kırk beş •final❥

1K 80 520
                                    

selamın aleyküm

bolum ismini gorunce sok gecirenler.. yazarken ben de sok gecirdim lakin her guzel seyin bir sonu vardir, bu da bizim sonumuz🦋

ayrica; her son, yeni baslangiclar demektir. (gelecegin filozofuyum bu arada)

bu da demek oluyor kii yeni kurgular yoldaaa

bundan sonra "tutuklu" kurgusunda yogunlasacagim, oraya ugramayi unutmayin lutfen sizi orada yeni tolgalar, resuller, deryalar ve daha bircok karakter bekliyor olacak

uzatmak istemiyorum lakin bir sey soylecegim

ohom ohom

birkaciniz disinda hicbirinizle sohbet etmisligim yoktur, yuz yuze gorusmeyi gecin birbirimiz hakkinda bildigimiz tek bir sey bile yok. aramizdaki iletisim bu hikaye ve ben aramizdaki iletisimin bu kadarla sinirli olmasina ragmen sizlere cidden farkli bir sevgi besliyorum, bunu bilmenizi isterim

dert ortaginiz, yoldasiniz, arkadasiniz, karinizim

yuzunuzde olusan minik bir tebessum bile beni cok mesut eder. gulmenizi, gulumsemenizi saglayabiliyorsam basarmisim demektir benim icin.

sizleri seviyorum. birdenbire değil, uyandım bir sabah gibi de değil, öyle değil...♥️

| Derya

"Abi," diye fısıldadım belli belirsiz bir sesle. "Ne olur uyan." Yanan gözlerimden bir damla yaş süzüldüğünde, "Abi, lütfen..." diye devam ettim. "Beni bırakıp gitme."

"Gitmeeeeeehhhhğğğğğ!" diye böğüren Tunç, kollarını iki yana açarak sahnenin ortasına doğru dizlerinin üzerinde kaydı ardından kafasını ellerinin arasına aldığında Berk sinirle, "Kestik!" diye bağırdı. "Bir boku da becerin ya! Bozmayın bir şeyi!"

Yerde ağlama numarası yapan Tunç'u zorla ayağa kaldırmaya çalışan Ayşe'den bakışlarımı çekerek Yiğit'in gözüme sokmak üzere olduğu soğana yumruk attım. Tavandaki demirlerin arasındaki ipe bağlanan soğan, yumruğumla Ayşe'nin zoruyla ayağa kalkan Tunç'un gözüne girdiğinde, "Ortak üzgünüm!" diye öne atıldım.

Ağlama numarası yapmamda kolaylık olsun diye konulan soğan, Tunç'un gözüne girmişti. "Sorun yok," dedi Tunç ve eliyle gözünü kapatarak Ayşe'nin yardımıyla tuvalete yöneldi.

Saçlarımı düzelterek sahnede hareketlendim. Üniversiteye yeni başlamıştık, karneler alınmıştı ve biz eğlence amaçlı salak saçma şeyler yaptığımız için yine öyle bir şey yapıyorduk.

Sahnede Berk'ten bir komut beklerken, sahne perdelerinin arkasından bir prenses fırladı.

Prensesin giydiği elbise açık ve koyu olmak üzere yeşilin tonlarını kaplayan tütü bir eteğe sahipti. Elbisenin bel bölgesinde ve göğüs dekoltesinde straplez şeklinde uzanan altın rengi bir kemer varken, iki kemerin arasındaki siyah kumaşın üzerinde minik bir çiçek deseni vardı. Askılı şeklindeki omuzları koyu yeşil bir kumaştan oluşuyordu ve Tolga'ya o kadar çok yakışmıştı ki... O an, ona bir kere daha aşık oldum.

"Gariban Prenses, Tolga!" dedi Berk elindeki megafon ile. Kendisi yönetmen görevini üstlenmişti ve işine fazla odaklandığı için İrem'in etrafta olmayışından haberi yoktu. "Senin yerin prensinin yanı!" Tolga ileriye doğru bir adım attığında ayakları tütü eteğine takıldı ve tökezleyerek düşmek üzereyken yanındaki kolona tutundu.

Arkamdan uçuşan pelerinimi umursamayarak hızla Tolga'nın yanına gittiğimde benimle göz teması kurmadan yerinde dikleşti ardından boğazını temizleyerek bana döndü. "Güzel Prens Derya," dedi ince bir sesle. Sesinin inceliğiyle gözlerim irileştiğinde dudaklarımı sertçe birbirine bastırdım. Gülmemeliydim. "Haberin bile yok oysa dünyanın en güzel kızısın ama dünya bunda kasıt arar..."

hiç kimse || •texting•✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin