11. Bölüm: "Düş Ötesi."
Mothica - Buzzkill
Halsey - Bells in Santa Fe
Keyifli Okumalar.💎•
İnsan eşsiz bir varlık olduğunu anlamak için önce parmak uçlarına bakmalıydı. Birbirini hiçbir koşulda defaatle tekrar etmeyen o çizgilere... Sonra avucunun içindeki deriden kesikleri, tıpkı bir heykeltıraşın murçuyla çizdiği gibi zihnine kazımalıydı. Kıvrımlı dokuların, yeryüzünde onu tanımlayan yegane iz olduğunu öğrenmeliydi. Bilmeliydi. Sırf değerli ve önemli hissetmek için. Kalbinin, göğüs kafesinde sıkışan bir et parçasından daha fazlası olabileceğini... Bilmeliydi. Bir adamın ellerini sarmaşık gibi süsleyen damarlarını, akan kanının coşkulu devinimini, nabzının atışını bir yara bandı gibi kapatan dudaklarını... Bilmeliydi. Cayır cayır yanan teninde gezinen parmakları, tüylerini bir senfoni orkestrasının izleyicileri gibi bedenine her temas edişinden sonra havaya dikelttiğini... Genizden yükselen iniltinin bilincine etkisini, sırtından aşağı boşanan ter damlacıklarını... hepsini, evrendeki en özel tohumlardan biri olduğunu, anne rahmindeki benzerinin asla bulunamayacağını... Bilmeliydi. Sırf kıymetli hissetmek için. Belki de her şeyden çok, değerli hissettirmek için.
Göz çukurlarımda yanan bir dünya vardı, küllerinin havada savrulup onun parmak uçlarına bir kelebek gibi konduğu. Dumanı tütüyordu, ilk kez yaktığı cehennemvari duygularımın. Savunmasız kalmış kirpik uçlarıma dokunan elinin ayasında tıpkı bir misket gibi duran gezegenlerin, göz bebeklerime akışını seyrediyordum. Kozmik bir buluşmaydı bizimkisi, ruhumun yükseldiğini hissediyordum.
Başımla yastığın yumuşak yüzeyine, yaşadığım zevki kabul ettirmek için baskı uygularken, boğuk fakat derinden gelen iniltiyi onun dudakları arasına bıraktım. Beni büyük bir memnuniyetle karşıladığı aşikardı. Dilime temas eden dilinden aldığım şekerli vişne tadı, oldukça hoşuma gitmişti. Tatlı bir savaşın tam ortasında öyle hızlı ve alacaklı bir tutkuyla asılmıştı ki birbirine dudaklarımız, saniyelerin hesabını yapamıyorduk. Bu saatlerce yürüdüğünüz çölün ortasında vaha bulup kana kana içtiğiniz o suya benziyordu. Bir bedevi gibi doymak nedir bilmiyorduk.
Bileklerime sarılı parmakları bir prangaydı ve adeta hareket alanımı kısıtlamak için oradaydı. Onun karanlık ve kalın demirden kafesinin içindeydim. Soğuk ve ürpertici parmaklıklar ardında... Vaziyetimi böyle tanımlıyordum.
Üzerime bir karabasan gibi çöken fakat ağırlığını tamamiyle vermekten çekinen bu adamla ilk kez iç içeydim. Bacaklarımı kırıp yükselttiğim gibi daha fazlasını almak istercesine beline sardım. Ayak bileklerimi, bir kilit gibi birbirine dolarken topuğumla kalçasına baskı uyguluyordum. Bu eylemim nedeniyle uyarı niteliğinde ağzımın içine doğru inledi ve karşılık olarak kabarmış, aramızda kalın bir sınır çizen kumaşa rağmen her geçen saniye büyüyen erkekliğini bacak aramdaki hassas noktaya bastırdı.
Avucuyla hapsettiği bileklerimi esaretinden kurtarmak için kendimi zorladım. Fakat kalkıştığım bu hareketi engelledi. Belimi itiraz edercesine bir yay gibi büktüm. Ona dokunmak istiyordum. Onu bacaklarım arasına hapsetmeme rağmen daha fazlasını alabilmek ümidiyle sıkıştırmaya devam ediyordum. Onu içimde hissetmeye ihtiyacım olduğunun bilincindeydim. Bunu neden anlamak istemiyordu?
Kaşlarım huysuzca çatıldı. İlkel dürtüm bana ne yapmam gerektiğini söylemekten geri durmuyordu. Nefeslerimizin son demini yaşıyorduk. Tıpkı onun gibi soluğumun tükendiğini biliyordum. Islak dudaklarını dudaklarımdan ayırdığı gibi boynuma doğru sürüklerken, derin bir soluğu içime çektim. Bu kaçınılmazdı. Göğüsüm Nuh tufanını andıran bir kuvvetle yükseliyordu. Genzimdeki vişne tadı ise yinelenmek için hazır ol da bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HELEZON (+18)
Teen Fictionİşaret parmağını meydan okurcasına iç çamaşırımdan içeri doğru sızdırırken bacaklarımda ılık bir titreşim hissettim. "Bir kaç dakika sonra benim için geleceksin..." Yutkundum. "Parmaklarıma akışını hissedeceğim." Diğer parmakları da tamamen kumaş...