Bölüm 11 : Yeminkar,Pişman ve Çaresiz

380 38 11
                                    

  Sabahın ilk ışıkları Leidar'a indiğinde güneş ışınlarının vurduğu yer enkaz,ceset,üzüntü ve perişanlıktı. Savaş boyunca saklandığı evinden bir saat önce çıkmış Kont Cris yaşayan ölü gibi komutanların söylediklerini dinliyordu. Son sayımlarına göre ölü asker ve köylü sayısı 1000'e yakındı. Bunun kadarda yaralı olunduğu bilindiğine göre köyün yarısı savaşta doğrudan etkilenmişti.

  Kont Cris Dancon getirildiğinde kendini toparladı. Dancon Sancak'tan kaçtığı sırada kolundaki kesikten akan aşırı kanla bayılmıştı. Kont Cristian Dancon'un kaleye götürülmesini ve 100'e yakın Kergit atlısının ölüsünün yakılmasını emrettikten sonra komutanlarına döndü.

-Ben bunların hiçbirini haketmedim beyler. Sadece köyümü korumak ve halkımı mutlu etmek istemiştim ama Türkler durduk yere benim bu hayallerimi elimden aldı. 

  Onlardan ayrılıp Kergit atlılarının geri çekildiği yöne doğru birkaç adım attı.

-Tüm tanrılar üzerine yemin ederim ki Tuğrul'un oğullarını ebediyen düşmanım olarak göreceğim ve onların soyunu kurutana kadar ölmeyeceğim.

  Kotan ve Kutal önderliğindeki atlı ordu Uhhun'a akşam vakti geldi. Çenguş dönüşündeki gibi tüm köy beklemiyordu. Bekleyenler sadece baskına giden gençlerin aileleriydi. Uğur'la beraber birkaç düzine yaralı sedyelerle kenara yatırıldı. Bir yandan ordudaki bir yandan köydeki doktorlar yaralılara bakıyor, ilaç getirenler malzeme taşıyanlar birbiriyle yarışıyordu. Köyün saygıdeğer kadınlarından Kotantuğrul'un karısı Aksoy Hatun yemek yapmanın da verdiği yorgunlukla ağır ağır ve korkak adımlarla ordunun ön kısmına geldi. Alnındaki teri kıyafetiyle silerken Sancak'ı görünce koşarak sımsıkı sarıldıktan sonra gözleri ortanca oğlunu aradı. Telaşla etrafa bakarken Uğur'u yaralılar arasında görünce hızlıca yanına gitti. Doktorları ittirip Uğurla konuşmaya çalışıyor, oğlunun saçlarını okşarken gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Kutaltuğrul komutanlarıyla konuşurken Kotan ve Sancak yüzleri asık Aksoy Hatun'u seyrediyorlardı. Perişan kadın Uğur'u doktorlara bıraktıktan sonra yüzündeki üzüntüyü kızgınlık ve nefrete çevirmiş şekilde Kotantuğrul'un yanına geldi ve onu iterek bağırmaya başladı.

-Bu mudur senin beyliğin ? Her defasında yerde yarı ölü bir evladımı mı göreceğim ? Sana koca köy emanet ediliyor ama üç oğlunu koruyamıyosun !

  Kotan konuşmuyordu. Kutaltuğrul ağabeyini savunma gereği duydu.

-Yenge sakin o-

Aksoy Hatun bu sefer biraz ötedeki Kutal'ın yanına gidip onu tartaklamaya başladı.

-Sen hiç konuşma Kutal. Ağabeyin burda eli kolu bağlı düşmana haraç verirken sen sırf şan ve para uğruna başlattığın savaşı korunaklı kalenden seyrediyordun. Tuğrul Baba bu yaptığını görse seni Glen Glaber'a sürerdi.

  Kutaltuğrul da sustu. Aksoy Hatun konuşması bitip çadırına giderken Öğünç Bey karargah çadırına giden Kotan'ın peşinden koşuyor. Kutal ise ordusunu serbest bırakmış köşedeki bir ağacın altına oturmaya gidiyordu. Yengesinin sözleri sert olduğu kadar doğruydu da. Geçmişi düşünmekten yanına oturan Sancak'ı farketmedi.

-Müsait misin amca ?

-Gel aslanım müsaitim. Oturuyordum öyle özlemişim Uhhun'u. Görmeyeli yıllar oldu.

-En son gördüğünde ben doğmamışım. O zaman küsmüşsünüz babamla. Neden amca ? Bu kadar süre neden barışmadınız ?

-Sana anlatılmasına izin vermedi demek. Kotanda sevdiği kimsenin zayıflıklarını açığa çıkarmama gibi bir huy var. Onlarca iyi huyundan birisi.

Sancak Han ve NoyanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin