Bölüm 37 - HASTANE

182 16 17
                                    

Miray merdivenlerden inerken benim için endişelenmişe benziyordu. Yanıma koştu.

"Eylül iyi misin? Bütün okulda seni aradım telefonunu çaldırdım ama açmadın!" dedi gözlerini büyüterek. Bu sırada Kenan sınıftan çıkıp yanımızdan sırıtarak geçti. Ya söylemiş olduğu şeyler için rahatladı yada yeni planını düşünüyordu.

"İyiyim" dedim Miray'a yorgun çıkan sesimle. Miray bana sarıldı. Ne olduğunu anlamadım.

"Ben çok korktum. Yanından ayrılırken iyi gözükmüyordun." dedi benden ayrılırken. Kenan'nın arkasından baktı. Kesin bir şeyler hissetmişti. "Onun bu saate kadar burda ne işi var acaba?"

Miray'ın baktığı yöne baktım. "Bilmiyorum hadi gidelim çok üşüdüm"

Miray koluma girdi. Birlikte arabasına bindik. Arabayı çalıştırdı.

"Sana bir şey söyledi" dedi Miray gözlerini yoldan ayırmadan.

Anlamayarak "Ne?" dedim. Başım dönüyordu.

"Kenan sana bir şey dedi. Yüzün kireç gibi olmuştu. Yanımızdan geçerken sana nasıl baktığını gördüm. Zaferine ulaşmış gibi!"

"Miray" dedim her şeyi ona anlatmak istiyorum. Kenan'ın "Sen hiç sevdiğin için birini öldürdün mü?" diye kurduğu cümle beynimin içinde ordan oraya çarparak geziniyordu. Çarptığı her yer yanıyordu. Kimi öldürmüştü? Bu gerçek olabilir mi? Kafamı bıkmış bir şekilde sağ tarafımdaki cama çevirdim. Hava iyice kararmıştı. Yağmur yağıyordu. Bu düşünceler midemin bulunmasına sebeb oluyordu.

"Anlat" dedi Miray sakin bir sesle. Arabayı durdurmuştu. Bana bakıyordu.

"Kenan beni sevdiğini söyledi ama saplantılı bir sevgi. Berkeyle ayrılmamız için uğraşmış. Yalan da olabilir bununda bir oyun olduğundan şüpheleniyorum." dedim. Başım ağrıdan patlayacaktı. Gözlerimi zar zor açık tutuyordum. Sanırım bayılıcam. Beynimin içindeki cümleler koşuyor atlıyor canımı yakıyordu. Dayanamayıp yeter diye bağıracaktım. Bir kaç dakikalığına bile olsa susmaları lazımdı. Beynimin dinlenmeye ihtiyacı vardı.

"Hayır" dedi. "Sana karşı bir şeyler hissediyor. Bu her gün seni yiyecekmiş gibi bakan gözlerini açıklıyor. Sen onun düşmanı değilsin. Onca şeyden sonra sana neden zarar vermediği belli."

"Beni korkutan bana zarar vermesi değil. Birini öldürdüğünü söyledi." Ellerim buz kesmişti. Titriyordum. Başımdan aşağı suların döküldüğü hissettim. Ondan sonra kafam ağırlaşıp yavaşça arkaya düştü. Gözlerim kapandı. Bütün ağırlık üstünden çekildi.

Bayılmak aslında çok güzel bir histi. Her şeyden bıkmış olduğun an bayılabilsen keşke. Sanki tüm sorunlar böyle çözülüyordu. Sen bayılınca sanki geri kalan sorunları başkası süpürüyordu. Kendini hafif bir uykuya teslim ediyordun. Dünyayla olan bütün bağlantın kopuyordu. Uykudan korkulur mu hiç?

Ama gözlerimi açtığımda herkes çok korkmuşa benziyordu. Görüş açım bulanıktı. Duyduğum seslerde öyle.

"Ona nasıl söyleyeceğiz?"

"Çocuklar siz karışmayın. En iyisi uygun bir dilde benim söylemem lazım" Bu annemdi. "Fakat sizden ricam onu hiç yalnız bırakmayın. Doktor kafasını bir yerlere vurması ve ya çarpması hastalığı tetikler dedi." Sesi ağlamaklıydı. Kimden bahsediyorlardı benden mi? Hasta olan benmiydim? Ama ben en fazla grip falan olurum.

Görüş açım netleşince Mirayla göz göze geldik. Gözleri kızarmıştı. Beni görünce yanıma gelerek elimi tuttu. "Eylül!" dedi endişeyle. Hastane odasındaydık. Berke ve Enes kapıda duruyordu. Berke'ye baktığımda onunlada gözlerimiz kesişti. Aslında şuan hepsi bana bakıyordu. Annemde sağ tarafıma oturarak elini yanağıma koydu. Kolumda serum vardı. Koluma giren iğneye korkuyla baktım. Bunu istemiyordum. Ellerim buz kesmişti. Serumun takılı olduğu kolum felç olmuştu sanki.

Mutluluktan YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin