Dancon biraz ilerledikten sonra atını durdurdu. Yüzünün önüne düşen ve burnunun biraz altına inen uzun kızıl saçlarını arkaya atınca ortaya çıkan manzara korkunçtu. Şakak kemiğinden ağzının köşesine kadar bir kesik izi tüm çekiciliğini yerle bir etmişti adeta. Sancak bunun sebebini kafasına sorgularken Dancon sanki onun zihnini okuyormuş gibi atından indi ve konuşmaya başladı.
-Sebebini mi soracaktın pislik herif ? O lanetli savaştan kaçarken senin okçularından birinin okuyla oldu bu.
dedi Dancon kılıcının ucuyla yarasını göstererek. Sancak ağzını açamadı. Dancon'un gözünden ateş fışkırıyordu. Çenguş'taki yenilginin o çok sevdiği yüzünde çirkin biçimde kalıcılaşması onu sinirden çıldırtıyordu. Hiç tereddüt etmeden silahlı kalan son 9 Türkün yanına hızlı adımlarla gidiyordu. Herkes birbirine bakıp öne çıkacak kişiyi beklerken Sancak gözünü Dancon'dan ayırmıyordu. Yıllar önce ettiği o yeminini gerçekleştirmek için gururla öne atılırken arkasından bir el onu tuttu.
-Geri çekil kardeşim.
-Bu sefer sen geri çekil Uğur. Bu benim savaşım. O iti öldürmeden gözlerimi yummak istemiyorum.
Sancak'ın ağabeyine ismiyle hitap etmesi bile işin ciddiyetini gözler önüne seriyordu. Uğur kararlı bir şekilde onu durdurmak istese de kardeşinin gideceğini bildiği için geri adım attı. Sancak asker temposuyla Dancon'a doğru giderken tüm Uhhun bu mücadeleyi seyrediyordu. İki rakip birbirine iyice yaklaştıktan sonra Dancon'un uzun iki elli kılıcını zıplayarak Sancak'ın kalkanına indirmesiyle çarpışma başladı. Dancon o kadar sinirliydi ki çarpışırken bile konuşmaya devam ediyordu.
-1000 askerimi kaybettim o savaşta. Bu ne demek biliyor musun ? Hiç uğruna ölen 1000 asker demek aptal !
Genç Swadyalı kılıcının uzunluğunun ve sağlamlığının avantajını çok iyi kullanıyor Sancak'ı yerden yere savuruyordu.
-En sevdiğim askerlerden ve ordumdan oldum. Yüzümde aynı o iğrenç kölelerdeki gibi damga var artık. Bunların sebebi ne ? Senin o ihtiyar baban Sancak ! Ama şimdi kazanan ben olacağım.
Biraz sonra Dancon iki eliyle kavradığı kılıcı tüm gücüyle yukarıdan aşağıya çarprazlama savurdu. Sancak'ın kalkanı ikiye bölündü ve kırık kalkanıya beraber yere düştü. Şaşkınlığı bırakıp ayağa kalkıyordu ki Dancon'un ikinci saldırısı Sancak'ın koluna yarım karışlık bir çizik attı. Yere düşen Sancak'a kılıcın alt kısmıyla çenesine sertçe vurup onu yarı baygın hale getirdikten sonra dizlerinin üstüne getirerek gruba döndü.
-Ağabeyine değer verir miydin Sancak ? Ya sen koca ayı ? Şu pislik kardeşini seviyor muydun ? Şimdi konuşsanız iyi olur çünkü birazdan biriniz hayatta olmayacak.
Uğur yanındaki arkadaşından mızrağı aldığı gibi Dancon'a doğru koştu. Dancon yanına şuursuzca gelen Uğur'u görünce Sancak'ı bıraktı. Uğur tam atılarak mızrağı saplamaya çalışacaktı ki ani bir darbe onu iki adım geriye gitti. Duygusuz bir ifadeyle göğsüne baktığında sağ omzunun aşağısına bir arbalet oku yediğini farketti. Bunu gören Dancon kılıcıyla Uğur'un yüzüne bir hamle yaptı ve Uğur cansız bir şekilde yere düştü. Sancak hem ağlıyor hem kalkmaya çalışıyordu. Bu sırada derinlerden gelen 3 kere ve kısa ıslık sesini olayların heyecanı yüzünden çok az kişi farkedebildi. Sancak Dancon tarafından sürüklenirken ormanlık alanda yüzlerce meşale görünce durumu anladı.
-Biri hayatta olmayacak dedim ama demekki kardeşler beraber ölmek istiyor. Ha Sancak ?
Ağzının etrafındaki kan ve toprağı elinin tersiyle silip sadece Dancon'un duyabileceği bir ses tonuyla konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sancak Han ve Noyanları
Historical FictionSHvN... Salt tarihi kurgu veya olayın değil, aşkın, kardeşliğin, nefretin, ihanetin, edilen yeminlerin, tanımadığı insanlarla tanıdığı düşmanlarına karşı bir olmanın öyküsü.. Okuduktan sonra her yerde Tuğrul kardeşleri, Sancak'ı, Bars'ı, Altınay'ı...