üç

5.5K 322 451
                                    

Selamın Aleyküm

🐘

"Derya!" diye cırlayan kardeşim elindeki tişörtü yere atarak üstünde tepinmeye başladı.

Tövbe bismillah.

"Ne oldu?" diye sordum sakince ve elimdeki ekmeğe reçel sürerek ağzıma sokuşturdum.

Bugün okula gitmemiştim.

"Sen benim kıyafetimi giymişsin!"

Ses tonu yüksekti ve duvara  vuran üst komşu gibi bende bunun farkındaydım.

Pis kadın!

Kendisi kocası ile fingirdeşirken çıkan sesleri duymamızı ister gibi daha çok ses çıkartıyordu!

Psikolojimi de bozuyordu.

"Canımcığım bu gayet doğal bir şey," dedim ekmekten bir parça kopartıp yerken. "Her abla ya da her kardeş birbirinin kıyafetini giyer, abla kardeş kânununun 16. Maddesinin 2. Fıkrası şöyle buyurur," ağzımdaki ekmeği çiğneyip yuttum ve elimdeki çatalı bir mikrofon edasıyla ağzıma yaklaştırdım.

"Ablalar-" diye devam edecekken biraz önce üstünde tepindiği tişörtü yerden alarak mutfak kapısının ağzından uzaklaştı ve o tişörtü bana fırlattı.

Yüzümden yavaş çekimde Minnie Mouse'lu pjimamın üstüne düşen tişörtü top haline getirerek çoktan gözden kaybolan kardeşimin arkasından fırlattım.

Ne bu mal mal hareketler ya?!

Biraz önce yaşanan saçmalıkları umursamadan çay bardağını dudağıma yasladım ve sıcacık çaydan bir yudum aldım.

Kafamı hafifçe sağa sola yatırarak kıtlattım.

Sinirliydim.

Normal Derya o tişörtü kardeşinin ağzına sokardı ama benden beklenmeyen bir hareketle sakin duruyordum.

Bunu anlamış gibi mutfak kapısından kafasını uzatan kardeşime göz ucuyla baktım ve gülümsedim.

Yüzümdeki gülümsemenin sevecenlikle alakası yoktu, katil gibiydim.

Tekrar kahvaltıma döneceğim sıra kapı çaldı ve mutfak kapısının orda duran kardeşim ile kısa bir bakışma yaşadık.

Annem, babam ve diğer erkek kardeşlerim gezmeye gitmişlerdi.

Ben gezmekten nefret ederdim bu yüzden karnım ağrıyor filan diyerek onları geçiştirmiştim.

Kız kardeşim ise benim yüzümden gitmemmişti.

Annemin gözünde 5 yaşında bir bebek olduğum için evde tek kalmaktan korkacağımı düşünüyordu ve kız kardeşimi de bu yüzden götürmemişti.

Bana yoldaşlık edecekti, benim korkmamamı sağlayacaktı, güyâ.

Kız kardeşim, götten bacaklı, istenmeyen tüy; Sıla.

Kendisi bu dünyaya bana eziyet olsun diye gelmişti, bana yaptıklarının başka açıklaması olamazdı.

Annemlerin gece geleceğine emindim, İstanbul'un altını üstüne getirip ayağım ağrıyor, buram ağrıyor diyerek eve gireceklerdi ve lanet olsun ki el lezzetimin güzelliğinden bana yorgunluk kahvesi yapmamı söyleyeceklerdi.

Kız kardeşim ile aramızda yaşanan o ateşli bakışma sona ererken o gidip kapıyı açtı ve bende oturduğum sandalyede yana doğru kayarak sokak kapısına bakındım.

Zorlarsam eğer mutfaktan sokak kapısını görebilirdim.

Gördüm!

Kargocu kıyafeti görüyordum.

Ne?!

Şu Hiç Kimse denen lanet kişi bana yine mi kargo yollamıştı?

Salak!

En son derdini dinleyeceğimi söyleyip konuşmayı bitirmiştim yani engel yememişti ama ondan her boku beklerdim.

Pis sapık ev adresimi biliyordu lan!

Oturduğum sandalyeden kalkıp mutfak kapısının sağında ki duvara sırtımı yasladım ve onları dinlemeye başladım.

"Şuraya bir imza," diyordu bir ses ve bu ses garipti. Boğuk bir sese benziyordu.

"Elbette," dedi Sıla gayet cilveli salak bir sesle.

Okuldaki çoğu erkeği parmağında oynatan, kurnaz bir kız kardeşim vardı.

Benle alakası yoktu.

"Bu sıcakta neden atkı taktın ki," diye sordu bu seferde bizim mal.

'Sana ne!' diye bağırarak o duvarın arkasından çıkmamak için zor durdum ama dışarısı 29°C (29 derece) olmasına rağmen bu kişi gerçekten niye atkı takıyordu?

Ben niye duvarın arkasında onları dinliyordum?

Avuç içim refleksle anlıma çarparken bu kadar salak olduğum için şükrettim.

Sırtımı duvardan ayırarak gayet doğal bir şekilde mutfaktan çıkıp solda yer alan sokak kapısına doğru baktım.

"Aaa," dedim sanki hiç haberim yokmuş gibi ve sokak kapısına yaklaştım. "Kim o, kargo mu geldi?"

Gözüm bir şahin edasıyla kız kardeşim ve atkılara bürünmüş kargocu arasında dolaşırken yerdeki kargo paketine kaydı.

"Oha!" dedim ve hızla yerdeki kargo paketini kucağıma aldım.

Yüzyıllar önce yurtdışından sipariş ettiğim eşyalar gelmiş olmalıydı!

Kutusundan anlamıştım çünkü o kargo şirketinin kutusu garipti.

Kucağımdaki kutu ile kargocuya bakarken gülümsedim.

Şu an çok mutluydum!

Salak salak etrafa bakıp gülümsemeyi bırakarak kız kardeşim ile aynı olan odamıza ışınlanırcasına bir hızla yürüdüm ve arkamdan kapıyı kapatıp yatağımın üzerine oturdum.

Kargo paketini hızla açarak içindeki aleti çalışma masama yerleştirdim ve tam o an çalışma masanın üstünde titreyen telefonumdan mesaj geldi.

05*********: Bu kadar güzel gülümsememelisin

Sizde bu kadar güzel gülümsemeyin bebişler

Bir anda canım buna bölüm yazmak istedi yazdım yolladım mutluyum tşk öd bb

Seviliyorsunuz

Mutlu kalın♡

instagram: eskimisprangalar

hiç kimse || •texting•✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin