Yüz asker etrafımızı sarmışlardı. Bizi bir çember içine almışlardı ve ne yapacağımızı bilmiyorduk. Bu sırada bizi sıkıştırmaya devam ediyorlardı sonunda aklıma bir fikir geldi.
"Sylvia hepsine aynı anda zarar verebilir misin ?"
"Bu kadar fazlasını öldürürsem bunu kaldıramam Jar!" Sylvia bile endişeli duruyordu.
"Bir planım var." Dedim ve herkes bana baktı.
"Çabuk söylesen iyi edersin." Bunu Lysa söylemişti. Korktuğu okadar belliydi ki çenesi titriyordu.
"Sylvia sen onları zayıflatacaksın hepsini birden!"
"Ama sana bunu kaldıramayacağımı söylemiştim" hâlâ ukalalık yapabiliyordu. Lanet olası!
"Aynı anda Lysa seni iyileştirecek yani sen zayıfladıkça o seni eski haline getirecek. Askerler zayıfladığında Belle ve ben onları öldüreceğiz." Sylvianın yüzünde alışık olduğum o gülümseme belirdi ve kahkaha atmaya başladı.
"Sen lanet bir dahisin dostum." dedi Belle.
"Ly sen ne diyorsun ?" dedim ve gözlerinin içine baktım.
"Denemeye değer." demekle yetindi.
Ben kılıcımı çektim ve yerden bir kılıç daha aldım eğer başarılı olursa tam bir katliam olacaktı. Sylvia hazır gibi gözüküyordu. Bu arada askerler hep bir ağızdan "Ulrich! Ulrich!" diye bağırıyorlardı.
Sylvia ellerini gökyüzüne doğrultu ve gözlerini kapattı Lysa hemen ablasının ayak bileklerini yakaladı. Sylvia yükselmeye başlamıştı ve eğer Lysa biraz geç kalsaydı Sylviaya ulaşamayabilirdi.
Ulrich! diye bağıran askerlerden acı dolu nidalar yükselmeye başladı. Belle ellerini bir grup askere doğrulttu ve birşeyler fısıldadı. Adamlar yanmaya başladı. Ben iki kılıcımla karşımdaki kalabalığa daldım. Herkese ölümcül darbeler vermeye çalışıyordum. Toplamda otuz kadarını öldürmüştük ki bir anda Sylvianın etkisi azaldı. Neyse ki kalabalıktan uzaklaşmış ve Sylviaya daha yakın olan beş askere yönelmiştim. Askerler kendilerine geldi ve yerden doğrulup kılıçlarını aldılar hepsi kuduz köpekler gibi üstüme atladı. Ama iki kılıçla nerdeyse yenilmezdim bu hayatta en büyük yeteneğim savaşmaktı ve gereğini yaptım ilk kılıç darbesinden sadece bir adım geri giderek kurtuldum ve kılıcımla boğazına derin bir kesik attım. Adamın boğazından aniden kan fışkırdı. Kan gözlerime gelmişti ve bu görüşümü zayıflattı. Buna rağmen darbeleri savuruyordum ama gözümü silmek için kılıcın birini atmak zorunda kaldım. Sonunda gözümü sildiğimde ise bana en yakın olanın elini bileğinden kopartacak kadar sert bir darbe vurdum yere düşen kılıcı aldım ama kopan el hâlâ kabzadaydı.Plan işe yaramış olmalıydı çünkü Sylvia tekrar devredeydi ve herkes kendini yere atmaya başladı. Ben savaşırken Belle de boş durmamıştı. Bunu burnuma gelen yanık et kokusundan anlamıştım arkamı döndüğümde ordunun yarısından çoğunun yanarak öldüğünü gördüm. Diğer kısım ise kanlar içinde yerlerdeydi. O kadar gözüm dönmüştü ki etraf kesik kol ve bacaklarla doluydu. Sonunda orduyu tamamen yok ettik ve Sylvia tekrar yere indi.
Sylvia etrafa baktı ve kahkaya atmaya başladı hiç hasar almamış gibiydi.
Sonra Lysaya baktım bana gülümsedi ama sonra.....
Lysa yere yığılmıştı ve saçının nerdeyse tamamı beyazdı. Elleri kırışmıştı sanki yaşlanmaya başlamıştı ama bu sadece saçlarını ve ellerini etkilemişti.
"Lysa! Aşkım aç gözlerini! Nefes almıyor Sylvia! Aşkım! Ölmüş olamaz!" Nefes almıyordu! Elimi göğsüne koydum ve kalbininde atmadığını farkettim.
Sylvia çaresizce bir o tarafa bir bu tarafa koşup duruyordu.
"Belle birşey yapabilir misin!?" Yalvarıyordum.
"Vakti dolmuş Jared. Ruhu bedenini terketmiş." Belle bile ağlıyordu Sylvia kendini yere attı ve çığlık atmaya başladı sadece çığlık attı. Ölmüştü hayatımın aşkı biricik sevgilim ölmüştü. Bir yolu olmalıydı !
"Lanet olsun Sylvia ağlamayı kes artık mutlaka bir çaresi olmalı siz lanet olası sihirli varlıklarsınız !!" bağrıyordum.
"Voodoo kraliçesine gidelim!" dedi Belle.
"Bu işe yarayabilir evet! Belle bizi ona götürebilir misin?" Sylvianın gözünde umut vardı.
"Ona ulaşmak neredeyse imkansız Efendi Ravendell gelmiş geçmiş en güçlü voodoo kraliçesidir" Ravendell mi lanet olsun bize yardım edebilecek tek kişiyi düşmanımız yapmıştık ! Ve efendi Ravendell bir kadındı.
"Bu kadına Ly'nin hayatı karşılığında birşey sunmalıyız." Belle korkuyordu ismini telaffuz ederken bile korkuyordu.
"Benim hayatımı" dedim sadece benim hayatımı almayı Lysanın hayatına karşılık olarak görmeyeceğinden korkuyordum. Sevdiğim kadın için seve seve ölebilirdim.
Sevgilimin cansız bedenini kucakladım ve kan gölünün içinden geçerek ara sokaklara daldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yetenek #WATTYS2016
FantasyÖlüm kalım savaşı veren Jared ve Lysa'nın hayatları karanlık bir çizgide ilerlemektedir. Zaten kötü giden hayatlarına birde Sylvia dahil olunca ölüm en yakın arkadaşları olur. Ortaçağın karanlık dönemlerinde geçen; büyü, kılıç ve okların ömrü belir...