Belle

290 19 7
                                    

***Sylvia***

Sylvia uzun zamandır kalabalıktan uzakta yaşıyordu.

Uzun zamandır hayat ve ölüm arasındaki farkı belirginleştiriyordu.

"Neden ?" Bu Marcus'un sesiydi.

"Hayatta kalmak senin için bu kadar önemli mi yani. Bana kavuşmak varken neden insanları öldürüyorsun Sylvia ?"

Sonunda soluğu kesilen Sylvia atınından indi ve onu bir kütüğe bağladı.

Marcus olmadığını biliyordu. Konuşan vicdanım olabilir mi diye düşündü. Ama hayır vicdanıda Marcus gibi ölmüştü.

Sonunda anladı bunun gibi numaraların Sylviaya işlemeyeceğini bilmesi gerekirdi.

Mavi gözlerini yumdu. Sarı bukleleri havalanmaya başladı.

"Dur! Sylvia benim Amber. " Korkudan suratı bembeyaz olmuştu. Nefes nefese yere düştü. Yalvarmaya devam ediyordu.

"Ne cürretle benim zihnime girmeye çalışırsın. Sen daha cadı bile değilsin." Sylvia Amber'ı öldürmek üzereydi ki bi anda durdu. Saçları omzuna düştü. Gözleri tekrar ölüm mavisiydi.

Amber nefeslerini sıklaştırdı. Ölümden dönmüştü. Ölümün ta kendisiyle oyun oynamanın bedeli buydu. Ucuz kurtulmuştu. Siyah saçları terden ıslanmıştı.

"Belle nerde ?" Sylvia bunu tehditkar bir ses tonuyla söylemişti. Amber ikiletmeden cevap verdi.

"Onun sonu geldi. Belle Kral Ulrich'in zindanlarında." Sylvia bunu duyunca tokat yemiş gibi birden irkildi. Ona yardım edebilecek tek kişi, belkide tek dostu aynı Marcus gibi Ulrich tarafından öldürülücekti.

Amber'a elini uzattı ve ayağa kalkmasına yardım etti.

"Suçu ne ?" dedi Sylvia.

"Cadılık ve şeytana tapmak suçundan tutuklandı. Eğer kilise tarafından suçlu bulunursa..." Amber lafını tamamlayamadı ve gözlerindeki yaşı elinin tersiyle sildi.

"Meydanda diri diri yakılacak." Sözü Sylvia tamamlamıştı. Aklına bir plan gelmişti.

"Kral mahkemede bizzat bulunacak mı Amber ?" Yüzünde beliren gülümseme amacını çok belli ediyordu.

"Seni öldürürler Sylvia. Gerçekten canını Belle için tehlikeye atıcak mısın ?"

Amber endişeliydi.

İki kişi Sylvianın omzundan tuttu ve Sylvia bir kahkaha attı.

"Demek beni buldunuz."

***Jared***

Sonunda Sylviayı yakalamıştık.

Bir süredir gizlice Sylviayı ve yanındaki kızı dinliyorduk adı Amber olmalıydı.

Belle diye birinden bahsediyorlardı ve Kral tarafından zindana atılmıştı.

"Hey Lysa! Belle kim ?" Merak ediyordum Lysaya döndüğümde yüzündeki korkuyu gördüm.

"Belle bir cadı. Kara büyüyle ilgileniyor eskiden güçlerini insanlara yardım etmek için kullanırdı. Ama zamanla karanlığın ve gücün verdiği hazza karşı koyamadı."

Lysa uzun bir açıklama yapsada merakımı giderememişti.

"Peki Sylvia onu neden arıyor ?" dedim.

"Belle, Sylvia'nın tek arkadaşı." Lysa daha fazla dinlemek istemiyor gibiydi. Sabırsızlandığı belliydi.

"Bu kadar yeter Jared. Artık onunla konuşmamın zamanı geldi." dedi ve Sylviaya doğru yürümeye başladı. Hemen peşinden gidiyordum sonunda elimizi Sylvianın omzuna koyduk.

Sylvia bir kahkaha attı.

"Demek beni buldunuz"

Karşısında ki kız şaşkına döndü.

"Sizde kimsiniz ?"

Lysa ona doğru bakmadan

"Sessiz ol ufaklık." dedi.

"Planın ne Sylvia ? Zindandan kaçmasına yardım mı edeceksin ?" Soruma cevap vermeden önce gözlerimin içine baktı.

"Hayır." Kısa ve keskin bir cevap vermişti. Ve ciddileşmişti.

"Peki ne yapıcaksın abla ?" Bu sefer Lysa sormuştu.

Sylvia elini Lysanın saçlarında gezdirdi ve alnına ufak bir öpücük kondurdu. Lysa gülümsemeye başlamıştı. Bu mutlu tabloyu bozan ben olmuştum.

"Peki ne yapacaksın Sylvia ?"

Bana bakmadı bile.

"Mahkemeden kaçmasına yardımcı edip o kargaşada Kralı öldüreceğim."

"Kralı öldürmeyi becersen bile asla sağ kurtulamazsın abla." Lysa ablasının ellerini tuttu ve yalvarır gibi bakmaya başladı.

"Kurtulamazsın..." Lysanın gözleri yaşarmıştı.

Sylvia ise sadece omuz silkmekle yetindi.

Yetenek #WATTYS2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin