Uhhun köyünde o sabah tatlı bir telaş vardı.Gözcüler Kotantuğrul ve ordusunun birkaç saatlik mesafede olduğunu söylemişti.Köyde kalan kadınlar,çocuklar,yaşlılar,sakat ve özürlülerle onları korumak için bırakılan bir düzine genç köyün güneyinde elinde armağanlarla çıt çıkarmadan orduyu bekliyordu ki köyün küçük çocuğu Turgut koşa koşa ordunun gelmekte olduğunu söyleyince sessizlik kendini sevinç dualarına,sevinç gözyaşlarına,sevinç çığlıklarına bıraktı.Herkes gibi Altınay'da bir ağacın yanında orduyu bekliyordu.Onun asıl merakı Sancak'ına ne olduğuydu.Altınay'ın ağabeyi genç yaşta sıtmadan ölmüş,babası Kergit askeriyken can dostu Kotantuğrul'un kollarında şehit olmuştu.Altınay yetim kaldığından beri Kotantuğrul ona ve annesine kendi ailesi gibi bakmış ve Altınayla Sancak'ın neredeyse her günü beraber geçmişti.Altınay yaşadıkları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçerken heyecanla Sancak'ın görünmesini bekliyordu.Önce botların yere basma ve atların kişneme sesi gelmeye başladı.Ardından gençlere taş çıkartacak görkemliği ve kendine hayran bırakacak duruşuyla Kotantuğrul gözüktü.Kotan'ın yanında Öğünç Bey ve Uğur duruyordu.Sancak ve Bars sıradan atlı askerler olarak ama ordunun en ön safında geliyorlardı.Köy kadınları çocuklarının babalarına,ablalarına,ağabeylerine koşmaması için zor tutuyor ama onlarda sevdiklerine kavuşmak için saniyeleri sayıyordu.Kotantuğrul Öğünç Bey'in kafasını çevirip izin istemesine fırsat vermeden gülümseyerek onayladı.
-Evet Öğünç.Dağılabilirler.
Öğünç Bey'in elini kaldırıp indirmesiyle kadın erkek bütün askerler eşine,çocuğuna,kardeşine, zevcesine,arkadaşına,anne babasına doğru gidiyordu.Yüzü belli olan her asker onun ailesinin bayram etmesi demekti.Yakını gözükmeyenler çaresizce ordunun sonunu gözlüyordu çünkü yaralı askerler ve şehitlerin emanetleri en sondan gelirdi.Bars ve Sancak sevinçle olay yerini seyrediyor ama askeri disiplinden dolayı duruşlarını koruyorlardı.
-Hep hayal etmişimdir biliyor musun Bars ?
-Düşman karşısında zafer kazanmayı mı ?
-Kazandığım zaferle sevdiklerimi koruyup bu sevinci onlarla paylaşmayı... Bunun için savaşıyorum resmen.
-Doğru dersin kardeşim.
Kısa sürede kalabalık evlere dağıldı.Sancak annesi Aksoy Hatun'u ve Tolga'yı gördükten sonra arkadaşlarıyla meydanda buluştu. Köyde gezinirken gözcü asker olan Maras bir grup kız tarafından izlendiğini hemen farketti.
-Baksanıza yokluğumuz farkedilmiş anlaşılan.
-Bizim değil,Sancak'ın yokluğudur o.
-Olsa ne olucak Aykutcuğum ? Bizim yiğidin kalbi Altınay'da.
Bars bunu bilmesine rağmen duyması sinirini bozmuştu ama belli etmedi.Sancak konuyu değiştirmeye çalıştı.
-Ne çok konuştunuz efendiler.Okunuz da çeneniz gibi düşmez de hedefi vurursunuz umarım.Kendine güvenen varsa çıksın karşıma.
-Sabit koyun postunu delmek zevk vermiyor artık Sancak.Hele ki Swadyalılara karşı alınan o savaştan sonra.
-Sarubotu haklı.Daha heyecanlı ve yararlı işler yapmalıyız.
-Ne gibi mesela Ahmet ?
-Ne dediğimi iyi biliyorsun Bars. Swadyalılara sataşmaktan bahsediyorum.
Bu konu dakikalardır fısıldaşarak konuşuluyordu ama Ahmet'in açık sözlü ve cesurca cümlesi herkesi duraklatmıştı.
-Çıldırdın mı sen ? Savaşın yaraları yeni sarılırken onları kışkırtmak akıl kârı mı ?
-Kışkırtma korkakların işidir Bars.Ben yıpratıp zarar vermekten bahsediyorum. Onlara böyle yaralar açarsak toparlanmaları daha da uzun sürer.
Sancak Swadyalılarla savaşmayı çok istiyordu ama böyle tehlikeli bir iş kötü sonuçlar doğurabilirdi. Ahmet'i dikkatle dinliyordu çünkü Ahmet stratejisi çok iyi bir gençti. Akla yatan planlar yaptıysa kim bilir belkide bu iş olurdu.
-Savaş öncesi ve sonrası bazı planlar yaptım.İsterseniz çadıra gelin de göstereyim.
-Ahmet önde 2 düzine genç arkada onu izliyordu.Ahmet çadıra girdi ve annesine arkadaşlarıyla birkaç işinin olduğunu,ona komşularıyla sohbet etmesini istedi.Annesi çıkınca yer yatağının altındaki kâğıt ve haritaları çıkartıp konuşmaya başladı.
-Swadyayla aramızda büyük bir orman var.Ormanı geçtiğimiz zaman tek tük ağaçların bulunduğu düzlüklere geliyoruz.Düzlüklere geldikten kısa süre sonra Kont Cris'in derebeyi olduğu köye varacağız.Köyün adı Leidar.Askerleri çok ama iyilerinin sayısı eldeki parmaklar kadar.başarılı bir baskın onları yıkabilir bile.
-Kont Cris'le barış halinde olduğumuzu sanıyordum.
-Doğru biliyorsun Sancak ama Kont Dancon o yenilgiden sonra bizi bitirmek isteyecektir.Bunu şu an yapmasının tek yolu Kont Cris'le olası bir işbirliğidir.Bizim için mantıklı olan bu ihtimali ortadan kaldırmaktır.
-Bence Ahmet haklı.
-Yanındayım kardeşim !
-Bende varım öyleyse.
Çadırdakiler bir bir Ahmet'e katılırken Bars Sancak'a bakıyordu ama o düşünmekle meşguldü.
-Eee Sancak.Sen ne düşünüyorsun ?
-Size katılacağız lakin bunu habersiz yapmak doğru olmaz.
-Yapma ama Sancak.hala annesinin denetiminde bir çocuk gibisin.
-Uzatma Ahmet.Sancak'ta bende geliyoruz.
Ahmet sabahki yolculuk için görev paylaşımı yaparken Bars konuşmasını bitirip kolunu Sancak'ın omzuna attı ve tebessüm ederek Ahmet'e güvenmelerini söyledi.Plana göre Yarın sabah namazından sonra ava gitme bahanesiyle yola çıkacaklar ve birkaç gün ormanda kalacaklarını söyleyeceklerdi.Gençler çadırdan çıkıp dağılırken
Sancak hemen Uğur'un yanına gitti.Onu bulduğunda demircideydi.
-Kılıçların uçları daha keskin olmalı ağalar.Onlar her ne kadar düşmanımızda olsa acı çekerek değil tek solukta ölmeliler.
-Müsaade varmıdır ağabey ?
-Müsaadeye ne hacet aslanım gel buyur.
-Daha sakin bir yerde konuşmalıyız diye düşündüm.
-Sen bilirsin Sancak'ım.
Sancak Uğur'a bunu söyleyip söylememesi gerektiğinden emin değildi çünkü izin vermeyebilir hatta babasına anlatabilirdi ama o söylemek istiyordu.
-Ağabey şimdi beni sadece dinle.Konuşmam bittiğinde de ne olur ısrar etme.
-Peki konuş bakalım.
-Biz bir karar aldık.Ahmet önderliğinde Leidar köyüne baskın düzenleyeceğiz.Bu baskın onları yavaşlatarak toparlanmamıza olanak verecektir.
-Leidar köyü mü ? Sancak orda bir köy dolusu asker var.Ayrıca Kont Cris ve Leidar köyüyle bir hasımlığımız yok.Nelere dayanarak bunları söylersin ?!
Sancak planlarını, yapacaklarını, beklenmedik olaylar için aldıkları önlemi tek tek anlattı.
-Sancak aslanım yapmayın.Sağ çıkamazsınız.
-Varsın olan bize olsun ağabey.Koca köyü dağıttıktan sonra ruhumuzu teslim ederiz.Ne olur kimseye bir şey deme o bana yeter.
-Kimseye bir şey diyen yok.Sizin gibi çömezlere yaşı olmuş bir lider lazım.Ben de sizinleyim.
Sancak buna çok sevinmiş ve hemen abisine sarılmıştı.Ona planlarını tekrar daha detaylı biçimde açıklamış ardından fikirlerini almıştı.Artık tek yapması gereken canından çok sevdiği Altınay'ının gönlünü alıp uyumaktı.Altınay arkadaşlarıyla birlikte ormana şifalı bitki ve akşam yemeği için mantar toplamaya gitmişti.Kızlardan biri Sancak'ın köyden kendilerine doğru geldiğini farketti.
-Kotan'ın oğlu Sancak geliyor.
Kızların çoğu Sancak'a hayranlıkla bakardı.Aralarından ona vurulanlar da vardı.O yüzden onun gelişini neredeyse hepsi seyrediyordu.
Altınay hem güzelliği hem zekası hem de liderlik vasıflarıyla bütün kızların saygı duyduğu kişiydi.Onlara ilerlemelerini söyledi çünkü Sancak'ın onunla konuşmaya geldiğini biliyordu.Ona samimi ama sınırlı davranıyordu.Sancak yaklaştıkça heyecandan ellerinin titrediğini hissedip o görmesin diye sepetin içine koydu.
-Altınay.
-Nasılsın Sancak ? Çok çıkmadın köye muhabbetinden mahrum kaldık.
-Yorgunluktandır.Bizim gibilere dinlenmek yok Altın kız.
Bu lakap Sancak'ın küçükken Altınay'a seslenişiydi.Altınay bunları hatırlayınca hem mutlu oldu hem de geçmişi hatırlayıp duygulandı.Sancak sessizliği bozmakta kararlıydı.
-Yarın ava çıkıyoruz.Haftayı orada geçireceğiz.Ne olur ne olmaz diye seninle konuşmak istedim.
-Benimle konuşman hoşuma gitti ama sende bir gariplik var.Ne oldu ? Neden bu kadar gerginsin ?
-Gergin değilim.Sadece Swadya askerleriyle karşılaşırız diye söyledim bunları.
Altınay tam kuşkulanmaya başlamışken Sancak onun titreyen ellerini avcuna alıp öpücük kondurdu.Altınay o an her şeyi unutup sadece aşık olduğu kişiye bakıyordu.
-Ne olursa olsun yanına geleceğim Altın kız.Dualarını bizden esirgeme.
-Nereye gidersen git geri döneceğinden eminim.Sen sözünden dönmezsin hiç.
Altınay Sancak'a sımsıkı sarılıp ayağa kalktı ve arkasına bakmadan koşarak arkadaşlarına doğru gitti.
Sancak dünyanın en mutlu insanıydı şu an.Uğur ona katılmayı kabul etmiş,Altınay'da ona nispeten olumlu cevap vermişti.Gece boyunca heyecan ve mutluluktan uyuyamadı.En sonunda yarının yorucu bir gün olacağını düşünerek göz kapaklarının da ağırlaşmasıyla uyudu.Sabah namazından sonra herkes hazırlanmaya başladı.Sancak ve Uğur tam meydana gidecekken Kotan onları durdurarak soru yağmuruna tuttu.
-Sen de mi gidiyorsun Uğur ?
-Evet baba.Bu çömezlere bir lider lazım.
-O zırh nedir çantadaki ?
-Ağabeyime olanlar bilindik baba.Tedbirimi alıp tevekkülü yaradana bırakmak en iyisi.
-Tolga'nın yokluğunu hissettirmiyorsun bile aslanım aferin.Ya sen Sancak ? O kılıç nedir ?
-Yolda karşımıza ne çıkacağı belli değil.Ne olur ne olmaz.
-İyi hadi aslanlarım.Allaha ısmarladık.Kalın sağlıcakla
Kotantuğrul'un farketmediğini düşünen kardeşler rahatlamış şekilde meydana geldi.Bars dahil hiç kimse Uğur'un geleceğini bilmiyordu.Bunu anlayan Uğur açıklama yapma gereği duydu.
-Kardeşim bana anlatma isteği duydu ve haklıydı.Ben de size eşlik edeceğim.Kimsenin haberi yok ve olmayacak.Hayırlı yolculuklar.
Sancak köyüne baktı.Belki bu son bakışıydı.Buraya tekrar gelebilirmiydi ? Belki kahraman olarak gelirler havalara uçurulurlardı.Belki de şehit olarak ağıtlar içinde defnedilirlerdi.Bunları düşünerek etrafa bakan Sancak Altınay'ını meydanın önünde gördü.Altınay ona gel işareti yapınca önce arkadaşlarına baktı.Hepsi yavaş yavaş yola çıkmıştı. Sonra kimsenin farketmediğini anlayınca o rahatlıkla hızlıca sevdiğinin yanına gitti.
-Altınay'ım neden bu saatte çıktın dışarı ?
-Yolluk yaptım sana.Belki acıkırsın diye.
Altınay bunu o kadar masum ve tatlı söylemişti ki Sancak gülümsememek için kendini zor tuttu.O bir askerdi ve disiplinli davranmak zorundaydı.Hafif tebessümle ikramı kabul edip diğerlerinin yanına katıldı.Sancak ve 25 yiğidin risk dolu yolculuğu başlamıştı.Buyrun yeterince uzun ve güzel bir bölüm :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sancak Han ve Noyanları
Historical FictionSHvN... Salt tarihi kurgu veya olayın değil, aşkın, kardeşliğin, nefretin, ihanetin, edilen yeminlerin, tanımadığı insanlarla tanıdığı düşmanlarına karşı bir olmanın öyküsü.. Okuduktan sonra her yerde Tuğrul kardeşleri, Sancak'ı, Bars'ı, Altınay'ı...