2. Bölüm: "Bilekteki Kan."
Dua Lipa - Want To
NF - Clouds•
Nutkum tutulmuştu.
Saman alevi gibi büyüyen panik bedenime yayılırken kendimi mantıklı düşünmeye davet ettim. Dilim bu ani olay karşısında kelime üretmekte zorluk yaşıyordu. Dudaklarım hafif aralıklıydı. Şaşkınlık ve korku birbirine karışmıştı. Dahası, bu duygu durumlarını yaşarken bağırmam, bir tepki göstermem gerekmez miydi?
Fakat...
Bir şey vardı bu gözlerde. Tehtid ve tehlikeden uzak olan bir şey.
Acı mıydı?
Yoksa çaresizlik mi?
Can çekişerek titreşen göz bebekler... Bir şeyler anlatmak istiyordu. Derin bakışlarındaki garipliğin farkına varırken kalbimdeki ritim bozukluğu hala devam ediyordu. Bu kara gözler, kesinlikle mimik oynamayan veçhenin aynasıydı. Ayak bileğime dolanan parmakların temas ettiği noktada bir şey hissediyordum. Yoğun bir ıslaklık...
Harelerim bu yabancı adamın gözlerinden, aşağı doğru, dokunduğu ayak bileğime doğru indi. Yutkundum. Tırnak aralarına dek sızmış ve pıhtı kalıntılarıyla dolu olan parmakları kana bulanmıştı. Kırmızılıklar loşluk ortamında olmasından dolayı siyah gözüküyordu. Burnuma gelen kan kokusu bunu daha da net ortaya koyuyordu. Bu el, bir yardım çağrısı için mi bileğimi sarmalamıştı?
"Korkma," dedi. Sesi acıdan arınmış, duygusuzlukla kaplıydı. Nasıl olabiliyordu bu? "Sana zarar vermeyeceğim."
Kaşlarım çatıldı. İş başka bir boyuta doğru gidiyordu. Merhamet belkide şu an gün yüzüne çıkıyordu. Göz temasını yeniden kurdum. "Siz... siz iyi misiniz?" Diye sordum. Sesimdeki tedirginlik kendim mi yoksa karşımdaki kişi için miydi emin değildim. Ne diyeceğimi bilemedim. Parmaklarını bileğimden çekmeden önce gözlerini arka cama çevirdi. Sağ ve sol taraflarımızda bir görüş açısı mevcut değildi. Çünkü bulunduğumuz alan eski bir köprü altıydı, kuzey ve güney bölgeleri dışında açık bir alan yoktu. Arabanın arka kısmı güneye çok yakındı. Daha sonra kanlı parmaklarını çekip başını öne doğru çevirdi ve kafasını koltuk başlığına bastırdı. Dikiz aynasından suratına bakıyordum, ıslak saç tutamları alnına yapışmış, göz kapakları kara irislerini örtmüştü. Bedenimin tamamını aceleyle ön tarafa çevirdim.
"Arkadaşın birazdan burada olur." Diye fısıldadı. Bir an bayıldı zannetsemde konuşmasına devam etti. "Kız dönmeden gideceğim, söz." Tüm algılarımı açmıştım. Herhangi bir tehlike anında yapacağım eylemin bizzat farkındaydım. Gözlerini açtı. Kemikli yüz hatları yorgun olmasına rağmen sert ve güzel görünüyordu. Kirli sakalları onun orta yaşta biri olduğunu belli ediyordu. "Birini aramam gerekiyor." Alt dudağını dişleri arasına kıstırdı. Acısını böyle mi bertaraf ediyordu? Dudaklarını parçalayacaktı.
"Ben... Ben..." Kafamı hızla aşağı yukarı salladım. "Hemen arıyorum." Çabuk hareketlerle telefonumu kıyafetlerin arasından bulmaya çalışırken, "Bana ver." Dedi. Telefon parmak uçlarıma değer değmez, avucuma alıp, ekran kilidini açtım ve öne doğru uzattım. Elim titriyordu.
Ekran parlaklığı yüz hatlarına vururken tuşlara her basışında ekranda kan izi bırakıyordu. Girdiği numarayı arayıp, kulağına doğru götürdü. Karşı taraftaki kişi kim olduğunu sormuş olmalı ki, "Benim..." diye karşılık verdi. "Mirkan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HELEZON (+18)
Teen Fictionİşaret parmağını meydan okurcasına iç çamaşırımdan içeri doğru sızdırırken bacaklarımda ılık bir titreşim hissettim. "Bir kaç dakika sonra benim için geleceksin..." Yutkundum. "Parmaklarıma akışını hissedeceğim." Diğer parmakları da tamamen kumaş...