Sabah erken kalkmıştı Kral Arkleas. Tüm gece rahatsız bir uyku uyumuştu. Kalkar kalkmaz zindana indi. Sadece iyileşip iyileşmediğini merak ediyordu. Huzurla uyuduğunu gördü aşağı indiğinde. Yemeğini bıraktı ve odasına döndü tekrar.
Kızın tutarsız davranışları aklını karıştırıyordu. Aklını meşgul etmesine izin vermemeliydi. Hazırlandı, siyah pelerinini de giydiğinde tamamdı. Kuleden Bilge Helkerasus'un yanına gitmek üzere ayrıldı. Atına bindi ve dört nala sürdü. Yalnız gitmek istemişti, hiçbir Greeri yanına almadı.
Bilge Helkerasus'un evine geldiğinde atını durdurup bağladı. İçeri girdi direk.
''Merhaba.'' Dedi kitaplara gömülmüş olan ihtiyarı gördüğünde.
Bilge Helkerasus iki katlı mütevazi bir evde yaşıyordu. Kralı görünce kitaplarını bırakıp ayağa kalktı.
''Hoş geldin, kralım.'' Dedi gülümseyerek.
''Ne var ne yok? İnsanların hareketlerinde bir değişiklik var mı?''
''Aslında var kralım. Şu genç çocuk korkarım ki bir işler peşinde.''
''Gözümüz üstünde olsun onun. Beni rahatsız edip isteklerde bulunmaya başladı.''
''Yerine getiremeyeceğiniz istekler mi kralım?''
''Asla yerine getirmeyeceğim istekler Bilge Helkerasus.''
''O zaman olmayacağını anlamalılar.''
''Anlayacaklar da.'' Bilge Helkerasus başını salladı yavaşça.
''Eee bana vereceğin yeni bir kitabın yok mu?'' dedi kral.
''Ağaçlarla ilgili verdiğim kitabı bitirdin mi? Ne çabuk kralım.''
''İlgimi çekti, hemen bitirdim.''
''Tamam, bakalım ne verebilirim?'' dedi kitaplığına yönelerek. Çok geçmeden bir kitap getirdi.
''Al bakalım, bunu oku.'' Kral inceledi, isimsiz kırmızı kaplı bir kitaptı.
''Bu kitap isimsiz.''
''Evet, çünkü anlattığı şeye isim koymak istememiş.''
''Neyle ilgili peki?''
''Aşkla ilgili.''
''O zaman okumama gerek yok. Ben aşka inanmam bilirsin.''
''Ama bunu yine de okumalısın.'' Kral, Bilge Helkerasus'a saygı duyardı. Söylediği ya da istediği şeylere karşı çıkmazdı. Yine öyle yapacaktı. Kitabı alacaktı ama okumayacaktı.
''Pekala, öyleyse.'' Kral bir süre daha orda vakit geçirdi. Akşama doğru kulesine döndü. Kitabı çalışma masasına bıraktı. Kızı düşündü. O artık aklına mekanik bir gereklilikmiş gibi geliyordu. Aklını kurcalıyor ve gidiyordu. Bu kız bir problemdi ve kral çözmeye çalışırken çok zorlanıyordu.
Hücreye giden koridoru yürürken kalakaldı. Gördüğü şey çok nahoştu. Kız soyunmuş, iç çamaşırlarıyla yatıyordu. Bir süre şaşkınlığını yaşadı.
Tekrar yürümeye başladığında yerlerin ıslak olduğunu anlamıştı. Kızın beyaz elbisesini parlaklıklarda gördü sonra. Anlamıştı, kız önüne ne geldiyse yıkamıştı.
Hücreye girdi. Saçları nemliydi. Soğuk suyla yıkanmış olmalıydı. Hafif terlemişti. Göğüsleri ve bacakları parlıyordu. Çok üşümüş olmalıydı. Yaptığı büyünün etkisi geçmişti. Tekrar hasta olacaktı. Vücudu kaskatı duruyordu. Rahatsız bir uykudaydı. Kaşlarının arasında bir iz çıkmıştı. Parmaklarını oraya koyup düzeltmek istedi. Onun yerine kızın yanına bir ateş yaktı. Sonra da kızın gevşeyip kendini bırakmasını izledi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL 🍁 (TAMAMLANDI)
FantasyDünyada kalmış son iki kara parçası arasında sıkışmış bir kadın.. İnsan hayatını mı seçecek yoksa canavarın dünyasında kayıp mı olacak? &&&&& ''Sırf beni çıldırtmak için izin verdin ona Roza. Sen beni istiyorsun, bunu kabul et artık!'' Onu üstümden...