Seçim!

563 41 11
                                    

"Lanet olsun! Bu da ne!"  Sylvia gençleşmişti altın sarısı saçları rüzgarda uçuşuyordu.

Lysa ya döndü ve:

"Her şeyi gördü Lysa sen mi yaparsın yoksa ben mi yapmalıyım."

Bunu söyledikten sonra yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi.

"Onu öldüremeyiz Sylvia ona aşığım!" Lysa yalvarır gibiydi.

"Bana aşık mısın ?" Bunca olaya rağmen Lysanın bu sözüne takılmıştım.

"Seni öldürmekten bahsediyorum ama senin tek düşündüğün şey Lysa mı?" O sevecen yaşlı kadın genç bir şeytana dönüşmüştü sanki.

"Sylvia onu öldüremezsin lütfen benim için." Lysa ağlıyordu.

"Senin için mi? Senin için beş yıldır kimseyi öldürmedim ve altmış yaşındaki bir moruğa dönüştüm Lysa sırf senin için!" Sylvia bağırıyordu ama Lysa hâlâ kısık sesle yalvarmaya devam ediyordu.

Sonunda elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. Bir anda ciddileşti.

"Onu öldürürsen seni terkederim Sylvia beni sonsuza kadar göremezsin."

Sylvia başını geriye attı ve bir çığlık attı. Çok sinirlenmişti hızlıca bana doğru yürüdü ve yakamdan tutup beni havaya kaldırdı. Çok güçlüydü.

"Ne...Nefess... Nefes alamıyorum Syl..." gözlerim kararmıştı sonunda beni yere fırlattı. Nefes almaya çalışıyordum bu arada Lysa yanımda diz çöktü ve bana sarıldı dudaklarının yavaşça hareket ettiğini gördüm ve nefes alışverişim normala döndü. Elimten tutup beni kaldırdı. Korkuyordum. Lysanın benden uzaklaşmasından.

"Korkmalısında Jared! Lysa ve ben çok uzaklara gidiyoruz." Sylvia hâlâ kızgındı nasıl olurda gençleşirdi.

"Gelmiyorum Sylvia." Lysa elimi tuttu ve tekrarladı

"Gelmiyoruz."

Sylvia afallamıştı bunu beklemediği belliydi. Bir anda öfkesi kaybolmuştu sanki.

"Lysa elbette geliyorsun! Beni yalnız bırakamazsın." Şimdi yalvarma sırası Sylviadaydı.

"Aşık oldum Sylvia tıpkı senin yıllar önce Marcus'a aşık olman gibi."

Sylvianın gözünden iki damla düştü ve dizlerinin üstüne çöktü. "Onu öldürdüler Lysa öldürdüler ve sonrasında ruhum taraf değistirdi acım yüzünden karanlığa dönüştüm!" Sylvia tekrar ayağa kalktı ve sözlerine devam etti

"Aynı şeyin senin başınadamı gelmesini istiyorsun Lysa karanlığı göze alabilirmisin!" Sylvia tekrar öfkelenmişti.

"Çoktan göze aldım. Sende bizimle gel ayrılmak zorunda değiliz yine birlikte olabiliriz." Lysa elimi bıraktı Sylviaya doğru yürüdü ona sarıldı ve

"Ben hâla senin küçük kız kardeşinim unuttun mu beni korumaya söz vermiştin."

Kız kardeşimi ! Anne kız olduklarını sanmıştım Sylvianın altmış yaşında olduğunu sanmıştım herşey altüst olmuş durumdaydı.

"Lysa seni ölünceye dek korurum uğruna öldürmem gerekse bile."

Son sözünü gözlerimin içine bakarak söylemişti.

"Öyleyse artık yola çıkmalıyız küçük kardeşim sen ve Jared atları hazırlayın ben birşey almalıyım."

Sylvia bu sözün üstüne tünele doğru yürüdü ve benim çıktığım kapıdan girerek karanlığa karıştı.

"Lysa bir açıklama yapmalısın artık geçiştirme lütfen." Bunu söylerken saçlarının beyaz olan kısmını kulağının arkasına sıkıştırtım ve yavaşça alnına bir öpücük kondurdum. Yanaklarımdan tutup dudaklarıma yapıştı. Huzur bulmuştum sanki. Çok derin bir boşluğu doldurmuştu bu öpücük. Sonunda dudaklarımız ayrıldığında

"Biz, yani Sylvia ve ben kardeşiz Jared." Bu kadarını anlamıştım zaten ama Lysanın üstüne gitmek istemiyordum.

"Peki siz nesiniz Lysa? Nesiniz siz lütfen artık bu sorumu cevapla." Bunu fisıldar gibi söylemiştim bana baktı ve ıslak kirpiklerini gördüm.

Nefes almak kadar güzel bir duyguydu. Aşık olmuştum ve Lysa şeytanın ta kendisi bile olsa umrumda değildi. Cehennemin yedi katına sürgüne gönderilsem bile umrumda değildi çünkü onun bir damla gözyaşı cehennemi bile söndürebilirdi.

Cevap vermek için dudaklarını aralamıştı ama kelimeler bir türlü dökülmüyordu.

Sylvianın yanımıza geldiğini farketmemiştim.

"Hadi, artık gitme vakti." Bunu söyledikten sonra atını yavaşça ormanın derinliklerine doğru sürmeye başladı.

Lysa ve ben arkasından bir süre daha baktıktan sonra atlarımaza binip peşine takıldık.

Saatler geçti ama kimse konuşmuyordu. Sylvianın ıslığı dışında hiç ses yoktu.

Atlar yorulmuştu ve havada iyice kararmıştı.

"Bu geceyi burda geçirebiliriz, güvenli." Lysanın sesi beni serinletmişti.

Ateşi yaktım, birşeyler yedik ve ben sessizliği bozma kararı aldım.

"Sylvia ruhunun karanlık tarafa geçtiğini söyledin peki bu senin yeteneklerinide etkiledi mi.

?"

"Bizim soyumuz nesillerce aydınlık tarafta yer aldı ama bir gün bu geleneği bozdular. Geleneği bozan Büyükannemiz Eleanora'ydı." Soruyu Sylviaya sormuştum ama cevabı veren Lysa olmuştu.

"Peki yetenekleriniz tam olara.."

Lafım yarım kalmıştı çünkü Sylvia kahkaha atmaya başlamıştı.

"Ruhumuz aydınlık taraftaysa yeteneğimiz iyileştirmektir ve bu bizi tüketir saçlarımın beyazlaması gibi ama aydınlık taraftakiler yeteneklerini kullanmazlarsa normal bir hayat sürerler." Lysa lafını bitirmemişti ama konuşmayı Sylvia devraldı.

"Karanlık taraftakilerin yeteneği öldürmektir. Bu bizi güçlü kılar. Fakat öldürmeyi bırakırsak hızla tükeniriz. Beni ilk gördüğünde beş yıldır kimseyi öldürmemiştim."

Sylvia bunu önemsiz birşeymiş gibi bir çırpıda söylemişti.

"Tarafınızı seçmek sizin elinizde mi?"

Sylvia şeytani bir kahkaha daha attı. Kahkahası karanlık ormanın sessizliği içinde yankılandı.

"Seçim Jared.  Seçimi ruh yapar ama öncelikle ruhun sınanmalı ben Marcusla sınandım ve ruhum karanlığı seçti. Lysa seninle sınanıcak gibi duruyor nedersin!"

Lysa bana sarıldı ve başını omzuma yasladı.

Lysa daha sınanmamıştı...

Not: Uzun bir ara vermek zorunda kalmıştım ama artık yazmaya devam etmem gerektiğini düşündüm. Takipte kalmanız dileğiyle...

Hikaye yeni başlıyor ;)

Yetenek #WATTYS2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin