selamın aleyküm bacılarım gardaşlarım
köye gideceğim ve internetim olmayacak. buraya giremeyeceğim gibi malefiz size bölüm de atamayacağım☹️
sizi seviyorum, hoş bir bölümle geldim
keyifli okumalar!
❣️
"Suya dönüştum," diyen Resul yere serdiğimiz örtüye daha da yayıldı. "Buharlaşıyorum sanırım. Bu neyin sıcağı be kardeşim?" Kollarını ve bacaklarını iki yana açarak yere boylu boyunca uzanmıştı ve sıcaktan söyleniyordu. Fazlasıyla haklıydı.
Nisa ile konuşan Hazal, Resul'un sıcak hakkında söylediklerini duyduğunda Nisa'ya döndü, eliyle tek başına oturarak yerdeki otları çekiştiren Birol'u işaret ettiğinde Nisa Hazal'a gülümseyip Birol'a doğru ilerlemeye başladı. Birol'un yanına geldiğinde yere çömeldi ve sıkıca Birol'a sarılıp yanağını öptüğünde dikkatimi onlardan ayırıp Hazal'a yönlendirdim.
Hazal gülümseyerek Resul'u seyretmeyi bırakarak yerdeki su şişesine uzandı ve yavaşça Resul'e yaklaşıp suyu kafasından aşağı boşalttığında Resul derin bir oh çekti.
"Lipton içip oh demek yerine, senin guzel ellerinin değdiği suyla oh dedim. Mutluyum."
Onun bu saçma hâline gülümsediğimde Hazal'da gülümsedi ve yere serdiğimiz örtüye oturarak Resul'un ıslanan kıvırcık saçlarını düzeltmeye aynı zamanda da duyamayacağım şekilde bir şeyler konuşup gülüşmeye başladılar.
Solumda kalan Berk ve İrem'e döndüm. İrem, bir yandan hararetli bir şekilde Berk ile konuşuyor, bir yandan da dondurma yiyordu. Sıcaktan kızaran yanakları, çikolata ve dondurma olan ağzının kenarı, kulağının hizasına gelen saçları ve yuvarlak çehresiyle fazla tatlı bir kızdı.
Berk, İrem'in çikolata olan suratını işaret etti, "Ağzının kenarındaki çikolatayı sil İrem, bana sonra yavşayabilirsin."
İrem çapkınca gülümseyerek dudaklarını yaladı. "Hmmm," diye mırıldandığında boşta kalan elini Berk'in göğsüne yerleştirdi. "Sen silmek ister misin?"
İrem'in bakışları Berk'ten ayrılmadı. "Öpebilirsin de, bir değişiklik olur hem..."
İç sesim, Resul 2 dediğinde kıkırdadım. Gerçekten Resul ve Tolga ile yarışacak bir yavşaklığa sahipti.
Bir anda Berk'in İrem'i kendine çekip öpmesiyle kıkırtım boğazımda kalmışçasına öksürdüm.
Sırtımı yasladığım ağacın sağında kalan Resul'un kardeşi Zeynep, öksürük seslerimi duyarak bana döndü. "İyi misin?" dediğinde kafamı olumlu anlamda saklayarak nefes almaya çalıştım.
Hiç beklemiyordum bu öpücüğü!
Derin nefesler almaya başladığımda gözlerimi etrafta gezdirdim. Tolga neredeydi? Biraz önce yakan top oynuyorlardı ama bir anda ortadan kaybolmuştu.
"Tunç! Oğlum bir bakın buraya!"
Bu sesler Tolga'ya aitti. Solumdan geliyordu, soluma döndüğümdeyse onu göremiyordum. Kafamı bir sağa bir sola çevirerek Tolga'yı ararken Resul emekleyerek yanıma geldi ve çenemden tutarak kafamı yukarı kaldırdığında Tolga'yı gördüm.
Ağaca çıkmıştı.
Gözlerimiz kesiştiğinde bana gülümsedi. "Ne arıyorsun orda?" ellerimden destek alarak ayağa kalktım.
Sırıtarak, "Işığının ve güzelliğinin görülmediği bir nokta arıyordum." dedi Tolga. Aynı zamanda ağacın gövdesine tutunduğu eliyle saçlarını karıştırmaya başlamıştı. Bugün beni öpmüştü... Kalp ritmim saniyesinde değişmeye başladı. Seviyordum ben bu çocuğu ya..
"Yaa," diyerek Tolga'ya baktığımda bakkaldan gelmiş olan Yiğit elindeki poşeti yere bıraktı ve kolunu omzuma attığında kafasını benim baktığım yere, ağaca çevirdi. "Oha!" dedi ağaçtaki Tolga'yı gördüğünde. "Kuleye kapatılan Rapunzel gibi ne bekliyorsun orda?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hiç kimse || •texting•✔️
HumorGariban Prenses Hiç Kimse ve onun Güzel Prens'i olan Derya'nın komedi??? dolu hikayesi. cringe buluyorum artik bu hikâyeyi.. karakterlerin uzulmesini istemem ama OKUMAYİN YA UTANC İCİNDE EKRANA BAKİYORUM rica ediyorum, bu hikâyede başka bir hikâyede...