Bölüm kötü oldu affedin :,) Medyada Taeyeon var.
Müdüre Kyung'un Ağızından
"Sonsuza dek kaçamazsın, yorgun düştüğünde seni bulacağım ve bu sefer öldüreceğim !" diye bağıran Soyeon'un sesi ile saklandığım çalılara daha da sinip sessiz kalmaya çalıştım.Hala beni aradığını biliyordum. Yakında olduğunu hissedebiliyordum. Adımları hızla buraya doğru geliyordu. Artık ya kaçacaktım yada teslim olup o eski kulübeye geri dönecektim.
"Çık ortaya Kyung !" Ses hemen çalılığın arkasından gelmişti. Beni yakaladığında anında öldüreceğini biliyordum. Beni öldürüp kılığıma girecek ve okulu yönetecekti. Ama buna izin vermeyecektim.
"Buradayım Soyeon !" diyip saklandığım yerden çıktım ve onu hedef alarak güçlerimi kullandım.
"Güneş ışığı." Hızlı davrandığım için kaçamamıştı ve vurulmuştu.Sıcaklık vücuduna değdiği zaman acı bir ses çıkardı. Bende hazır dikkati dağılmışken hızla koşmaya çalıştım. Ama yorgun düştüğüm için vampir hızımı kullanamıyordum.
Orman çok geniş ve karmaşıktı, heryer birbirine benziyordu. Hayatım boyunca bir çok kez buraya girip çıkmama rağmen hala yolları çözememiştim. Sanki orman düzenli olarak kendini yeniliyordu.
Koşmaya devam ederken gözlerim de çıkış kapısını arıyordu. Ben bir sağa bir sola koşarken önümde beliren vücudu görüp aniden durdum, yere düştüm. Soyeon beni bulmuştu ve ona karşı gelecek kadar güçlü değildim.
"Orman benim evim, burayı benden daha iyi bilemezsin." dedi ellerini beline koyarken. "Sana acıyorum kardeşim, çok yanlız ve korkaksın. Her zaman böyleydin ve böyle öleceksin."
"Bana kardeşim deme ! Benim gözümde yıllar önce bittin sen." dedim sürünerek geri giderken. "Ailemiz senin yüzünden yok oldu, kendi çıkarların için anne ve babamızı öldürdün. Bunu sadece senin gibi bir iblis yapabilir !"
"Yeter, sus !" Bağırdığında gözleri parlamıştı. Ona iblis denmesinden nefret ediyordu. "Bende vampir olmak isterdim, ama değilim. Senden ve diğer aile üyelerimizden farklıyım. Bunun en büyük sebebi de sizdiniz !" Gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.
"Kendini karanlığa çeken sendin. Gözünü karartan kibir ve hırs olmasaydı sende benim gibi olabilirdin. Benimle birlikte okulu yönetebilirdin." Onu üzgün görmeye dayanamıyordum, ona sıkıca sarılmak ve herşeyin geçeceğini eskisi gibi olabileceğimizi söylemek istiyordum.
Ama o artık benim küçük kız kardeşim değildi. O başkalarına kötü davranmanın cefasını çekiyordu. "Vampir olmak sana doğuştan verilen bir haktı. Ama sen bunu doğru kullanamadın. Bu benim sorunum değil."
"Az sonra olacak." dedi ve ellerini yanlara açıp karanlık toplar yaptı. Bu büyüyü biliyordum. Topu fırlattığın kişinin kanına giriyor, onu zehirliyordu ve bir kaç gün içinde öldürüyordu. Bu Soyeon'un en güçlü büyüsüydü.
"Hadi öldür beni. Bende senin kötülüklerini daha fazla görmek zorunda kalmayayım." dedim ve sertçe yutkundum.Beni öldürürse kadehteki büyüyü asla çözemezdi. Böylesi en iyisi olacaktı. İçim rahat olacaktı.
"Hoşçakal Kyung." Ellerini havaya kaldırdı ve topları bana doğru fırlattı. Gözlerimi sıkıca kapatıp korkuyla beklerken saniyeler geçmesine rağmen hala iyiydim. Toplar gelmişti ancak bana çarpmamışlardı. Çünkü bir kurtadam önüme atlamıştı.
Çocuk acıyla yerde kıvranırken Soyeon'da boşa giden büyüsü yüzünden sinirle bağırıyordu. Şaşkınlıktan bir süre yerimden kımıldayamadım. Ama Soyeon'un ardı kesilmez büyüleri beni şoktan çıkartmıştı.
Kalkan yapıp çocuğu da yanıma çektim. Bir elimle kalkanı tutarken diğer elimle de saldırmak için bekliyordum.
Yorgun düşmeye başlayınca büyülerinin gücü azalmıştı. Bende fırsat bilip "Güneş patlaması" ile onu metrelerce uzağa fırlattım.
"Hey, kalkabilir misin ? Buradan gitmemiz gerek." Çocuğun yüzünü tutup kendime çevirdiğimde bayıldığını fark ettim. "Olamaz. Seni taşıyacak halim kalmadı."
Yardıma ihtiyacım vardı. Parmaklarımı şakaklarıma bastırıp odaklandım. Okula mesaj gönderecektim. "Yardım edin. Yanımda yaralı biri var. Mesajı alan hemen gelmeli."
Yeterince açıklayıcı olduğu düşünüp iki elimle kalkan yapmaya devam ettim. Birisi yardıma gelene kadar bizi korumalıydım.
Chungha'nın Ağızından
Kütüphanedeki derin araştırmamıza devam ederken sık sık Jungkook'a bakıp onu kontrol ediyordum. Stresi ve korkusu devam ediyordu. Bütün kitapları yalayıp yutmuştuk ama bulamamıştık, başka bir çıkış yolu yoktu.Yada biz mantıklı düşünemiyorduk.
"Yok işte yok! Aptal kitaplar, ne işe yararsınız ki siz!" diye bağırıp kitabı fırlatan Jungkook'un yanına gidip oturdum. Ellerini yüzüne koyup derin nefesler almaya başladı. "Bir yol bulsak bile artık çok geç olacak, kraliçe çoktan gitmiştir..."
Kook'un haklı olduğunu biliyordum, ama kendi babam için mücadele edememiştim. En azından şimdi onun babasını kurtarabilirdik.
"Sakinleşmen lazım, elbet bir yolu vardır."
Sandalyeyi hızla geri iterek ayağa kalktı ve elini sertçe masaya vurdu. Korkuyla irkilip geri çekildim.
"Hep iyi şeylerden bahsediyorsun, bu çok sinir bozucu!" Bağırmasıyla donup kalmıştım.
"Ben yardımcı olmaya çalışıyordum." dedim titreyen sesimle. Gözümden akan ufak bir yaş eski ahşap yere düşüp ufak bir ses çıkarmıştı. İçimden umarım bunu duymamıştır diye dua ederken ayak sesleri duydum.
Baekhyun, kütüphanenin girişine dayanmış bir şekilde bizi izliyordu. Öfkeli gözüküyordu.
Yanına gitmeme gerek kalmadan Baek yanımıza geldi ve hiç beklemediğimiz bir anda Jungkook'un suratına sağlam bir yumruk geçirdi.
İstemsizce çığlık atıp Baek'in önüne geçtim. "Dur, yapma!"
"Sen nasıl ona sesini yükseltiyorsun, kimsin sen he!" Beni hafifçe kenara ittirip Kook'un üstüne yürümeye devam etti.
"Sen bizi izliyordun demek." dedi Kook çenesini tutarken. Sonra vampir hızıyla Baek'in üstüne atlayıp onu yere düşürdü. Üstüne çıkıp yumruklamaya başladı.
"Durun, yapmayın!" Bağırmam onları durdurmadı. Aksine daha da sert yumruklar ve tekmeler atıyorlardı.
"Eğer durmazsanız büyümle size zarar vermek zorunda kalacağım!" Ellerimi birleştirip ateş topu oluşturdum. "Bunu yapmak istemiyorum!"
"Senin yapmana gerek kalmayacak."
Kapıdan içeriye giren kurul başkanı kollarını önce geriye verip sonra öne savurdu. Oluşturduğu rüzgar gücü Baekhyun ve Jungkook'u biribirinden ayırıp kenara fırlatmıştı. İkisi de kitaplıklara çakılınca acı bir ses çıkartıp yere düştü. Yarı baygın bir halde yatıyorlardı.
Başkan'ın işareti ile ve içeriye korumalar girdi. "Bu ikisini toplayıp zindana atın. Onlarla daha sonra özel olarak konuşacağım."
Korumalar ikisinin de kollarından tutup kaldırdığı gibi gözden kayboldu.
"Baekhyun, sana neler oluyor ?"
~Uzun zaman geçtikten sonra kısa ve saçma bir bölüm atmak tam benlik hareket *alkış
Gerçekten hiç içime sinmedi ama düzeltecek vaktim yok :(VEE GİDİP YENİ KİTABIMI OKUYUP OY VERMEYİ UNUTMAYIN, tabi isterseniz :)
<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Okulu
Fantasy"Aydınlık olduğu sürece yeterince yürekliyiz, ama sonra? Her şey bitiyor mu, mumlar sönüyor mu yoksa sadece güneş mi batıyor? Ama belki de güneş aysız hiç batmamıştır.." Vampirlerin iblislere karşı verdiği yaşam mücadelesi.