Bölüm 16 - TUZAK

609 108 15
                                    

 Bu ruh hastalarından bir türlü kurtulamayacak mıyım ya? 

"Bakın size olanları yarın anlatacaktım. " dedim telaşla.

"Neyi anlatacaktın? Yeni sevgilini mi?" dedi Berke öfkeyle yerinden kalktı. Ona inanmış olamaz değil mi? Bu resmen tuzaktı. Berke'nin damarına basmak için yapmıştı bunu. Doğruyu nasıl inandıracaktım. 

"Senin damarına basmak için yapıyor bu resim..." tam her şeyi anlatacakken sözümü kesti. "Yeter sus artık! Seni uyardım sen bize ihanet ettin bir daha senin yüzünü bile görmek istemiyoruz." Bunları söylerken o kadar soğuktu ki bu yaz ayında bile içim üşümüştü. Berke bana inanmadı. Enes ile Miray'a baktığımda ise onlarda benim kadar şaşkındı. Gözlerim yanmaya başlamıştı. Bu kadardı Eylül sonsuza kadar mutlu olacak halin yok ya? Hayat yine bir şey bulup yüzüne vurmuştu ve çok can yakıcıydı. Berke yanımızdan ayrılırken Enes peşinden gitmişti. Miray'a baktığımda donuk bir ifadeyle bana bakıyordu. 

"Miray ben size ihanet etmedim inan bana" dedim. Sonlara doğru sesim kısık çıkmıştı.

"Benim biraz düşünmem lazım zaman ver olur mu? Kafam çok karıştı. İyi geceler." deyip yanımdan ayrıldığında içimde kocaman bir boşluk hissettim. Hepsinin arkasından öyle bakıyordum. Bunun hesabını soracaktım. 

 Eve geldiğimde direk odama gittim. Yatağımın kenarına kıvrılıp ağlamaya başladım. Kenan bunun hesabını verecekti. Ne pahasına olursa olsun bunun intikamını ondan alacaktım. Bana nasıl inanmazlar. Kendimi çok yalnız hissediyordum lanet olsun.

 Bütün gece uyumamıştım. Olanları düşünmüştüm. Miray'ın uyandığını düşündüğüm bir vakitte onu aradım. Şükürler olsun ki açmıştı.

"Miray bana inanman lazım yemin ederim doğruyu söylüyorum. " dedim. Yeniden ağlayacaktım galiba.

"Peki şimdi size geliyorum. " dedi Miray da. Şükürler olsun beni dinleyecekti. Miray bize gelince olan her şeyi ona anlattım. Hatta Berke'ye aldığım gömleği ona gösterdim.

"Pislik Kenan. Ondan bunu beklerdim zaten. Aslında seninde suçun yok onu tanımıyorsun ki." Dedi Miray. Bana inanmıştı. Gerçi Kenan'ı tanıdıktan sonra bana inanması zor olmasa gerekti.

"Evet keşke o lanet kahveyi içmeseydim." dedim gözlerim dolu dolu.

"Onun bir planı varsa bizimde olması lazım"

"Evet bütün gece bunu düşündüm ama onu pek tanımadığım için nasıl bir plan yapmam gerektiğini bilemedim."

"İlk önce bu olanları Berkelere anlatmalıyız."

"Ben buna hazır değilim Miray.  Berke bana inanmadı. Çok kırgınım" Yüzümü yere eğdim.

"Ama o resim inanılmayacak gibi değildi nereden bilsin? Çok sinirlendi. Sana konduramadı."

"Yinede bana inanmadı beni dinlemedi bile."

"Peki ne yapmak istersin?"

"Sadece kafa dinlemek."

"Gel benle" kolumdan çekiştirmeye başladı. 

"Nereye" dediğimde Miray'ın arabasına biniyorduk.

"Kafa dinleyeceğimiz bir yere" deyip gülümsedi. 

 Deniz kenarında kimsenin olmadığı bir yere gelmiştik. Arabayı park edip dışarı çıktık. Hava yine mükemmeldi. Yazı çok seviyordum. Arabanın üstüne oturduk ve manzarayı izlemeye başladık. Miray arabadan müziği açıp tekrar yanıma geldi. Bu sakin kafayla yapacağım planı düşünmeye başladım. Aslında çok iyi plan yapardım ama bu sefer baya zorlanıyorum. Beynim durmuş gibi. Tekrar manzarayı izlemeye koyuldum. Uçsuz bucaksız mavi bir deniz üstüne vuran güneş ışıklarıyla dibi gözüyordu. Oraya atlamak istiyordum ve saatlerce en dibinde oturmak. Suyun altındaki sessizlik bana huzur veriyordu. Miray'ın şuan çalan telefonun sesi bile bu huzurumu bozamaz. Cebinden telefonu çıkarttı Enes arıyordu benden uzaklaşıp telefonu açtı. Bunlar ne ara bu kadar yakınlaştı? Tamam eskiden hep yakındılar kardeş gibi ama Miray en son Enes'i silmişti. Ama gerçekten silmediğini hepimiz biliyoruz... Niye bu kadar uzun sürdü konuşması?

Mutluluktan YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin