Sancak ve arkadaşları Kergit ormanlarını ortalamış sıklaşan ağaçlar yüzünden tek sıra halinde yollarına devam ediyorlardı.
-Dinlenelim mi biraz Ahmet ? İki saate yakındır at üstündeyiz.
-Haklısın Bars.Sen ne dersin Uğur ?
-Buralar çok sık daha geniş bir yerde durmalıyız.Az sabredin.
Bu konuşmalar geçerken hafif bir ıslık sesi duyuldu ve Aykut'un tolgasına gelen bir ok Aykut'u yere tolgayı ağaca sapladı.
-Noluyoruz ? Aykut ! Aykut vuruldu dikkat edin !
Herkes okunu çıkarmış etrafa bakarken ağacın dalından aşağı inen sarışın,yakışıklı bir genç ellerini havaya kaldırarak konuşmaya başladı.
-Merak etmeyin zarar görmedi.Basıncın etkisiyle bayıldı sanırım.
-Kimsin sen deyyus ? Neden böyle bir şey yaptın ?
-Ben Çağruk.Sizin gibiyim.Türk'üm.
-Türk Türk'ü vurur mu ?
-Arkadaşlarımla size katılmak için hünerimi böyle göstermek istedim.Öldürme gibi bir amacım yoktu.
-Ne hüneri ? Okçu musun ?
-Okçuyuz.Kergit okçuları.
Çağruk'un bu sözünden sonra ağaçların tepesinden ve ağaç arkasından 10'a yakın adam çıktı.Şaşkınlıklarını farkeden Çağruk açıklama yapması gerektiğini düşündü.
-Hepimiz üst düzey Kergit okçusuyuz.İlgerü Noyan'ın ordusunda yıllardır savaşıyorduk.En son derebeyimiz birkaç Swadya derebeyiyle aynı anda savaşınca üç katı düşman karşısında mağlup olduk ama onlara unutamayacağı zarar verdik.İlgerü Noyan öldü.Biz de canımızı kurtardık.Şimdi sığınacak bir köy,kale,şehir arıyoruz.
-Savaştan kaçan bir korkakla işimiz olmaz bizim.
-Sana katılmıyorum Ahmet.Kaybedeceğini bildiğin bir savaştan kaçmak korkaklık değildir.Sana gelince Çağruk.Sen ve arkadaşlarını yanımızda görmekten mutluluk duyarım.
Uğur'un bu sözleri Ahmet'i hem küçük düşürmüş hem de sinirlendirmişti.Uğur,Sancak,Bars ve Sarubotu'ya gelmelerini söyledi.5 gençte atlarından inip küçük bir toplantı yaptı.
-Bu adamlara güvenmekte ısrarcı mısın Uğur ? dedi Ahmet isteksiz bir tavırla.
-Tabiki de.Bu adamlar yapacağımız baskında çok faydalı olacaklardır.Baksana şunlara çapulcuya da benzemiyorlar.Hepsi üst düzey donanımlı ve sağlam askerler.
-Sağlam oldukları vücutlarıyla anlaşılmaz ağabey.Bence onları denemeliyiz.
Sancak'ın Ahmet'e katılması Ahmet'i şaşırtmıştı.Bars da söze katıldı.
-Ben bunların Swadya casusu olduğunu düşünüyorum.Baksana savaştan kaçmışlar ama üstleri tertemiz.
Uğur toplantının bittiğini göstermek için atına bindi ve öksürerek konuştu.
-Yoğun bir savaş oldu dediniz.Bayağı temiz kalmış zırhlarınız.
-Biz yaya okçularız.Düşmana uzaktan saldırmak üzere görevlendirildik.Savaşın kaybedileceğinin kesin olduğunu görünce koşarak kaçtık.Dağ arkamızda kaldığı için düz zeminde gitmek çok sorun olmadı.O yüzden pek yıpranmadı kıyafetlerimiz.
-Her şeye de bir bahanen var Çağruk.Umarım bir iş çevirmiyorsundur.Eğer yaparsan seni buna pişman ederim bilesin.
Ahmet'in bu sözünden ve Bars'ın sert kahkahasından sonra derin sessizlik oldu.Sancak ve arkadaşları kısa bir süre sonra dinlenmek için uygun ve kamufle bir yer seçmiş geceyi burada geçirmeye karar vermişti.
-Bu geceyi burada geçireceğiz beyler.Barınma,ısınma ve yemek için küçük gruplar oluşturmalıyız.
Uğur'un bu sözünden sonra gençler kendi aralarında grupları kurdu.Kimi yemek için mantar ve meyve toplamaya kimi ateş için odun almaya kimiyse gözcülerle nöbet değişmeye gitti.Gece olup herkes uyurken Sancak aniden uykusundan uyandı.Kısa sürede kendine geldi ve ayağa kalktı.Üstüne kalın bir kürk alarak ormanın içime doğru ilerledi ve bir ses duydu.Yoğun çalılardan gelen bu ses onu ürkütse de çalıya doğru yavaşça ilerledi.Tam dalları aralıyordu ki içinden iri bir boz ayı çalıları parçalayıp Sancak'ı düşürerek dışarı çıktı.Hızla ayağa kalkan Sancak bir yandan üstündeki kürkten dolayı kendine kızıyor,diğer yandan dua ediyordu.birkaç dakikalık kovalamaca sonunda Sancak'ın kaçış yolu sık ağaçlarla kaplanmış ve kaçış şansı imkânsız hale gelmişti.Ayı çok gerideydi ve en azından düşünmesi için birkaç saniyesi vardı.Ayı onun izini bulduğunda aralarında metreler vardı.Kendini öleceğine alıştırmaya çalışan ve şehadet getiren Sancak tanımadığı kalın bir sesle kendine geldi.
-Gel buraya gencoğlan.
-Nasıl ? Nasıl geleyim ?
Yaşlı adam belindeki ipin bir ucunu sağlam dala bağlayıp bir ucunu aşağı sarkıttı.Sancak tırmanırken ayı tam saldıracaktı ki kulağını sıyıran ve yarısını kesen bir mızrakla acı kükremeleriyle geri kaçtı.
Ölüm korkusu ve yaşama sevinci arasında daha önce hiç yaşamadığı bir duyguyu yaşayan Sancak yaşlı adamın sorusuyla eski haline döndü.
-Nasılsın evlat ? Bir şeyin var mı ?
-Yok ağabey önce Allah'a sonra sana şükürler olsun.
-Lafı bile olmaz.Ben sadece doğru zamanda buradaydım.
Gürültü ve patırtıdan uyanan gençler ve Sancak'ı arayan gözcüler onun yanında biriyle gelmesiyle derin bir nefes aldı.Uğur kardeşine sımsıkı sarılıp olan biteni ilk soran oldu.
-N'oldu Sancak'ım meraklandırdın bizi.
-Az kalsın ruhumu teslim ediyordum ağabey.Sağolsun Nicola beni kurtardı.
Bu ismi duyunca gençlerden bazıları elini kınına götürdü. Endişelenen Nicola'yı arkasına alan Sancak biraz sinirli bir şekilde arkadaşlarına döndü.
-Nicola benim hayatımı kurtardı. Ellerinizi kılıçlarınızdan çekin.
-O bir Swadyalı Sancak.
-Ben Astar'lıyım genç adam.Beni o ahlaksız köpeklerle karıştırma.
-Astar buraya dünyalar kadar uzak. Nasıl oldu da buradasın.
-Başkent savaşını biliyor musun ? Glen Glaber şehrine yapılan saldırıyı.
-Evet.
-O savaşta yüzbaşıydım. Başkenti alıp Swadya'yı yıkacaktık ama olmadı. On binlerce askerden geriye çok azı dönebildi. Esir düştüm. En son Kont Cris'e odun kölesi olarak satıldım. Bir yolunu bulup kaçtım ve aylardır ormandayım.
Nicola'nın düşmanları olmadığını anlayınca gençlerin hepsi biraz daha yumuşadı.Nicola kırkı aşkın yaşına rağmen sağlam vücudu ve uzun boyuyla hala mükemmel bir asker gibi görünüyordu. Belki de gençlerin karşısına çıkması bir şanstı. Uğur sormak için en cesur olanlarıydı.
-Öncelikle kardeşim için teşekkür ederim. Yıllardır esir olan birine göre hala sapasağlamsın. Bunu sana söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama biz Leidar köyüne baskına gidiyoruz. Senin de onlardan pek hoşlanmadığın düşünülürse bize katılabilirsin.Tecrüben grubumuza katkı sağlar.
Nicola aylardır bitkindi. Çok sevdiği mesleğini unutma noktasına gelmiş,gittikçe yaşlanıyordu. Ormanda da çoğu zaman aç oluyordu ve sürekli yakalanma endişesiyle huzursuzdu. Bu adamlar onun dininden olmasalarda ona sıcak yemek ve intikam fırsatı sunmuştu.
-Bu teklifinizi geri çeviremem.Size katılmayı memnuniyetle kabul ediyorum.
Grup daha köye varmadan 35 kişiyi geçmiş gittikçe büyüyordu. Bu tahmin edilmeyen misafirler baskının başarılı olmasını sağlayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sancak Han ve Noyanları
Historical FictionSHvN... Salt tarihi kurgu veya olayın değil, aşkın, kardeşliğin, nefretin, ihanetin, edilen yeminlerin, tanımadığı insanlarla tanıdığı düşmanlarına karşı bir olmanın öyküsü.. Okuduktan sonra her yerde Tuğrul kardeşleri, Sancak'ı, Bars'ı, Altınay'ı...