6.BölümBölüm şarkısı:
Ceylan Ertem - Esmer.🌒
En çok korumaya çalıştıkların, en fazla zarar gören kişilerdir. Bir kafese bile hapsetsen gelir acımasızca onu bulur. Kenan’ı o koltukta gördüğümde aklıma ‘ben Zehra’ya ne söyleyeceğim’ geldi sadece. Çünkü zaaflar insanı mahveder. Beninim kahrolmam için onun saçının tek teline zarar gelmesi bile yeter.
Seçkin benim onun için ne kadar çok çabaladığımı, yolunda can koyduğumu bile iyi bilir. Eğer tek bir yanlış yaparsak zarar görecek en birinci kişi Zehra’ydı. Kalbim göğüs kafesimi delip geçecekmiş gibi hızla atıyordu. Adrenalin tüm bedenimi esir almış elim ayağım titriyordu.
Kapının kenarında hiç bir şey söylemeden sadece bir birimize bakıyorduk. Bir adım attım, "Se-senin burada ne işin var?." Dedim sesim titredi. "Bu nasıl sorumsuzluk."
Hiç duruşunu bozmadı. "Sorumsuz olan sensin..." diye eliyle beni gösterdi, "Ben gayet ne yaptığımı biliyorum."
Cevap verecektim ki Zehra salona girerek benimle aynı tepkiyi verdi.
İfadesizce Kenan’a ardından bana baktı.
Kenan oturuşunu düzelterek ayağa kalktı tebessüm ederek. Zehra bir kaç adım atarak Kenan’a sarıldı. "Hoş geldin abi" dedi neşeli bir tonda.
Tanışıyordular. Zehra onların ailesinde her kesi iyi tanır fazla severdi. Kenan bir tek Zehra’nı sever, bir tek ona gülümserdi. Kardeşiyle aynı yaşta olduğu için kendine fazla yakın görüyordu benim düşüncemde.
"Hoş buldum abicim." diye Zehra’nın saçlarına ufak buse kondurdu. "seninle sonra özlem gideririz..." Kolunun iki yanından tuttu kendinden biraz uzaklaştırdı. "Ablacığınla biraz konuşmamıza müsaade edermisin?."
Benden başka her kese kibar davranır saygılı konuşurdu.
"Evet, seni dinliyorum." kollarımı önümde birleştirdim. "Bu kadar önemli ne olabilir ki, oturmuş beni bekliyorsun." Dedim sabırsızca.
"Önemli olan şu ki..." benim aksime kollarını arkasına sakladı, "Sorumsuzun tekisin." Kafamdan aşağı kaynar suların döküldüğünü sandım. "Şımarık ve başına buyruk hareketler."
Sesimi sakin tutmaya çalıştım. Çizgimi bozmadan temkinli cevaplar verecektim. "Sen bir açık olurmusun?... Uzatmadan sadede gel bana." Kaşlarını yukarı kaldırdı diliyle dudaklarını yaladı. "Peki."
"Mesaj atıyoruz cevap yok, arıyoruz hanımefendinin telefonu kapalı." Dedi göz temasını hiç kesmeden. "Meğer Hazel hanım Seçkin beyin restoranında akşam yemeği keyfi yapıyormuş." Başını iki yana salladı. "Telefonunu kapatmış sefa sürüyor."
Yine yargılıyordu işte, yine bilip bilmeden kendince sebepler üretip ardına sığınıyordu. Oturup insan gibi aslını öğrenmeden küstahça yargılıyordu.
"Ne biçim konuşuyorsun..." elimi uzattım sinirle kaşlarımı mümkünmüş gibi daha fazla çattım. "Ne sefası ne diyorsun sen, ağızından çıkanı kulağın duyuyor dimi senin?" çizgimi bozmayacaktım dedim ama öyle olmayacaktı anlaşılan. "Ne diyorsun?"
O kadar sakin ve sinir bozucu hareketler sergiliyordu ki, bir an içim nefretle doldu. Karşımda en acımasız düşmanım varmış gibi hissettim. Onu asla pembe düşlerimin arasından ayırmayan ben, kendi ellerimle o düşten çekip kopardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜTENÂ
ChickLitBurnunu kulağımın arkasından köprücük kemiğime kadar koklayarak sürttü. Ona daha fazla yer açmak adına başımı geriye doğru yasladım. "Kokun..." Dedi boğuk ses tonuyla. "Şu narin tenin..." Diye koklamağa devam etti. Ayaklarımı yere basmakta zorluk çe...