Ateş

258 17 10
                                    

Vakit gelmişti. Halk çoktan meydanda toplanmaya başlamıştı. Meydan çok kalabalıktı. Kilesenin yargıçları yerlerini almıştı. Meydanın tam ortasında dev bir çarmıh vardı ve etrafı samanla doluydu. Ulak bağırdı:
"Krala yol açın. Yüce Ulriche yol açın."
İnsanlar yolu açmak için ikiye ayrıldılar. Ulrich tahtırevanda oturmuş halkı selamlıyordu. Tahtırevanı siyahi ve iri dört adam taşıyordu. Sonunda kralda yerini almıştı. Sıra Belledeydi.
Bir süre sonra iki şövalye Belle'i sürükleyerek çarmıha doğru getirdiler. Elleri ve ayakları zincirliydi. Perişan haldeydi. Şövalyeler Belle'i çarmıha gererken Sylviada hiç kıpırtı yoktu.
Yargıçlar konuşmaya başladı.
"Şeytana tapmak ve büyü yapmaktan suçlanmışsın kızım. Tanrının yolunda olmayanlara ne yaptığımızı biliyor musun ?"  Bunu ortadaki yargıç söylemişti.
Belle kahkaha atmaya başladı.
"Soruya cevap ver cadı !" Ulrich konuşmuştu. Belle nefret dolu gözlerle ona döndü.
"Elbette biliyorum lanet olası herif! Bulunduğum yerden bunu anlamam zor olmuyor!"
Belle hiç korkmuşa benzemiyordu. En yakın arkadaşıda tıpkı Sylvia gibi cesurdu.

"Ozaman suçlamaları kabul ediyorsun! Doğru mu ?"
"Ben şeytana tapmıyorum ihtiyar ben şeytanın ta kendisiyim!" Halkın arasında bir anda bağrışmalar başladı.
Yargıçlar aralarında konuşmaya başladılar sonunda ortadaki yargıç ayağa kalktı ve
"O zaman seni ait olduğun yere gönderelim şeytan dölü." dedi.

Lysa koluma yapıştı.
"Korkuyorum Jared ya başaramazsak ve ablama birşey olursa ?" Bende endişeliydim ama ona güven vermek için
"Bence onlar için korkmalısın." dedim.
Gülümsemekle yetindi. Sylvia bize doğru geldi.
"Ben işaret verince Belle'in yanında duran iki şövalyeyi vurun. Sonra onu çözün ve kaçın ben Ulrichin kalbini söktükten sonra sizi bulurum."
Başımızı sallamakla yetindik. Yaylarımıza birer ok yerleştirdik ve Sylvianın işaret vermesini bekledik.
Bir süre sonra Kral Ulrich ateşi bizzat yakmak için dört korumayla birlikte çarmıha doğru yürümeye başladı.
Sylvia bize döndü ve "Şimdi!" dedi.Lysa ve ben gerilmiş olan yaylarımızı aynı anda serbest bıraktık ve havayı yararken çıkarttıkları ıslık sesini dinledik. Şövalyeler düştüğü anda meydan bir anda karıştı bu kargaşadan yararlanıp Belle'i çözmeye gittik. Belle bile şok olmuştu. Kılıcımı çektim ve ipleri kesmeye başladım.

***Sylvia***
Sylvia, Jared ve Lysanın Belle'i çözmekte olduğunu gördükten sonra kalabalığın arasından Ulrich'e doğru ilerlemeye başladı. Meydanda herkes koşuşturuyor ve bağırıyordu. Kral ve adamları tam ortada kalmışlardı. Adamları Ulrichin etrafını sarmış ve kılıçlarını çekmişlerdi.
Sylvia iyice yanaştı Kralın onu görmesini sağlıyana kadar ilerledi ve yüksek sesle
"Marcus sana saygı duyardı ! Taht kavgasına girmemek için benimle kaçmak istemişti !" Sylvianın sözlerinden sonra Ulrich şaşkına dönmüştü.
"Güzeller güzeli Sylvia. Demek hâlâ hayattasın ! Seni gördüğüme sevindiğimi söylerdim ama hiç sevinmedim." Alaycı havası Sylviayı delirtmişti.
"Senin kalbini söktükten sonra bedenini lanet çarmıha gerip yakacağım Ulrich. Bunu Marcus için yapacağım."

Ulrich gözlerini devirdi ve etrafında ki adamlara başıyla Sylviayı işaret etti.
Askerler daha bir adım bile atamadan yere yığılmaya başladılar.
Bunu Sylvia yapmamıştı.
Arkasını döndü ve eski dostunu gözleri kapalı birşeyler fısıldarken gördü. Belle ona yardım ediyordu.

Sonunda Ulrich kılıcını çekti. Şimdi Sylviayla karşı karşıyaydı. Sylvia elini ona doğrulttu. Saçları uçuşuyordu ve yerden bir metre kadar havadaydı.
Ulrich dizlerinin üstüne çöktü. Gözlerinden, kulaklarından ve burnundan kan akıyordu.
Ama hâlâ konuşabiliyordu.
"Sen ne çeşit bir iblissin lanet olası!"
Sylvia bir anda sırtına saplanan okun etkisiyle yere düştü. Kralın adamları çatılarda gizlenmişlerdi. Sylvia onları hesaba katmamıştı.

***Jared***

Sylvianın sırtına saplanan okun nerden geldiğini görmüştüm ve sadaktan bir ok alıp çatıdaki askeri indirdim. Ama iki asker daha vardı biri daha göğsüne saplanan oktan sonra çatıdan düştü Lysada birini indirmişti. Diğer asker bir ok daha atacak vakit bulmuştu neyse ki ıskaladı. Yayımı gerdim  nişan aldım tam oku serbest bırakacaktım ki adam bir anda yanmaya başladı. Belle büyü yapıyordu.
Lysa hemen ablasının yanına koştu . Bu sırada Ulrich kendine geldi ve kılıcını yerden aldı Lysa ve Sylviaya doğru ilerliyordu. Kılıcımı çektim ve onun önüne geçtim.

"Çekil önümden çocuk yoksa seninde kelleni alırım."
Kral Ulrichin çok iyi kılıç kullandığını duymuştum.
"Bunu denediğini görmek hoşuma gider aşağılık herif!" Dedim.
Kılıcını havada savurarak bana doğru ilerlemeye başladı. Adımlarını çok düzenli atıyordu. İyi olduğu belliydi. Sonunda ilk darbesini yaptı son anda geri çekilip karşı atak yapsamda aniden hamlemi karşıladı. Meydan neredeyse boşalmıştı. Yargıçların öldüğünü gördüm Belle hepsini yakmıştı.
Meydan birazdan tekrar dolacaktı. Kralın adamları yaklaşıyor olmalıydı.
Biz hâlâ karşılıklı hamleler yapıyorduk. Kılıcımı salladım hızla karşıladı ve bileğime bir kesik attı. Çok derin değildi ama kılıcımı elimden düşürmeme yetmişti.
Kılıcı alacak vakit yoktu hançerimi çektim ve bana yanaşmakta olan Ulrich'in gözlerine tükürdüm. Bir saniyelik boşta bulunuşu ona pahalıya patlamıştı hançerimi karnına sapladım ve elinde ki kılıcı aldım. Yere devrildi. Bu sırada Lysa çoktan Sylvia'yı iyileştirmişti. Sylvia beni itekledi ve yerde can çekişmekte olan Ulrichin üstüne çöktü. Karnındaki hançeri çekti ve göğsüne sapladı. Hançerle Kralın göğsünü yardı ve dediğini yaptı. Elini açtığı yarıktan soktu ve kalbini söktü.
Baş düşmanının kalbini avuçlarında tutuyordu. Kahkaha atmaya başladı. Sonsuza kadar kahkaha atacak gibiydi.
Belle Sylvianın yanına geldi, omzundan tutup kendine çevirdi ve sarıldı. Sonra parmağını şıklattı ve Ulrichin cansız bedeni yanmaya başladı.
Onlar birbirlerine sarılıyorken Kralın kalbinin hâlâ Sylvianın elinde olduğunu farkettim. Kolu dirseğine kadar kan içindeydi ve kalpten hâlâ kan damlıyordu.
Sonra yüz kadar asker meydanın etrafını sarmaya başladı.
Savaş yeni başlıyordu.

Yetenek #WATTYS2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin