyle ilgili resimler tek tek hafızama düşüyordu çünkü. Ağlayarak rahatsız bir uykuya dalmıştım sabaha karşı. İki saat belki üç saat geçmişti. Her yerim ağrıyordu. Yere düşüp vurduğum yerler sızlıyordu. Dayak yemiş gibi hissediyorum. Dün yapılan ayini izlemiştim. Duyduklarım beni korkuya sürüklemişti. Kadınlar gidecekti. Bugün açıklama yaparlar diye düşünüyorum. Yönetici Oganer kadınlar hazır gibi bir şey söylemişti. Sanki maldan bahsediyordu. Hızlı hızlı kıyafetlerimi giyip kapıya yürüdüm. O kadar öfkeliydim ki tek isteğim burdan bi an önce çıkıp gitmekti.
Kapı kolunu indirip açmamla Aksel'le burun buruna gelmem bir oldu. O kadar hızlı çıkmıştım ki önüme bakmadan, şimdi kollarının arasındaydım Aksel'in. Gülümseyerek belimden tuttu ve beni doğrulttu.
''Bende sana bakmaya gelmiştim. Uyanmışsın bile. İyi misin Roza?'' dedi yüzümün her yerine gözlerini değdirerek.
İyi olup olmadığımı mı sormuştu? Belki suratına sağlam bir beşlik geçirirsem anlardı nasıl olduğumu. Derin bir nefes aldım. Aptalca bir şey yapmadan önce düşünmem gerekiyordu. Sakin olmalıydım. Önce Aksel'den kurtularak işe başlayacaktım.
''Evet iyiyim.'' Bok gibiyim. ''Eve gidip dinlenmek istiyorum.'' Eve gidip sizin canınıza okuyacak planı yapmak istiyorum.
''Kahvaltı etmeden gidemezsin Roza. Vücudun savaşmaktan bitap düşmüştür. İlaç çok etkiliydi. Doktor yan etkilerinin olabileceğini söyledi. Bizim gözetimimizde olman daha iyi. Bak sende yorgun görünüyorsun. Bu şekilde gitmene izin veremem. ''
Beni asıl yoranın kendisi olduğunu nasıl anlatabilirdim? Dudaklarımı ısırmaya başladım.
''Bak ablam ve kardeşim beni merak eder. Dün işte sabahladığım yalanına inanmış olabilirler ama sabah beni bekleyeceklerdir. Hastalığımla ilgili bir şey öğrensinler istemiyorum. Yani gidiyorum.'' Dedim ve Aksel'in omzuna çarparak yürümeye başlamıştım ki kolumdan tutularak durduruldum.
''Roza çok inatçısın. İyiliğin için olduğunu anlamıyorsun. Kahvaltı etmeden bu evden çıkamazsın. Beni zorlamak istemezsin inan bana. Yani gidiyorsun, ama yemek masasına. Sonra ben seni kendi ellerimle evine götüreceğim.'' Dedi. Bu sefer o omzumu sıyırıp geçip gitti yanımdan. Aksel'i atlatmanın bir yolu yok muydu? Onun arkasından peşi sıra yürüdüm.
Yemek masasına yaklaştığımda masada Lidya'yı gördüm. Bakışları beni bulunca küstahça sırıtıp arkasına yaslandı. ''Ooo Roza Hanım uykusundan uyanabilmiş mi? Hizmetimizden memnun kaldın mı bari?''
Bu sarı limonumu çekecektim sabah sabah. Ekşi ekşi. Olmayan keyfim yollara dökülmüş greve başlamıştı. Ne güzel bir gün.
Artık rol yapamayacaktım. Kazanamayacaksın Lidya Hanım. Çünkü izin vermeyeceğim. ''Evet memnunum diyebilirim. Ama burası yerine Aksel kahvaltımı yatağıma getirse aslında daha memnun olurdum ama naparsın burdayım bu seferlik.'' Dedim yapmacık bir memnuniyetsizlikle. Elimin birini ona doğru gelişigüzel sallamıştım. Dirseğimin biri masanın üzerindeydi. Havadaki elimle saçımı arkaya atıp kahvaltıya başladım. O beyaz güzel yüzünün nasıl kızardığını, gözlerinin nasıl seğirdiğini izlerken ağzıma attığım lokmalar daha lezzetli gelmişti.
''Aksel halktan kişiler bize ne zamandır adımızla seslenebiliyor?'' Hmm beni küçük düşürmece çalışmaları, peki.
''Lidya, Roza benim arkadaşım tabi ki adımla seslenebilir.'' Gözlerimi Aksel'den çekip Lidya'ya baktım. Gülümsememe engel olamıyordum. Dudaklarını birbirine bastırıp önüne baktı. İşte böyle 1.1 olduk Lidya.
![](https://img.wattpad.com/cover/257912199-288-k967843.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL 🍁 (TAMAMLANDI)
FantasíaDünyada kalmış son iki kara parçası arasında sıkışmış bir kadın.. İnsan hayatını mı seçecek yoksa canavarın dünyasında kayıp mı olacak? &&&&& ''Sırf beni çıldırtmak için izin verdin ona Roza. Sen beni istiyorsun, bunu kabul et artık!'' Onu üstümden...