Bölüm 15 : 20 Yılın Özrü

308 33 3
                                    

  Sancak son 1 ayda olan her şey gözünün önünden geçerken koşuyordu. Devriyeye saldırı, Çenguş'taki savaş, Leidar'ı yıkma planı, Sarubotu'nun, Aykut'un, Ahmet'in, Öğünç Bey'in ve onlarla birlikte yüzlerce Türk'ün ölümü. ''Gerek varmıydı ?'' diye düşündü Sancak. ''Dünya hepimize yetecek kadar büyükken bu kadar insanın ölümüne gerek var mıydı ?''. Küçükken tek hayali olan savaşçılık ona artık fazla geliyordu anlaşılan. O çok sevdiği kılıcı çok sevdiği insanların hayata gözlerini yummasına mı yol açmıştı ? Ya da çocukluğundan beri yanından ayırmadığı yayından çıkan oklar Swadyalılara değilde sevdiklerine mi saplanmıştı ? Nefesinin tükendiğini hissediyordu ama bu yorulduğundan değil kafasındaki karmaşadandı. O Bu düşünce girdabından çıktığında arkadaki dağlılardan çoktandır ses gelmiyordu. Sancak diğerlerinin yanına geldiğini farkedince eğilerek ellerini dizlerinin üstüne koyarak sanki Dünya'da oksijen kalmayacakmışçasına hırsla soludu. Öğünç Bey hariç kaçan herkes oradaydı. Bars can dostunun yanına geldi.

-İyisin değil mi kardeşim ?

-Fiziksel olarak evet. Dağlılar nerede ?

-Neredeyse tamamı Öğünç Bey'in çıkardığı yangını söndürmeye gitti. Bizi takip edeceklerini sanmıyorum. 

-Hala Öğünç bey mi diyorsun ?! Adam biz nefes almaya devam edelim diye kendini feda etti Bars ! Biraz samimi davranılmayı hakediyor ha ?!

-Yanlış anladın Sancak. Biz bir asker-

-Ne olduğumuz ve disiplinimiz umrumda değil. Öğünç amca biz bir şeyler yapalım diye, yaşayalım ve yaşatalım diye öldü. Şimdi birer asker olsak da çiftçi olsak da Sencer Han'ın beylerinden biri olsak da yaşamak için çaba sarfedeceğiz. Hatta sarfetmeyi bırak hayata zorla tutunacağız. Çünkü artık tek amacımız Lepka'ya yardıma gitmek değil. Görevlerimiz arasında ordumuzu bulmak ve durumu ona açıklamak da var artık 

  Kutaltuğrul'un askeri olduğu zırhındaki desenlerden belli olan dazlak saçlı asker yaslandığı ağaçtan kalkarak Sancak'ı desteklercesine bir soru sordu.

-Peki ama ne yapacağız ?

  Sancak Kafasında bazı hesaplamalar yaptı. ellerini beline koyup arkasını döndü. Kısa süre sonra tekrar vücudu topluluğa bakıyordu.

-En iyisi Uhhun'a gitmek. Silah, at, yiyecek.. Hem bu saydıklarımı alırız hem de olan biteni köydekilere söyler, diğer derebeylerine orduya olanlarla ilgili mektup yazarız.

  Köyün gençlerinden biri de içi umut dolu haykırdı.

-Ordudan haber gelmiş mi onu da öğreniriz değil mi ?

-Öğreniriz tabi Akan'ım. 

  Bars yüzü gergin ve endişeli şekilde kafasındaki soruyu alaycı bir tonda sordu.

-Sancak iyi hoş ama Uhhun ne tarafta ?

  Sancak düşündü. Bu çok küçük ama bir o kadar zor detay onda saniyelik bir korku yaratmıştı ve bu korku diz kapaklarının titremesinden anlaşılıyordu. Aniden sanki ölümsüzlük iksirini yapmışçasına geldikleri yöne sırtını döndü.

-Dağlıları mağarası güney tarafına bakıyordu. Onu arkamıza aldığımıza göre sağdan gidiyoruz.

  Onu pür dikkat dinleyen kalabalık hemen sağ tarafa doğru gitmeye başladı. Grup yağmurlu gecenin karanlığında bozuk zeminli ormanın içinde Uhhun yolunda gözden kayboldu.

  Tuğrul kardeşler ise toplanma yeri olan Eymer'e kayıpları sebebiyle en geç ulaşanlardandı. Ovada asker çadırları o kadar fazlaydı uzaktan bakan biri köyü kestiremezdi. Sabahın umut dolu ışığı, yemyeşil çimenleri, insanı cennetteymiş gibi hissettiren kokusu ve Türklerin uzun süre sonra kötü bir sebepten de olsa birlik olmasının verdiği huzurla Eymer Kotantuğrul'un yüzünü olmasa da içini güldürmüştü. Ordusunu köye yaklaştırdığında atını onu karşılamaya gelen muhafızlara teslim etti ve Kutal'a askerlerin çadır kurması gereken yeri gösterdi. Yanında uzun boylu, kısa saçlı, esmer bir muhafız onu komutanların olduğu çadıra götürdü. Kotan yarım asıra yaklaşan yaşamı boyunca ilk kez Lepka harici bir yerde bu kadar çok askeri lider görüyordu. Köy beyleri, kale ve şehir Noyanları, bağımsız birlik komutanları.. Hepsi ülkesine ve milletine yapılan saldırılardan en büyüğü olan Lepka Kuşatması için Eymer'de toplanmıştı. Kotan'ın geldiğini belli etmek için yanındaki muhafız son adımında topuğunu yere sesli bir şekilde vurdu. Masanın etrafını sarmış komutan topluluğundan ev sahibi olduğu davranışlarıyla olan belli kafasının ortası kel, yapılı bir adam Kotan'a yaklaştı.

Sancak Han ve NoyanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin