Bölüm 20 - DUYGULAR

670 104 20
                                    

Kendimi bir kitaba bile veremiyordum. Okuyamıyordum işte. Okusam da anlamıyordum. En sonunda kitabı bırakıp müzik açtım. Son ses müzik açtım. Kulaklarımı sağır edecek kadar.

Müzik tamamiyle düşüncelerimle birleşiyordu. Beynimle her şeyimle bütünleşiyordu.. Kendimi yere attım. İnanın ne yaptığım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Müziği ve sözlerin verdiği duyguyla gözlerimi kapadım. Daha az önce ağlamamak için kendime söz vermiştim. Ama çoktan ılık göz yaşı acıyla yanaklarımdan süzüldü. Aklımdan çıkmıyordu. O fotoğrafları...

Berkeden nefret ediyordum. Kenandan da nefret ediyorum. Muhtemelen her şeyi anlatmıştı. Umurumda değil. Miray arayınca kendimi topladım ve müziğin sesini kıstım.

"Efendim."

"Eylül neredesin"

"Ben evdeyim."

"Bize gelsene bir şeyler yapsak Berkeleri aradım ama açmıyor. "

Acaba neden? Gözlerim yine dolmaya başlamıştı.

"Hm..." dediğimde sesim titredi ve Miray bunu anladı. Of.

"Eylül sen ağlıyor musun?" diye sorduğunda kendimi iyice tutamadım. "Eylül ya ne oldu hemen yanına geliyorum. "

"Hayır gelme!"

Sadece yalnız kalmak istiyordum. En azından şu an.

"Eylül ne olduğunu anlatmazsan geliyorum."

"Berke..." yine kendimi tutamıyordum kahretsin! "Kenan bir resim atmış Berke ile bir kız öpüşürken!"

"Saçmalama canım Berke yapmaz belki daha önceden kalmış bir resi...."

"Hayır Miray! Üstünde ona verdiğim gömlek vardı! Eneste yanındaydı"

"Ne Enes mi! Ben hemen onun evine gidiyorum sonra sana haber vereceğim."

Bu durumu açıklayacak hiç bir şey yoktu. Kenan onları öyle gördü ve bana resmini attı.

Ya Berke buraya gelirse? Onu görmeye falan hazır değilim. Hatta mümkünse hiç görmek istemiyorum. Hemen üstümü giyindim ve annemi aradım. Geç geleceğini söyledi. Bende çantamı alıp dışarı çıktım.

Normalde cuma günleri gittiğimiz kursa ben bugün gidecektim. Bugün çarşamba ama olsun. Belki hocamız izin verir.

Önümdeki kum torbasına bütün sinirimle vuruyordum. Onu Berke olarak hayal ediyordum ve vuruyordum. Yaklaşık 1 saattir bu durumdaydım. Bitik haldeydim.

Yanıma bir çocuk geldi. Erkeklerin çalışma katı yukarıdaydı. Onun burada ne işi var?

"Kum torbasının ne suçu var? " dedi sırıtarak. Yakışıklı, kaslı, ve benden büyük duruyordu. Çok çalıştığı her halinden belliydi. Yıllarını vermiş gibi duruyordu hatta.

"Sen kimsin?" dedim.

"Ben Mert sen kimsin?"

"Eylül ve şuan işim var beni lafa tutma."

"İşini yanlış yapıyorsun Eylül."

"Öyle mi sen çok biliyorsun her halde? Burada ne işin var gitsene sen!" Zaten sinirliydim bide bu eksikti.

"Jale hocanın oğluyum ben." Bir an afalladım. Bendeki şansa bak az kalsın çocuğa küfürcükler saydıracaktım.

"Yani?" dedim umursamamaya çalışarak. Bana dahada yaklaşıp "Sana nasıl vurman gerektiği öğretebilirim"

Normalde olsa tersleyecektim ama neyse. Olumlu anlamda kafa salladım. Arkama geçip kollarımı tuttu ve bazı taktikler söyledi. Yanımda ki kum torbasının yanına gidip:

Mutluluktan YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin