Yol Ayrımı

326 8 8
                                    

Kan ve ölüm kokan taş malikanenin içindeydik. Leo'nun , Belle'in ve Ravendell'ın cansız bedenleri bile artık umrumuzda değildi. Şehirden çıkmalıydık ama kralı öldürmüş ve öncü kuvvetleri katletmiştik. Artık bir ordumuz vardı. Bir tanesi bile Sylvia'yı zorlamışken elli tanesiyle Horeken ordusunu yokedebilirdik. Ama artık daha fazla ölüm istemiyordum. Şuana kadar hep iyi tarafın biz olduğunu düşünmüştüm ama yüzlerce insan öldürmüştük ve hepsi haketmiş olamazdı.

"Hepsi haketmişti Jared duygusal davranmayı kes." Lysa bana sinirle bakıyordu. Gözlerinde gördüğüm şevkat yerini onu ilk gördüğüm günkü ciddiyete bırakmıştı.

"Senin neyin var Ly?" Şaşkındım.

"Sen varsın Jared! Lanet olası küçük bir kız gibi mızmızlanmayı bırak bu şehri yok etmeliyiz. Sylvia ve bana yaptıklarından sonra bu krallık yıkılmalı beni anladın mı?" Bu Lysa olamazdı.

"Yolunda gitmeyen birşey var Jar. Lysa döndüğünden beri garip davranıyor." Sylvia'nın sesini kafamın içinde duydum. O da farkındaydı.

"Bir planınız var mı ? Bu şehirden iz bırakmadan kaçmalıyız?" Dedim ve Lysa'nın gözlerini devirdiğini gördüm.

"Bence Ravendell'ın gizli bir geçidi vardır. Her ihtimale karşı bir kaçış planı hazırlamış olmalı değil mi?"
Sylvia sakindi.

Lysa zarif adımlarla Ravendell'ın tahtının yanında ki masaya doğru ilerledikten sonra eski şarap şişelerinden birini havaya kaldırıp salladı ve "Bence bu pelerinli kuklaları ordunun üstüne gönderelim ve şarap içerek dönmelerini bekleyelim." Eline bir kadeh aldı ve şarap doldurdu.

Sylvia hızla Lysa'ya doğru yürümeye başladı. Elindeki kadehi aldı ve yere fırlattı. Lysa sinirlenmişti. Sylvia iki parmağını Lysanın alnına bastırdı ve ikiside gözlerini kapattılar bir çesit transa girmiş gibiydiler. Sonra Sylvia parmaklarını çekti ve şaşkın gözlerle bana baktı.

"Korktuğum şey oldu! Lanet olsun Jared. Lysa'nın ruhu karanlığı seçmiş!" Dizlerinin üstüne çöktü ve ağlamaya başladı. Lysa kendine gelmiş ve sakince yere çökmüş olan Sylvia'ya bakıyordu.
Sevgilim artık duygularını kaybetmişti bu artık beni sevemeyeceği anlamına geliyordu. Herşey bitmişti. Artık şehirden çıkmak umrumda değildi.

"Hadi ama mızmızlanmayı kesin. Abla seninle birlikte sonsuza kadar yaşıyabiliriz önümüzde bir engel kalmadı artık güçsüz bir kardeşe sahip değilsin. Birlikte Misteriun'a gidebiliriz!" Haklıydı önlerinde bir engel kalmamıştı. Benim dışımda.

Sylvia gözyaşlarını sildi ve ayağa kalktı.
"Bu şehri terketmenin zamanı geldi!" Dedi ve Lysa'ya sarıldı.

Kısa bir süre birbirlerine sarıldıktan sonra Lysa kolyeyi kaldırdı ve bağırdı:
"Karşınıza kim çıkarsa öldürün ve bizi bu şehirden çıkartın!"
Pelerinli adamlar aynı anda ayağa kalktılar ve kapıya yöneldiler.

Ben hareketsiz kalmıştım. Ne yapmalıydım ? Onlara karşı gelirsem beni öldürürlerdi aldıkları emir buydu. O kolyeyi Lysadan almalıydım yoksa binlerce insan ölecekti. Bunu bariz bir şekilde yapamazdım. Adamlar malikaneyi terkettiler ve bir katliam başlatmak üzere yola koyuldular. Lysa ve Sylvia kadehlerini tokuşturdular. Sylvianın başından beri karanlık olduğunu düşününce Lysa'ya ayak uydurmasına şaşıramıyordum.

"Hey Jared gel ve kendine bir kadeh Horeken şarabı al. Beğeniceğine eminim." Sylvia boş bakır kadehlerden birini bana doğru fırlattı. Havada yakaladım ve yavaşça onlara doğru yürüdüm. Kendime bir kadeh şarap doldurdum. Bu arada dışarıdan çığlık sesleri gelmeye başlamıştı bile.

"Sıkıldım. Artık yola çıkalım." Lysa kolyeyi boynuna taktı ve önden yürüdü bizde takip ettik.
Sokakta yüzlerce ceset vardı katliam başlamıştı.

"Ly, Amber'ı bulmalıyız. Belle bizi kurtarırken öldü onun sorumluluğunu almalıyız." Belki Amber onu yumuşatır diye düşünmüştüm. Ama Lysa karanlık tarafı seçmiş bir ruha sahipti.

"Hayır Jared aslında tam olarak ben onu kurtarırken ölmüştüm. Ama geri döndürülecek kadar önemliydim değil mi ? Bir böcek olmak Belle'in suçuydu. Ve ben onun çocuğunun sorumluluğunu almak zorunda değilim!" Lysa bana tiksinerek bakıyordu.

"Ama ben o sorumluluğu almalıyım Lysa!" Sinirlenmiştim ve artık onlarla birlikte gidemeyeceğim ortadaydı. Amber'ı bulmam gerekiyordu. O kolyeyi çaldıktan hemen sonra.

"Gitmekte özgürsün Jar." Umursamamıştı. Tamda beklediğim hareketti.

"Sana sarılmama izin ver ondan sonra beni uzun süre görmeyeceksin." Dedim ve umutla gözlerine baktım.

Kollarını açtı ve bana doğru bir adım attı. Sylvia sinsice gözlerimin içine baktı.

"Kolyeyi al ve kaç ben Lysa'yı yavaşlatırım." Sylvia hâlâ benim tarafımdaydı.

Lysa'ya sarıldım ve ayrılırken elimle çenesini kavradım
"Seni seviyorum Ly." Dedim ve elimi boynundaki kolyeye geçirdim.

Kolyenin zincirini kopartıp koşmaya başladım. Sylvianın ellerini Lysaya doğrulttuğunu gördüm. Koşmaya devam ettim. Bu bir yol ayrımıydı. Herşey bitmişti. Ama önce pelerinli adamları durdurmalıydım.

Yetenek #WATTYS2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin