Bölüm 9 : Baskın

295 39 0
                                    

Gruptakilerin sayısının ilk baştakinden fazla olmasının olumsuzluklarından en önemlisi yiyecek ihtiyacıydı. Leidar köyüne giden ormanın bu kısmı ağaç yönünden fakirdi. Dolayısıyla çok canlı olmuyor,avlanan bir kaç kuşta gruba yetmiyordu. Köye varmaya saatler kala grup aç ve bitkindi. Uğur yanına Sancak,Ahmet,Bars ve Çağruk'u almış,Sarubotu'yu grubun başında bırakmıştı. Köye keşfe giderken bir anda karşılarına hana benzetilmeye çalışılmış bir kulübe ve yalakta 5 at vardı.
-Burası ya muhafızların kulübesi ya da askerlerin eğlence yeri. Her iki ihtimalle de burada yiyecek vardır ağabey.
-Doğrudur Sancak ama temkinli olmalıyız.
Çok geçmeden iki asker çalıya işemeye gitti. Yüzleri onlara dönük olsa da kayaların arkasında görünmüyorlardı. Uğur sabretmekte ısrarcıydı.
-İşaretimi bekleyin. Sakın ani bir hareket yap...
Uğur sözünü bitirmeden Çağruk'un hızla attığı bir ok Swadya askerlerinden iri olanın boğazına saplandı. Arkadaşının öldüğünü gören diğer Swadyalı bağırarak içerdekileri arkadaşlarını çağırmaya çalıştı. Uğur Çağruk'a nefret dolu bir bakışın ardından sert bir yumruk attı. Çağruk yere yığılırken Uğur,Bars,Ahmet ve Sancak silahlarıyla hanın önüne çıktı. Handan çıkan 3 askerle sayıları eşit oldu ve Uğur'un hamlesiyle çarpışma başladı. Çok geçmeden handaki bütün Swadyalılar son nefesini vermiş,Sadece Ahmet kolundan ve omzundan ufak sıyrıklarla yaralanmıştı. Uğur hızla içerde saklanan iki aşçıyı dışarı çıkarmış,savaşın onuruna değer veren biri olarak enselerinden temiz bir şekilde infaz etmişti. Bars ve Sancak grubu çağırmaya gitmiş,yeni gelen Uğur ve Ahmet ise Çağruk'u sorguya çekiyordu.
-Bu grubun en önünde ben varım Kergit okçusu. Benim söylediklerime uymassan defolup gidersin.
-Kötü bir şey yapmadım. Eğer o oku iri olana atmasam sizi öldürebilirdi.
-Uğur sana bekle demeni söyledi.
-Evet Ahmet ama eğer siz saldırdıktan sonra ok atamazdım. Birinize saplanabilirdi.
Çağruk'un kendini üst düzey savunması Uğur'un onu cezalandırmasına engel oldu.
Çok geçmeden grup geldi. 1 saatlik dinlenme,gözetleme ve yemek yeme molasından sonra grup toparlanarak köyü gören,ağacın sık olduğu bir ormana girdi.
-Ne yapıyoruz Uğur ?
-Bekliyoruz Bars. Gece olana kadar buradayız.
Gece olmasına saatler varken planlar önce öncülere sonra diğer askerlere anlatıldı. Plana göre Uğur Sancak,Bars,Ahmet ve Sarubotu yanlarına 4 er asker alarak küçük gruplar halinde köye girecekti. Çağruk ve okçuları ise çeşitli yerlerde konuşlanacak görünen tüm Swadya askerlerini avlayacaklardı. Nicola ise olası bir aksilikte içi kuru odun yüklü bir arabasını ateşleyerek köyün en büyük yapısına doğru yollayacaktı. Şanslıydılar çünkü hava bulutluydu ve karanlık daha da zifiri olmuştu. Sancak genç olmasına karşın konuşmayı yapacak kişiydi. Tüm askerleri görecek yükseklikte bir taşa çıktıktan sonra başını kaldırarak konuşmaya başladı.
-Ey Uhhun'un yiğit gençleri ! Bugün bizim için erkek olma günüdür. Ya zaferle yükseleceğiz,ya da zafer yolunda şehit olacağız. Her birinizin gözünde zaferi görüyorum. Şunu unutmayın ki,bu gecenin sonunda tüm halkımız bizden gururla bahsedecek. Gazamın mübarek, Allah yar ve yardımcımız olsun !
Gençliğin verdiği hareketlilik ve Sancak'ın konuşmasından sonra gruptakiler adeta uçarak yerlerini aldı. İşin çoğu sessiz yapılmalıydı. Uğurlar ve Sancaklar kışlaya saldırdı. İçeri atılan meşaleler Swadya askerlerinin yarısını daha ne olduğunu anlamadan yakmıştı. Kurtulan askerler zırhsız bir şekilde dışarı çıkmış, onlarda tek tek avlanıyordu. Gecenin en kötü olayı biraz sonra anlaşıldı. Sancakların yaktığı kışla diğer kışlalardan sadece bir tanesiydi. Saldırdıkları yönün tam ters tarafında 3 kışla daha vardı. Uyanan düşman askerleriyle beraber Leidar'ın köylüleri de elinde meşaleler ve tarım aletleriyle dışarı çıktılar. Çağruk ve okçularına hedef çoktu ama Swadyalı askerlerden gelen karşı atışlar daha şimdiden 2 Kergitliyi şehit etmişti. Her şey kötüye giderken birbirinden ayrılan Sancak ve Uğur yeniden karşılaştı. Karmaşanın içinde askerler onları korurken hızlı bir toplantı yapma gereği duydular.
-Neredeydiniz ?
-Her şey karıştı kardeşim. Sarubotu ve yanındakileri saldırı başından beri görmedim. Bars ve Ahmet yangın çıkartmış meydana gidiyorlardı. Onlarla birleşelim yoksa buradan çıkamayacağız.
-Olmaz ağabey ! Meydana gidersek sayı üstünlüğünü kullanırlar. Çağruklardan da destek alama...
Sancak'ın sözü bitmeden önünde duran yiğitlerden biri yanağından giren arbalet okuyla Sancak'ın kucağına yığıldı.
-Çok konuşma Sancak. Durduğumuz her saniye bir kardeşimiz ölüyor.
İki grup sadece birkaç dakika uzaktaki meydana gitmek istese de sürekli önlerine çıkan Swadyalı askerlerden ve köylülerden yaklaşık bir saattir gidemediler.
Meydana vardıklarında gördükleri manzara korkunçtu. Sarubotu arkadaşlarıyla birlikte şehit olmuş,Ahmet ve Bars iki arkadaşıyla beraber esir alınmıştı. Meydanın yukarısında ise Çağruk ve 5 okçu esirdi. Sancak ve Uğur'un 9 kişi kalmış grubunun karşısında 500 den fazla Swadyalı vardı. Onlarca arbalet Türklere doğrultulmuş Kont Cris'in emrini bekliyordu. Uğur bu kaosun arasında Nicola'yı düşündü. Belki bir ümit diyerek gözüyle kimseye belli etmeden etrafı süzerken Kont Cris sakince seslendi.
-Aradığın adam bu sanırım genç adam.
Sancak kafasını oraya çevirince Swadya bayrağının tepesinde Nicola'nın kellesinin saplanmış olduğunu gördü. Bayrağı tutan iri asker küstahça güldü.
-100 yaşında bir adam için iyi bile dayandı p*ç.
Uykusuzluktan göz torbaları morarmış yaşlı Kont yüzündeki bıkkınlık ve sitemle sol elini açıp konuşmaya başladı.
-Silahlarınızı indirin baylar. Bugün burda çok insan öldü. Sizde onlardan olmayın lütfen.
Swadya derebeyinin bu kan gölünün içinde bu kadar sakin olması başta Sancak olmak üzere herkesi şaşırttı. Yaşlı adam o kadar içten konuşmuştu ki Sancak cesurca iki adım atarak kalkanını hafif indirdi.
-Arkadaşlarımızı serbest bırakmanı istiyorum Kont Cris.
-Adımı biliyorsun demek delikanlı. Anlaşılan planlı bir saldırı yapmışsınız. Ama başarısız oldu sanırım.
-Başarısız olduğumuzu son kardeşimiz de ruhunu teslim ettiğinde anlarsın ihtiyar. Şimdi değil.
-Hadi ama küçüğüm. Misafirimiz beklemekten pek hoşlanmaz. Teslim olun da rahat bir uyku çekelim.
Bu sırada askerlerin arkasında simsiyah atı ve kırmızı zırhı içinde kızıl saçlı bir komutan belirdi. Uğur,Sancak ve Bars şoke oldu. Sancak'ın başından adeta kaynar sular dökülüyor,sinirden ve şaşkınlıktan bağıra bağıra ağlamak istiyor ama nefreti ve gururu buna engel oluyordu. Tüm bunların olma sebebi gelen komutandı. Çünkü bu komutan aylar önce yendikleri Kont Dancondan başkası değildi..

Bunu ben bile beklemiyordum :)

Sancak Han ve NoyanlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin