-Allah kahretsin ! Nasıl olur da Lepka bu kadar erken pes eder ?
Bu sözler az önce kendine gelmiş olmasına rağmen saatlerdir ayaktaymışcasına dimdik duran Kotantuğrul'a aitti.
-Baykara'nın elinde güçlü bir ordunun olduğunu zaten biliyorduk beyim. Tüm gücünü bir anda kullanıp garnizonu alt etmiş olmalı.
''Hayır.'' dedi Kutaltuğrul. Zaten oluşan olaylar yüzünden terliyordu, bu yüzden miğferini tüm hırsını ondan alarak çıkarttı ve yere vurdu. ''Bir Doğulu ne kadar eğitimsiz ve barbar olursa olsun bütün birliklerini bir anda savaş alanına sürmez.''
Orunç Noyan normal hayatındakinin aksine çok daha sakin ve düşünceliydi. ''Şehrin doğu tarafındaki surları göremiyoruz beyler. Bu yüzden kesin bir sonuca varamayız.'' dedi ve eliyle arkasında duran seferberlik kampını gösterdi. ''Bu askerlerin her biri başkentlerini kurtarmak için buraya geldi. İlteriş Noyan'ın ordusundaki yiğitlerle birleşip amaçlarına ulaşacaklardır evvel Allah'ın izniyle..''
Kotantuğrul konuşma esnasında alt komutanların emriyle hızlıca kurulan portatif masanın üstünde serili Lepka'yı ve çevresini içeren haritaya yaklaştı. İki eliyle kenarlardan tutarak açtığı haritaya kalemle çizdiği birkaç şeyden sonra herkesin yanına toplanmasını işaret ettiği bir el hareketi yaptı.
-Lepka'nın Kuzeybatısında, biraz daha batıya yakın şekilde duruyoruz. Yani Baykara'nın şehre girdiği noktanın tam tersinde. Bu bize avantaj sağlayacak.
-Ne gibi ağabey ?
-Düşmanın surlar içinde en son geldiği tarafta bulunmamız gibi Kutal. Her ne kadar kalabalık olsalar da Doğuluların çoğu Lepka'nın doğu ve güney bölgelerinde yoğunlukla bulunuyorlar. Ayrıca..
-Askeri kışlalar da şehrin güneyinde.
Kotantuğrul Merih Noyanı onayladı. "Evet Merih. Düşman askerlerinin kalacağı en muhtemel yer olan kışlaların da tam zıttı yönde bulunuyoruz."
"Peki ne yapacağız ?" dedi Sözer Bey. Doğulularla en çok savaşan köy beyi olma unvanına sahip kişiydi. Bu yüzden hanlık içinde "Şark Beyi" olarak da bilinirdi. Seferberlik haberini aldığında da bütün kuvvetleriyle katılmıştı.
-Düşünüyorum Sözer. Uygun bir giriş yolu düşünüyorum.
Aynı günün akşamı Sancak'ın iyiye gittiğini ve en azından at arabasında yatabilecek kadar düzeldiğini öğrenen Göksel ordusunu bir an önce şehre götürmek için atını ikindiden beri at koşturuyor, buyruklar ve emirler vererek ordunun toparlanmasını hızlandırıyordu. Ordusunun Lepka'ya geldiğini belirten bereketli tarlalara vardığında yeterince yorulmasına rağmen hala asilliğini koruyan beyaz atını ordunun en önüne çekip yan yana beşerli sıra olmuş atlılarına doğru döndü.
''Yiğitlerim ! Lepka topraklarına girmiş bulunmaktayız. Artık önümüzdeki engeller, dağlar ve yollar değil, yalnızca Baykara'nın çapulcularıdır !''
Bu sözlerden sonra kalabalıktan bir ''Hua!!'' sesi yükseldi. Mızrak ve kargılarını kalkana vurarak bağırdıklarında çıkan bir sesti bu. Biz hazırız demekti.
''Yakınlaştığımız sadece başkentimiz değil, iki şey daha var. Ölüm ve zafer ! İkisini de elde edebilir, ya da tek bir seçim yapabiliriz. Ben zaferi seçiyorum Kergit'in sipahileri ! Ya siz ?''
Bu sefer çıkan ses daha bir görkemliydi. Kilometrelerce uzaktan bile duyulabilecek efsanevi bir cümbüş.
''Unutmayın ki, unutulmayacaksınız. Ulaklardan gelen habere göre dışarıda hala asker kampı var. O yağmacı köpeklere ve tüm dünyaya hiç unutamayacağı bir ders vereceğiz. Vatanın, toprağın, onurun ve namusun nasıl korunduğunu gösteren kanlı bir ders ! Bu saldırıda düşene dönüp bakmayacaksınız bile. Düşen ben olsam dahi bu geçerlidir. Son askerimiz şehit olana kadar çarpışacağız. Zaferle çıkan her halükarda biziz aslanlarım ! Ya toprağımızdan defedeceğiz düşmanı, ya da şehadet şerbetini içeceğiz gururla. Herkese nasip olmayacak bu yolda benimle misin asker ?!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sancak Han ve Noyanları
Historical FictionSHvN... Salt tarihi kurgu veya olayın değil, aşkın, kardeşliğin, nefretin, ihanetin, edilen yeminlerin, tanımadığı insanlarla tanıdığı düşmanlarına karşı bir olmanın öyküsü.. Okuduktan sonra her yerde Tuğrul kardeşleri, Sancak'ı, Bars'ı, Altınay'ı...