Yazardan not;
Uzun süredir Tolga Han Kurt'un hangi oyuncu olabileceğini düşünüyordum, son dakika aklıma Fawad Khan geldi :) Aynı karakterimiz gibi esmer, yakışıklı, beyefendi, cool da ;) Mobilden giriyorum, pc den girdiğimde listeye ekleyeceğim, ayrıca bir dahaki bölümde de Helin'in görseli olacak.
Bilmiyorum Tolga'yı beğendiniz mi? ;)Ayaklarımı sürüye sürüye mutfağa girdim. Ben yemek yapmayı bilmezdim ki..
Dolabı açtım, otlar, yumurtalar, buzlukta kıyma falan. Hepsini karıştırsam mı acaba? Iy iğrenç.
Tolga'dan yardım istersem kesinlikle ölümüne dalga geçer, "beceriksiz" ünvanını alnıma altın harflerle yazdırırdı.
Bu yüzden hayal gücümü kullanma kararı aldım.
Çekmecede makarna paketleri vardı. Görüntüsü en güzel olanı seçtim, tencereye su koyup kaynattım. Buzdolabından kokusundan nane olduğunu anladığım otu çıkardım :D
Naneleri doğramaya tabiki üşendim, blender mıdır nedir, o korkunç aletin içine atıp ufacık ufacık yaptım onları.. Sonra naneleri azıcık yoğurt ve zeytinyağı ile karıştırıp, yemyeşil bir sos yaptım, kenara koydum. Su kaynamıştı, makarna poşetinin tamamını içine döktüm.
Buzluktan çıkardığım kıymayı kenara koydum, ama erimedi :( ben de attım mikrodalga ya iki dakikada çözüldü :)
Sonra kıymayı bir tavaya koydum, üstüne domates salçası vs. Ivır zıvırları ekleyip onu da kıyma sosu yaptım.
Makarnalar haşlanmıştı, süzdüm. Normalde dadı makarnayı yağlardı, ama ben yağsız yerdim. Madem yemeği ben yapıyorum, yağsız yesin öküz de.
Dolapları kurcaladım, sonunda tam aradığım gibi hafif çukur, kalın ahşap tabaklar buldum.
Haşlanmış makarnayı yeşil sosla karıştırdım. İnşallah zehirlenmez. Kıyma sosunu da yeşil makarnaların üstlerine koydum.
İki adet mükemmel tabak hazırlamıştımm! Dırırırımmm! Dadı beni böyle görse ağlardı. Her neyse.
Mutfağın yemek kısmına geçtim, amerikan servisleri koydum, sonra yanına peçeteler, çatal kaşıklar, bardaklar...
Dolapta içecek var mı diye baktım. Şükürler olsun ki diyet kola vardı. Onu da çıkardım.
Sonra bu kattaki lavoboya gidip saçımı başımı düzelttim.
Mutfağa geçip Tolga'ya seslendim;
"Yemek hazır..!"
Oyunun kapanma sesini duydum, büyük bir felaket bekliyordu sanırım..
Acaba yanlış bir şey koydum mu? Zehirlense hastanede yatsa, ben burada tek kalamam ki.. Korkarım.
İçeriye tek kaşını kaldırarak girdi, masaya oturdu.
Ben de karşısına oturdum. Yemeğe bir türlü başlamadı.
"Yesene! Yapana kadar canım çıktı!"
"Önce sen ye."
"Neden?"
"Zehir falan koydun mu diye." Deyip, kahkahayı patlattı.
"Öyle mi?" Önündeki tabağı hışımla aldım, tam götürüp dökecekken bileğimi tuttu.
"Şaka yaptım. Zehir koymadıysan ver."
Hala zehir diyor ya!
"Koydum! Fare zehri koydum, belki bünyene hafif gelir diye öküzlere özel bir şeyler de koydum!"
"Helin." Bak bak bak. Kapak olunca sinirli bakış atıyor bir de.
"Ne?"
"Ver tabağı."
"Bir şartla."
"Neymiş?"
" 'Elinden zehir olsa yerim.' De!"
" Oldu!"
"Hadi!"
Bu sefer önüne döndü, birkaç saniye hiç bir şey yapmadı. Sonra bir anda benim sandalyemin önündeki tabağı aldı. Yemeye başladı. Ben şok olmuş bir şekilde suratına bakıyordum.
Durdu, bana döndü;
"Aç değil misin?"
"....."
Elimdeki tabağı göstererek;
"İçinde biraz zehir varmış, ama rahat ol, ölürsen 40'ın çıkana kadar kimseyle sevgili olmam."
Sinirle karşısına oturdum.
"Sen rahat olma, hortlayıp hayatını zehir edeceğim."
Sırıtarak;
"Gitmeden önce bir kağıda şu makarnanın tarifini yaz."
"Diyelim ki yazdım, yemek mi yapacaksın?"
"Hayır."
"Ee?"
"Yeni sevgilime yaptırtacağım."
O an nasıl bir deli cesareti geldi bana bilmiyorum, ama önümdeki büyük bardağı elime alıp tüm suyu suratına boşalttığımı hayal meyal hatırlıyorum.
Suratı renk değiştirmeye başlamıştı.
"Sen yandın!" Dedi.
Tabi ben o hışımla bir kaçmaya başladım yukarı, odama girdiğim gibi kapıyı kitledim.
Kapıya vuruyordu.
"Aç kapıyı!"
"Hayıır!"
"Aç dedim!"
"Hayır korkuyorum."
"Kork zaten!""Aç!"
"Açsana!"
"Kırarım kapıyı!"
Bir iki dakika sonra bağırmaları durdu. Sonra da çarpan kapının sesini duydum. Amaan! Nasılsa gelecek.
Çocukluğumdan beri dağınık ortamda duramam, hatta evde bir yerin dağınık olduğunu bilirsem uyuyamam. O derece. Bu yüzden mutfağa indim, her tarafı güzelce topladım. Aradan 1 saat geçmiş, hiç farketmemişim. Odama çıkıp duş alma kararı aldım.Güzelce duşumu alıp saçlarımı kuruttum, taradım. Ardından altıma fuşya pembesi rahat şort, üstüne de siyah kısa kollu yakası geniş, dar bir tişört giydim. "Helin." Yazan kolyemi boynumdan çıkardım, kardeşimin aldığını çıkarmadım. Saçlarımı açık bıraktım.
Ayağıma bir şey giymedim, bu sıcakta pofuduk terlik giyecek halim yok ya..
Canım sıkılmıştı, saate baktım, 00.19. Zaman ne kadar çabuk geçmişti? Belki tv de film falan vardır diye aşağıya yöneldim. O sırada koltuktaki karaltıyı gördüm. Çığlık atacakken kendimi zor tuttum. Koltuğun yanına yaklaşınca bu kişinin Tolga olduğunu gördüm. Odadaki küçük lambalardan biri açıktı sadece.
Hemen yanına yere bağdaş kurarak oturup o'nu incelemeye başladım..
Kollarını başının altına koymuş, sol bacağı düz, sağ bacağını kendine doğru çekmiş, sırt üstü yatıyordu. Gülümsemiyorken bile gamzelerinin yerini fark etmek zor değildi. Yüzünü incelemeye başladım, kaşlarının çatık olduğunu fark ettim.
"Hayır Helin, yapma, yapma.." Derken, kendimi tutamayıp işaret parmağımı iki kaşının arasına yerleştirdim. Yukarıya doğru çekiştirmeye başladım. Bir anda gözlerini açtı. Bu sefer çığlığı gerçekten bastım!
"Ne yapıyorsun!" Diye bağırdı, bağırmasana bana.. Valla korkutucu oluyorsun. :((
"Ödümü kopardın!"
"Ne yapıyordun?!"
"O otoban kaşlarını çatmıştın, onları düzeltiyordum!"
"Amaç?"
Harbi amacım neydi? Hadi Helin.. Laf ebesisin sen! Aha!
"İlk olarak, o şekilde uyursan uyandığında başın ağrır. Ayrıca, o şekilde uyumaya alışırsan alnın kırışır, yaşlı görünürsün. Ve emin ol, kırışıklıkları Vichy bile geçiremiyor! Büyükannem o markaları zengin etti, buruş buruş öldü. Hayır o paraları bana verse Prada'nın yeni sezon çan...."
Eliyle "SUS!" işareti yaptı. Esneyerek doğruldu. Sonra merdivenlere yöneldi.
"Hey!"
Bana döndü, yüzünü net görmüyordum ama tek kaşını kaldırdığına giyinme odam üzerine yemin edebilirdim.
"Bir şey demeyecek misin?"
"Ne gibi?"
"Bilmem, bugün olanlarla ilgili.."
"Ha, evet."
Sonunda hatasını anlamıştı. Özür dileyecekti. Kendimi İstanbul'u fethetmiş gibi hissediyordum.
Ta ki;
" Umarım genlerini büyükannenden almamışsındır, yoksa ilişkimiz uzun sürmez. Zira kırışık kadınlara tahammülüm yok. " diyene kadar..
Öküz!
Beygir!
Dana!
Ayı!
Kutup Ayısı!
Su Aygırı!
![](https://img.wattpad.com/cover/29777664-288-k486354.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarı'm #wattys2016
RomanceHikayeyi okurken ve okuduktan sonra hiçbir erkeği ve ilişkiyi beğenmemeniz, bu durum sonucunda da ebediyen yalnız kalmanız durumundan yazar kesinlikle sorumlu değildir. Ve önemli not; Mıçmıç, sulu bir aşk okumak istiyorsan, sevgili okuyucu; Lise ho...