Uzun zamandır Helin'in hangi oyuncu olabileceğini düşünüyordum, sonunda Lucy Hale'de karar kıldım. Sebebi hem masum, hem de asil bir duruşu oluşu sanırım. Ayrıca fiziki özellikleri de aklımdaki Helin'e çok uyuyordu. Kahve saçlar, yeşil gözler.. Umarım beğenirsiniz :)
Geceki tartışmamızdan sonra keyfim kaçmış, odama çıkıp uyumuştum. Panjurlarım kapatılmadan uyuduğum için sabahın ilk ışıkları gözlerimi deşince uyanmak zorunda kaldım..
Kalkıp elimi yüzümü yıkadım, gardrobumun önüne geçtim.
Altıma beyaz bir kot short, üstüne de sarı tek omuz penye bir tişört geçirdim. Saçlarımı tepede topuz yaptım. Hafif pudra falan sürdüm, burada insan yok diye güzellikten taviz verecek halim yok ya.. Cep telefonumu da arka cebime koyup odamdan çıktım.Aşağıya inerken yanımdaki odanın kapısı kapalıydı, uyuyor muydu?
Telefonumu çıkarıp saate baktım, 08.50. "Uyuyordur." Diye mırıldanarak aşağıya indim.
Dün esaslı bir şekilde rezil olmuştum ona. Ama ne yapayım, o kaşları düzeltmesem aklımda kalırdı. Pişman mıyım? Evet. Yine olsa yapar mıyım? Evet. :))
Trip atacak mıydım? Iıh. Kırışmam ben zaten. Sorun yok.
Aslında trip atmak istemememin gerçek sebebinin, Tolga'nın son zamanlardaki bitkin halleri olduğunu biliyordum.. Yoksa canını okurdum. ;)
Bu saatte kalkmışım, bari kahvaltı hazırlamaya çalışayım, diye düşündüm. Son zamanlarda düzgün yemek yemiyordu. Hoş, dün akşam beygir gibi yedi makarnayı ama, herneyse..Mutfağa geçip dolaba salak salak bakmaya başladım..
Becerebilirsem Dadı'nın her pazar kahvaltısında hazırladığı yumurtadan yapacaktım.
İlk olarak, kaşar peyniri, domates ve yumurtaları çıkardım. Yumurtaları çırpıp içine tuz ve süt ekledim, tavaya döktüm. Altı biraz pişince çevirdim (ve tabiki köşesi katlandı :( ) Sonra kaşarları ve domatesleri küçük küçük doğrayıp yumurtanın bir tarafına döktüm, boşta kalan tarafı da çatalla onun üstüne katladım, pişmesi için üstüne tavanın kapağını kapattım.
O pişerken ben de masayı kurmaya koyuldum, kahvaltılıkları yerleştirdiğim sırada yumurta da pişmişti. Hepsini masaya koydum.
Sonra parmak ucunda üst kata çıkıp Tolga'nın kapısını tıklattım, kapı ileri doğru açıldı. Ben aşağı inerken kapalı değil miydi? Belki de ben öyle görmüşümdür..
İçeriye girdim, kocaman yuvarlak bir yatakta yüzüstü yatmıştı.
Uzaktan seslendim;
"Öhöm!"
"Tolga?!"
"Uyansana."
Kıpırdanmaktan başka bir şey yapmadı.
"Tolgaaa?"
"İyi be."
"Tek başıma yerim tüm hazırladıklarımı ben de.."
Kafasını kaldırdı, uykulu bir suratla;
"Ne hazırladın?"
"Kahvaltı işte. Herneyse gelme tek yiycem."
Odasından çıktım, aşağıya inmeye başladım, sesini duydum;
"Helin!"
"Hıı?"
"Çay da var mı?"
Sırıttım.
"Vaar!"Mutfağa geçtim, iki üç dakika sonra o da geldi.
Gri bir pijama altı, siyah bir tişört vardı üstünde. Saçları birbirine girmişti. Belli ki yataktan çıktığı gibi gelmiş. Kolunda saati duruyordu. Saatle mi uyumuş? Acayip herif.Mutfağa girince bir ıslık çaldı.
"Günaydın!" Dedim sevecen bir tavırla.
"Günaydın." Dedi, o çarpık gülümsemesiyle.. Pislik.Masaya oturdu, ama bir şey yemiyordu.
Suratıma aval aval bakıyordu sadece..
"Zehir yok?" Dedim.
"Ekmek de yok?" Dedi.
"Ayyy!"
Isınsın diye tost makinesinin arasına koyduğum ekmekler...
Hemen tezgahın oraya koştum, tost makinesinin kapağını kaldırdım.
Siyah ekmeklerim çok cool görünüyordu gerçekten..
Dalgınlıkla yanıma geldiğini fark edememişim. Elinde çay bardağı, mutfağın ortasındaki tezgaha yaslanmış.
Göz göze gelince kahkaha atmaya başladı.
"Ne? Gülmesene!"
O güldükçe ben yerin dibine giriyordum. En sonunda topuklarımı yere vura vura masadaki yerime oturdum.
"Ekmeksiz kahvaltı mı olur?" Dedi.
"Ben zaten ekmek yemem."
"Aferin, sonra vitaminsiz kalıp böyle şeyler yapıyorsun işte."
Suratımı astım..
"Tolga?"
Ciddi bir şekilde;
"Helin?"
Dudaklarımı büzdüm;
"Aç kaldık. :("
Kahkaha atmaya başladı yine. Öyle gülecekse her gün ekmek yakabilirim ben..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarı'm #wattys2016
RomanceHikayeyi okurken ve okuduktan sonra hiçbir erkeği ve ilişkiyi beğenmemeniz, bu durum sonucunda da ebediyen yalnız kalmanız durumundan yazar kesinlikle sorumlu değildir. Ve önemli not; Mıçmıç, sulu bir aşk okumak istiyorsan, sevgili okuyucu; Lise ho...