"Tolga, ben zaten mutluyum."
"Daha çok mutlu olmanı istiyorum."Ve dönüş günü geldi çattı..
Valizleri topladıktan sonra kenara ayırdığım yırtık koyu renk boyfriend kotumun üstüne pudra rengi, ince, dökümlü bir gömlek giyip içime soktum. Ayağıma pudra rengi stilettolar geçirdim - İzmir'den bunları getirmesem ne yapardım bilmiyorum..- krem ince kaşe, dizimin hemen üstünde biten ceketimi omuzlarıma attım. Makyaj masasının önüne geçip, önceden otelin kuaföründe fön çektirdiğim saçlarımı tepeden güzelce topladım, açık renk bir makyaj yaptım. Bileğime beyaz saatimi taktım, dün geceden hazırladığım bejli pudralı LV çantamı omzuma taktım. Bu sırada odaya Tolga girdi. Sabahtan beri diğerlerinin yanındaydı. Üstünde krem bir pantolon, beyaz bir gömlek ve lacivert şahane bir ceket vardı. Kolunda tabiki saat vardı, söylemiyorum bile. Saçları, sakalları.. her şeyiyle mükemmel görünüyordu.
Beni görünce kaşlarını çattı, yanıma geldi.
"Uyandırmaya gelmiştim." Dedi.
"Uyandım bile." Dedim gülümseyerek.
"Şahane görünüyorsun."
"Teşekkür ederim." Dedim, olmayan eteğimin uçlarını tutar gibi, ufak bir reverans yapıp.
Gülümsedi.
"Kahvaltıyı burada mı yapalım, İstanbul'da mı?"
"Fark etmez.." Dedim. Doğrusu aç hissetmiyordum. Sabahın 6'sında bir şey yiyesi olmuyor insanın..
"İstanbul'da yaparız." Dedi, başımla onayladım.
Hızlıca odada unuttuğumuz bir şey var mı diye kontrol etti, tekrar yanıma geldi.
"Telefonunun şarjı ve kulaklığın valizinin ön gözünde." Dedim.
"Tamam." Dedi, elimi tuttu, lobiye indik.
Meşhur dörtlümüz yine yerlerindeydi. Bu sefer daha spor görünüyorlardı. Özellikle Özkan ve Vural. Soner Abi ile Ahmet Abi -Ahmet deyince az biraz ilginç geliyor bana- yine takım elbiseliydiler ama ceketlerini giymemişlerdi.
Bizi görünce ayaklandılar, bu sırada yanımızdan geçen otel görevlileri de valizlerimizi taşıyorlardı.
Biz yine siyah Jeep e binerken, diğer dörtlü de aynı arabanın grisine bindi, yola çıktık.
Havaalanına gelince Özkan gidip hepimizin check-in lerini yaptı. Sonra vural ile birlikte mini golf oynamaya gittiler. Tolga'yla deri bir koltukta oturuyorduk. Karşımızda ise Soner ve Ahmet Abiler.
Ahmet Abi Tolga'ya dönüp,
"Birkaç sekreter ve asistan da aldım şirkete. Ayrıca basit davalar için 10 tane avukat aldım."
"İyi yapmışsın, Vural arabaları havaalanına getirtti mi?"
"İki tanesini getirtti, sizle bize." Dedi Soner Abi.
"Tamamdır."
Bu sırada uçak için anons yapıldı, ayaklandık. Tolga belimden tutup tünele yönlendirdi..
First Class'daki yerlerimize geçerken etraftaki kızların ilgileneceği dört erkek daha olması hoşuma gitmişti. Her ne kadar en yakışıklısı benimkisi de olsa, diğer dörtlü dikkatlerini dağıtacak kadar çekiciydi.
Uçak havalandıktan sonra uyku tutmayınca Tolga'ya döndüm;
"Sen nerede kalacaksın İstanbul'da?"
"Ahmet'in yanına gideceğim, arabalar falan da onun garajında zaten, hem ofise de yakın, bir de karşıya geçmemiş olacağım, atlar gelirim yanına sürekli." Dedi gülümseyerek.
"Evet." Dedim aynı şekilde gülümseyerek.Yol boyu beraber film izlemiş, vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştık..
İstanbul'a inip, girişimizi yapınca bir an bir rüyadan uyanmış gibi hissettim. Heyecanlı ve güzel bir rüyadan..
Güneş gözlüklerimizi takıp, elele tutuşup havaalanının içinde çıkışa doğru yürürken -ailemin popülaritesinden veya evimin bu çevrede oluşundan bilemiyorum.- birbirini dürtüp yanındakine bizi gösteren insanları görebiliyordum. Bir bakan bir daha bakıyor, sonra sol elime bakıyordu. İçten içe çok eğleniyordum, Tolga da bunun farkında olacak ki elimi bırakıp elini belime yerleştirdi, havaalanından öyle çıktık. Otoparkta Vural'ın söylediği yere gidince tabiki yine siyah bir Range Rover ile karşı karşıyaydık. Plaka her zamanki gibi THK'ydi. Sadece sondaki numara farklıydı.
Yüzündeki kocaman gülümseme ile arabayı açtı,ben yerime otururken o da valizleri bagaja yerleştirip arabaya bindi, İstinye'ye doğru sürmeye başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarı'm #wattys2016
Storie d'amoreHikayeyi okurken ve okuduktan sonra hiçbir erkeği ve ilişkiyi beğenmemeniz, bu durum sonucunda da ebediyen yalnız kalmanız durumundan yazar kesinlikle sorumlu değildir. Ve önemli not; Mıçmıç, sulu bir aşk okumak istiyorsan, sevgili okuyucu; Lise ho...