"Önünüze bakmış olsanız hanım efendim! Özür dilemek zorunda kalmazdınız!"
Karşımda ki küçük çocuğa baktım. Mas mavi gözleri ve beyaz teni ile bana Ezel'i hatırlatmıştı. Tabi ukalalığı ve daha küçüklük halini hatırlatmıştı. O beni orada bırakıp uzaklaşırken ben öylece arkasından bakakalmıştım. Ezel'in gidişi ile psikolajimde iyice bozulmuştu anlaşılan. Lan çocuk bana laf sokmuştu. Bense mal gibi kalakalamıştım orada öylece.
Hayatıma devam etsem de ruh halim çökmüştü anlaşılan. Cebimdeki telefon titreyip çalarken Lale ablayı aramadığım aklıma gelirken elimi anlıma vurup ofladım. Kadında meraktan ölmüştü şimdi.
"Efendim Lale abla." dedim telefonu cebimden çıkartıp bakmadan direkt cevaplarken. "Şey ben seni arayacaktım. Özür dilerim ya." dedim hızlı hızlı. Ama karşıdan hiç bir şekilde ses gelmiyordu. "Lale abla." dedim kaşlarımı çatıp beni arayan numaraya bakmak için telefonumu kulağımdan çekeceğim sırada bir haftadır beni tehtid eden o ses duyuldu.
"Ben Lale ablan değilim, Elif Karahanlı. Ya o ihaleden çekilirsin ya da-" derken onun konuşmasını böldüm. Artık her kimse. Bir haftadır boş tehditler savuruyorlardı. Onları hafife almamalıydım. Babamında dediği gibi düşmanlarını hafife alma sen kabedersin.
"Elif Nisan! Önce adımı öğren sonrada gel beni tehdit et. Seni gerizekalı!!!" diyerek telefonu beni arayan gizli numaranın suratına kapattım. Bir zamanlar korumalardan kaçan ben galiba koruma tutacaktım. Babamı şimdi daha iyi anlıyordum.
Tükürdüğümüzü yalayacağız desene. diyen iç sesime yenilmişcesine bakarak olumlu anlamda kafa sallamakla yetindim.
Öyle iç sesim öyle...
Hayır yani anlamıyorum, bu adamlarıda. Biz burada güvenlik işi falan yapıyorduk. Bunlara tehdit yordamıyla almaya çalışıyorlardı ihaleyi. O ihaleyi bizim şirketin alması gerekiyordu. Bu benim için önemli bir gelişmeydi.
Etrafıma bakındım. Az önceki çocuk o kadar Ezel'e benziyordu ki. Acaba bu Ezel'i çok kafama takmaktan kafayımı sıyırmıştım.
"Elif Nisan Hanım?" diyerek bana seslenen Barış Beye baktım. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Bir şeyler anlamaya çalışır gibi. "İyi misiniz?" diye sorduğunda etrafıma tekrar şöyle bir bakıp ona döndüm.
"İyiyim. " diyerek kafa salladım. Ama ben o gittiğinden beri anca sözde iyiydim.
"Gidelim o halde." diyerek çıkışa ilerlediğinde bende ilerledim.
Yolda Mert ve Lale ablayı aramıştım. Dilara'yı Lale ablaya bırakıp şirkete gitmek üzere yola koyuldum. Barış beyde kızı Mavi'yi eve bırakıp şirkete gelecekti.
Şirkete geçtiğimde Mert ile kısa da olsa toplatıdan önce konuşmuştuk. Barış Beyde geldiğinde toplantıya başlamış olmuştuk. Saatler süren toplantının ardından onun tersanesinde ki gemileri görmek ve incelemek için gitmeye anlaşmıştık.
Ben ve Mert önce tersehaneye gidecek ve gemilerin işlemcilerini inceleyecektik."O zaman Elif Nisan Hanım ve Mert bey bir hafta sonra buluşmak üzere görüşürüz." dediğinde Mert ile el sıkıştılar.
"Görüşürüz Barış Bey." dediğinde Mert'in telefonu da çalmaya başlamıştı. "Elif Nisan sen, Barış beyi geçirir misin? Benim bu telefona bakmam gerek." dediğinde olumlu anlamda kafamı salladım ona.
"Buyrun Barış Bey." diyerek yolu gösterdim.
Beraber asansöre doğru yürürken sohbette ediyorduk. Asansöre bindikten iki dakika sonra - ki daha bir kat anca inmiştik.- asansör durdu. Kaşlarımı çatarak düğmeye bastığım da ne kapı açılmış nede hareket etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakın Korumam
Jugendliteratur√~TAMAMLANDI~√ "Arkamızda ki adamlar kiralık adamlar ya bizi öldürecekler ya da biz onları öldürececeğiz.Ölmeden, öldürmeden durmayacaklar!" ... Anonsun ikinci defa tekrarlanması ile yavaşça kalkıp uçağa binmek üzere ilerledi. Bir yarısını burda bır...