Medyada müzik var.
"Buranın bana iki yıl borcu var.." Diye mırıldandım yaşlı gözlerimle.
İçimdeki tüm kin, tüm öfke, yerini büyük bir kırgınlık dalgasına, sarsıcı bir vicdan azabına ve boğazıma bir yumru oturmasına sebep olan, iki yıldır bastırdığım özlemime bırakmıştı..
Yıkık dökük haldeydim...
İşin kötüsü, normalde bu yıkık dökük kadını toparlayan adamın, benden geri kaldığı söylenemezdi şuan.
O koyu gözlerine yerleşen acıyı,pişmanlığı, özlemi görmemek imkansızdı benim için.Sonra yalnızlığım geldi aklıma bir anda. Tek başıma büyüttüğüm üç çocuk geldi, onsuz geçirdiğim hamilelik geldi.. Uykusuz gecelerim, gözyaşlarım geldi.
Her ne olursa olsun, bu adam, beni ve çocuklarımı terk etmişti.
Yaralanmış olması beni, oğullarını, iki yıl kendinden mahrum bırakması için yeterli bir sebep değildi.
'Topla kendini Helin, unutma yaşadıklarını!' diye mırıldandım içimden.Elimi elinden kurtarıp bir adım geri gittim.
Göğsüne bakamıyordum, bakarsam dayanamaz, yumuşardım.
Şaşkınlıkla çattığı kaşlarıyla bir adım yaklaştı, konuştum;
"Yaklaşma bana!"
Dondu kaldı yerinde.
"Ben senin kocanım Helin.Bana yabancı gibi davranma." Dedi, soğuk ve korkutucu bir sesle.
"Sen bir-"
Diyeceğim şeyi anlayınca sinirle kükredi;
"Katil miyim?!" Kaskatı bir suratla yaklaştı yüzüme, cevap vermeye korkmuştum.
"Katilim." Dedi başını sallayarak.
Sesi kanımın donmasına neden olurken, devam etti;
"Ne yaptıysam-"
Sözünü kestim.
"Benim için yaptığını söyleme! Ben katil değilim! Kimseyi öldürmedim ben!" Dedim. Cümlemin bitiminde de hıçkırarak ağlamaya başladım..
Afalladığı belliydi.
"Senin yüzünden yapmadım."
Ağlamaktan yanlış mı duymuştum? Şaşkın şaşkın kaldırdım başımı yaşlı gözlerimle.
"Senin için yapacak olsam, ilk gittiğimde öldürürdüm babamı."
Cılız sesimle konuştum;
"O zaman neden.."
"Selin'i öğrendim. Bir kızım olduğunu.."
Dikleşip hiddetle bağırmaya başladım;
"O'nun adını ağzına alma! Suçunu kızıma atmaya, hiç uğraşma!" Bir adım ilerleyip iyice dibine girdim;
"Sakın!" Diye avazım çıktığı kadar bağırdım, işaret parmağımı ona doğru tutarak.
Sıkıca tuttu bileğimi,
"Bırak!"
Umursamadı, gözlerini gözlerime dikmişti.
Buğulu görmeme neden oluyordu gözlerim.
"Erkek evlatla kız evlat farklıdır Helin. Erkeğe dövüşmeyi öğretirsin, silah kullanmayı.. Bir şekilde kendini korumasını sağlarsın. Kıza gelince, kendini koruyamaz. Bir şekilde hep güçsüzdür birilerinden. Bir kişiyi alt etse, ikinciyi edemez."
Kaşlarımı çattım,
"Ne diyorsun?!"
Ciddi ve sakin bir şekilde konuşmaya devam etti;
"Bir kızımız olduğunu öğrendiğimde korktum Helin. Hayatımda hiç böyle korkmamıştım ben..
Babamı istesem ilk gidişimde öldürürdüm, ama öldürmedim. Ne zaman bir kızımız olduğunu öğrendim, o zaman bir şeyin farkına vardım;
Benim kızımın yaşayacağı dünyada, o adam nefes alamazdı.
Yaşarsa, Selin'i öğrenirse ona yönelirdi. Kesinlikle ilk hedefi o olurdu..
Onu öldürmeye Selin'i öğrendiğim an karar verdim. Normalde planım, sen her şeyi öğrendikten sonra, birkaç ay içinde gidip işimi halledip gelmekti.
Seninle yaptığımız kavgadan sonra öne çekmiş oldum planı.
Tekrar söylüyorum, babamı senin yüzünden öldürmedim.
Kızımın güven içinde büyüyebilmesi için yaptım. Yine olsa, gözümü kırpmadan tekrar yaparım.
Neyse,
İçin rahat olsun,katil falan değilsin.."
Tam arkasını döneceği sırada bağırdım;
"İki yılı bizimle geçirsen, babanı öldürmek zorunda kalmazdın!"
Hışımla yöneldi bana, ne ara dibime girmişti, ne ara sırtım duvara değmişti, bilmiyordum.
"Helin! İki şeyi anla! Birincisi, yanınızda olsam bile, Selin'in haberini aldığım an Fazıl Kurt mezara girecekti!
İkincisi, elimde olsa gelirdim! İki yılı sizden ayrı geçirmezdim! Ama lanet olsun ki gelemedim! Allah cezamı versin ki dönemedim!"
"Neden?!" Dedim hıçkırıklarımın arasından bağırarak. Yaralarına bakmamak için büyük çaba sarfediyordum. Bakarsam bu güçlü Helin uçar giderdi.
Gözlerini gözlerime dikip yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdı, verdiği sıcak nefesler yüzüme çapıyordu.
"Çünkü beni o halde görmeye dayanamazdın! Çünkü çocuklarım beni öyle hatırlamamalıydı! Çünkü düşmanlarım durumumdan haberdar olmamalıydı! Anlıyor musun?! Sizi korumam gerekiyordu! "
"Yaralı olduğunu üstünü çıplak görene kadar anlamadım! Ben bile anlamadıysam, kimse hiçbir şey anlayamazdı!"
"Sırtıma hiç baktın mı Helin?!"
Bakmış mıydım?
Başımı olumsuz anlamda salladım.
Heybetli vücudunu döndürünce, sırtındaki geniş kesi ve dikiş izlerini gördüm. Boydan boya kalınca bir çizgi vardı sırtında. Gördüğüm an içim titredi. Nasıl canı acımıştı, kim bilir..
Gözlerim tekrar dolarken, parmaklarımı götürüp korkakça üstünde gezdirdim yarasının..
Gözyaşlarım yanaklarımdan şiddetle dökülmeye başlamıştı yine..
Ağladığımı fark edince bana döndü, şefkatle bakıyordu bu sefer.
Derin bir nefes alıp konuştu;
"Kurşunlardan biri sırtıma denk gelmişti.Yürüyemiyordum Helin.Sayısız ameliyat geçirdim, ayalarca fizik tedavi gör-"
Uzanıp boynuna doladım kollarımı. Hıçkırıklarımı serbest bırakmıştım..
Kollarını belime sımsıkı sarıp, kulağıma mırıldandı;
"Özür dilerim meleğim, çok geç kaldım.."
Ellerimi ensesine koyup daha çok çektim kendime..
"Nasıl bu kadar bencil olabildim..?" Dedim kesik nefeslerimin arasında.
Saçlarıma bıraktığı öpücüklerin arasından mırıldandı;
"Buradaki tek bencil benim, kendini suçlamaya kalkma sakın."
Sözlerini duymamış gibi yapıp, ellerimi sakallarının arasına yerleştirip, biraz uzaklaşarak gözlerimi gözlerine diktim,
"İyi misin şimdi?! Canın acıyor mu?! Hareket ederken zorlanıyor musun?!"
Gülümsedi, elleriyle yüzümü kavrayıp konuştu;
"Hiç olmadığım kadar iyiyim.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarı'm #wattys2016
RomanceHikayeyi okurken ve okuduktan sonra hiçbir erkeği ve ilişkiyi beğenmemeniz, bu durum sonucunda da ebediyen yalnız kalmanız durumundan yazar kesinlikle sorumlu değildir. Ve önemli not; Mıçmıç, sulu bir aşk okumak istiyorsan, sevgili okuyucu; Lise ho...