Vay be 30. bölüme geldik 🤧
Ayrıca kitap 500 oy olmuş 🥺💗
Vakit ayırıp kitabımı okuyan herkese çoookk teşekkür ederim hepinizi çok seviyorum 😽
Eğer düzenli yazmaya daha erken başlasaydım kitap şimdiye yüz kere bitmişti eheh~
• • •
Neyse biraz da hikayenin Jungkook tarafına bakalım 🤓
İyi okumalar 🌸Jungkook'un Ağızından
Eski okulumdan ayrılıp, efendilerimin sihirli ormanın derin ve tarihi kısmında bulunan şatosuna geldim. Eski bir katedralden dönüştürdüğümüz bu şato içine giren herkesi kolayca manipüle ederek karanlığı ve kötülüğü altına alıyordu.Çürümüş bedenleri, beslenmek için av bekleyen kargaları ve kanlı yolu geçerek büyük siyah kapıdan içeri girdim. Gecenin sessizliği şatoyu da etkilemişti. Üç Efendi'nin yokluğundan faydalanıp, gerektiğinde kalmam için verdikleri odaya gittim.
Cebimden çıkardığım iksir şişelerini çalışma masama yaydım. Küçük bir bardağın içine bütün malzemeleri karıştırdım. Büyü için gerekli kitabı açtım ve kimse duymasın diye sessizce sihirli sözleri mırıldandım.
Yaptığım şeyden tabi ki haberleri vardı. Zaten onlar olmasaydı bu kadar zor bir büyüyü yapamazdım. Ama kraliçelerim onların işleri yerine kendi çıkarlarımı daha çok önemsediğimi sanmasınlar diye çoğunlukla gizlice uğraşıyordum bu büyü işleriyle.
"İşte oldu." dedim kullanıma hazır olan iksire bakıp. Aylardır üstüne çalıştığım, sevdiklerimi geri getirecek iksir uzun uğraşlar sonunda elimdeydi. Şimdi tek yapmam gereken mezar taşlarına bundan 3 damla damlatmamdı.
Şişeyi Kırılmadan taşıyabilmek adına küçük bir çantaya koydum, çantayı çapraz asıp odadan çıktım. Babam ve Felix'in mezarına gitmeden yapmam gereken son bir iş kalmıştı.
Taht odasının önüne ışınlanıp kapıyı tıklattım. İçeriden gel sesi duyulunca içeriye girip reverans yaptım. Ortadaki tahtta Soyeon, yanındakilerde ise Taeyeon ve So-min oturuyordu. Hepsi ne diyeceğimi merak eden bakışlarla konuşmamı bekliyordu.
"Rahatsız ediyorum efendilerim ancak istediğiniz zehirleri getirdiğimi haber verecektim." Soyeon kalk işareti yapana kadar eğilmeye devam ettim. Eliyle beni yanına çağırınca doğrulup, başım aşağıda bir duruş sergileyerek yanlarına yaklaştım.
Parmağımı şıklatınca bir anda elimde beliren şişeleri gururla sırıtarak Soyeon'a uzattım. Kendini beğenmiş tavrını takınarak şişeleri eline alıp inceledi.
Beni uzunca baştan aşağı süzdükten sonra yüzününde sahte olduğunu bildiğim bir gülümseme oluştu. Bu Soyeon'un teşekkür etme şekliydi.
"Aferin vampir. İyi iş çıkardın." Taeyeon antipatik bir şekilde beni alkışlarken Soyeon sinirle bağırdı.
"Onun artık sadece basit bir vampir olmadığını kaç kere söylemek zorundayım?! Jungkook gelmiş geçmiş en güçlü melez ve bununla gurur duyuyor değil mi?" Diğerleri bağırmanın etkisiyle irkilip oturuşlarını düzeltirken ben sadece sırıtmaya devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Okulu
Fantasy"Aydınlık olduğu sürece yeterince yürekliyiz, ama sonra? Her şey bitiyor mu, mumlar sönüyor mu yoksa sadece güneş mi batıyor? Ama belki de güneş aysız hiç batmamıştır.." Vampirlerin iblislere karşı verdiği yaşam mücadelesi.