BÖLÜM 22

1.8K 94 260
                                    


Gözüm hiç bir şey görmüyor. Kulaklarım da bir şey duymuyor. Eymen'in koluna sarılmış, başımı onun omzuna koymuş oturuyorum. Gözyaşlarım sessiz sessiz akmaya devam ediyor. Eymen konuşmuyor. Gergin olduğunu hissediyorum. Muhtemelen neden üzgün olduğumu anlamıyor. Kralın bana son sözleri de onu şaşırttı. Neden dönmek isteyeyim ki oraya? Böyle düşünüyordu kesin. O anlamıyordu ama karşımda keyifle oturan Aksel'in her şeyi anladığına şüphe yoktu. Aklı olan anlardı zaten. Adam gemiyle karşı adaya geçti hem de sağ şekilde. Yetmezmiş gibi geri dönüyor. Beni onun elinden aldı ve götürüyor. Bu onun başarısı. Böyle görüyor olayları. Ne komik!

Tüm bunları yapabildi çünkü kralı durdurdum. Ama durduramayabilirdim de! Eymen'i bu gemiye nasıl bindirdi? Suya girmeye nasıl cesaret etti? Bana bu kadar çok mu değer veriyordu?

Aksel'le göz göze geldik. Gülümsedi yaşlı gözlerime. Benim yıkılmış halimin aksine oldukça iyi görünüyordu. Kendinden emin mavi bakışları hiç değişmemişti. Bu kadar keyifli olmasını anlamıyorum. Hiç mi korkmuyordu yaptığı şeyin bir karşılığı olacağından? Ki olacaktı. Bizi bıraktı ama acısını çıkartacağına eminim. Bu beni korkutuyor. Aksel nasıl gülebiliyor?

Kralın siniri hiç geçmeyecek, biliyorum. Kralın beni affetmeyecek olmasına şaşırmıyorum şu yaşananlara bakınca. Aksel böyle bir şey yapmasaydı, ben kendim adaya dönseydim, böyle olmayacaktı. Artık geri dönüşü olmayacak şekilde öfkesinin hedefi olmuştum onun.

Gemiyle suya inmek nedir? Aklım asla almıyordu. Acım yetmiyor gibi bu bomboklukla uğraşacaktım.

Adamızı görünce ayağa kalktım ve kollarımı geminin kenarlarına dayayarak izlemeye başladım. Gözyaşlarım bitmişti. Derin bir nefes aldım yüzüme esen sıcak meltemden. Kış arkamızda kalmış, yaza gelmiştim. Havadaki mevsim değişikliği kalbimde de olmuştu. Kalbimin de kışı başlamıştı.

"Çok özledin değil mi?" Aksel'in sesini duyunca irkildim. Adayı kastettiğini biliyordum. Ama ben bambaşka bir şekilde anladım bu soruyu.

"Çok özledim." Şimdiden onu çok özledim.

Gemiden sandallarla ayrıldık. Kıyıya yanaşacak bir marinamız yoktu. Gemide bir kişi bile kalmak istememişti. Herkes kralı görmüştü, artık daha çok korkuyorlardı. Sağlam şekilde demirlendi gemi.

İskeleye yanaştığımızda Gülfem'in beni orda beklediğini gördüm. Koşup sarıldık birbirimize. Çok özlemiştik.

"Geleceğini biliyordum Roza." dedi bana sımsıkı sarılırken. Kendini geriye çekip bana baktı sonra. Gördüklerini beğenmemişti. Neden mutlu olmadığımı anlayamıyordu oda. İskele hızla boşalırken biz kenarda duruyorduk. Eymen'le Aksel'de kıyıya çıkmışlardı. Gülfem'in soruları çok fazlaydı. Hangisini soracağını bilemiyor gibiydi. Sonra sırtımda sert bir rüzgar hissettim. Bir anda her yer buz gibi oldu. Başımı çevirip denize baktığımda anladım ki rüzgar değildi bu, gelen fırtınaydı. Kollarımı kendime sardım buz gibi esen havaya karşı.

Ne yapacaksın Arkleas?

Herkes koşuşturmaya ve denizden uzaklaşmaya başlamıştı. Kaçıyorlardı.

Ondan kaçamazsınız..

Gülfem beni kolumdan çekiştirdi.

"Roza gitmemiz lazım. Hadi çabuk."

"Burda durmak zorundayım."

"O ne demek? Delirdin mi sen? Şu fırtınaya bak hayatımda görmedim böylesini. Ölmek mi istiyorsun? Su yükseliyor Roza yutar seni. Nolur delirme ve gel."

KÜL 🍁 (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin