Büyü

228 15 13
                                    

Taştan bir malikânenin önündeydik. Sylvia ve Belle her an saldırı olabilecekmiş gibi tetikte duruyorlardı. Ben sevgilimin cansız bedenini sımsıkı tutuyordum. Sanki kollarımı biraz gevşetsem Lysamı elimden alacaklardı. Artık konuşmuyordum. Hâlâ bir kulağım Lysadaydı. Nefes alışverişini duymayı umuyordum. Öldüğünü kabul edemezdim. Bu saçmalıktı. Sylvia daha fazla beklemek istemiyor gibiydi ve iki kanatlı geniş ahşap kapıyı yumruklamaya başladı. Kapı açıldı. Kendiliğinden açılmış olmalıydı. Çünkü görünürde kimse yoktu.
İçeri girdik...

"Lanet olsun! Bu Leo!" Sylvia bağırmıştı.
Leocanın cansız bedeni önümüzde duruyordu. Bir ayin için kurban edilmiş olmalıydı. Yerde bir çember çiziliydi. Çemberin içinde bir pentagram. Leoca'nın kolları, bacakları ve başı yıldızın kollarına özenle koyulmuş gibiydi. Gövdesi yıldızın merkezindeydi ve iç organları boşaltılmıştı. Tam bir vahşetti.
Bir ses duyuldu ama yankılandığı için yerini tespit etmek neredeyse imkansızdı.
"Sonunda karşılaşabildik Sylvia. Damarlarında gezen gücü hissedebiliyorum. Onca adamın ruhunu emmiş olman seni neredeyse benim kadar güçlü yapmış. " Konuşan Ravendell olmalıydı diye düşünmüştüm ki bir anda karşımda belirdi.
"Zavallı Lysa. Buraya onu kurtarmam için geldiğinizi biliyorum. Bunu yapabilirim ama sonuçları sizi mahveder." Siyahi orta boylu ve güzel bir kadındı siyah tenine rağmen yeşil gözleri vardı daha önce hiç renkli gözlü bir siyahi görmemiştim. Ayrıca tamamen çıplaktı ve bütün vücudu sembollerle kaplıydı.
"Sonuçları umurumda değil ne gerekiyorsa yaparım sen yeter ki Lysayı geri getir." Yalvarıyordum. Çaresizdim.
"Genç savaşçı bir çok adamımı katlettiniz ve sevgili Leocayı kurban etmem gereken ayini sizin yüzünüzden iki gün geciktirdim. Ruhlar hiç memnun olmadılar. Şimdi ne yüzle size yardım etmemi istersiniz ?" Bütün bu vahşeti o kadar soğuk kanlılıkla söylemişti ki dilim tutulmuştu.
"Ravendell kardeşimi geri getirebilirsin sadece karşılığında ne istediğini söyle!"
Sylvia Ravendella doğru iki adım attı şimdi aralarında bir karış bile yoktu.
"Güzeller güzeli Lysanın ruhu tamamen bedenini terketmiş. Onu yinede uyandırmamı ister misiniz ? Daha önce kafasını kesmek zorunda kaldığınız askerlerden birine dönüşür. "
Ravendell gülümsüyordu ama bu Sylvianın hoşuna gitmemişti. Sylvianın saçları uçuşmaya başlamıştı ki Ravendell bir anda bağırdı.
"Ne cüretle bana karşı gücünü kullanmaya çalışırsın hemde benim evimde!"
Sylvia kendini yere attı nefes alamıyor gibiydi. Belle büyü yapmaya çalıştı. Ve bir saniye sonra ölmüştü. Ravendell'ın elini çevirmesiyle Belle yere yığıldı. Ravendell onun boynunu kırmıştı.
"Nerde kalmıştık Sylvia. Lütfen hatırlat." Ravendell hiçbirşey olmamış gibi tekrar sakinleşmişti. Sylvia ağlıyordu.
Kız kardeşi ölmüştü. Ve şimdi tek arkadaşı onu korumaya çalışırken can vermişti.
"Onun ruhunu geri getiremez misin ?" Sylvia sakince sormaya çalıştı.
"Elbette getirebilirim." Dedi ve bana döndü göz gözeydik.
"Bunu ister misin savaşçı ?"
"Lütfen Efendi Ravendell ne isterseniz yaparım." Dedim.
Belle'in cansız bedenini ayağıyla dürttü.
"İlk başta bu kadar nazik sorsaydınız şu cadı ölmezdi." Dedi.
"Lanet sürtük yap şunu artık !" Sylvia deliye dönmüştü.
"Tamam tamam ama bir şartım var."
"Kabul!" Dedim.
"Çok güzel Sylvianın gücünü istiyorum."
"Ne ! Seni aşağılık!" Sylvia göz yaşları içinde Belle'in saçlarını okşuyordu.
"Merak etme hepsini değil sadece bugün emdiğin kadarını."
"Anlaştık." Sylviada kabul etmişti.
Ravendell Leoca'nın yanında duran hançeri aldı ve kolunun iç kısmına derin bir kesik attı. Sonra Sylvia kolunu uzattı ve Ravendell onunda koluna bir kesik attı. Yaralarını birleştirdiler ve Ravendell fısıldamaya başladı. Sylvia titriyordu.
...

Not: Çok uzun bir ara vermek zorunda kaldım. Hepinizden özür diliyorum. Daha sık yazmaya çalışacağım...

Yetenek #WATTYS2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin