9.Bölüm

35 1 0
                                    

🌛

Hiç durduğunuz yerin ayağınızın altından kaydığını hissettiniz mi? Sanki tam da o an yer yarılacak ve içine girecekmiş gibi sarsılırsınız.

Tutacak tek bir dal yoktur ve sen tek başınasın. Elini uzatsan boşluğa savrulacaksın. O an sadece gözlerini kapatır zamanın geçmesini beklersin.
Oysa zaman dediğin, sen nerede durursan seninle beraber durur; geçer sandığın şeyler mıknatıs gibi yakana yapışır.

Kenan'ın arkamdan bağırarak söylediği şeyler tam da buydu. Ayağım ilk önce çivi gibi yere çakıldı ardından deprem olurcasına kaymaya.

Tırnaklarımı avuç içlerime bastırdım. Ona inanmamayı seçtim. Sırf ben gitmeyeyim diye saçma bahanelerine inanmamayı seçtim. Fakat bir yanım kuşkuyla doldu.

Bir yanım arkamı dönmeyi istese bile bir yanım tamda şu an buradan uzaklaşmayı istiyordu.

Hiç bir şey düşünmek istemedim. Bir adım attım gitmek için. İki...üç...dört.

"Hazel, dur! Dön arkanı bana bak halime, gözlerime..." Kenan'ın yalvaran sesiyle durmadım. "Yalvarıyorum, Hazel..." dedi tükenmişliği sesine yansıdı. Gözümden bir damla yaş düştü. Elimle usluca sildim. "Daha fazla yalanlarına kanmayacağım Kenan, yalvarma." Dedim arkamı bile dönmeden. Dönersem geri gidememekten korkuyordum.

"Yemin ederim yalan söylemiyorum Hazel, otursan bir dinlesen, anlarsın beni. Ne olur Hazel."

"Hayır Kenan, gidiyorum ve seni dinlemeyeceğim." Dedim. Sesim öyle bir sert çıkmıştı ki kendim bile tek gideceğime inandım. Sanki az önce kurt kuşa yem olmaktan korkan ben değilmişim gibi. "Bu saatte tek başına hiç bir yere gidemezsin Hazel, itiraf ediyorum sana yırtıcı hayvan olmaması konusunda yalan söyledim. Birazdan çıkarlar ortaya korkmuyor musun?" dediğinde aniden arkamı döndüm. Yüzünde zafer kazanmış olmanın gülümsemesi vardı.

"Neden durmadan kendini çıkmaza sokuyorsun? Sürekli bana yalan söyleyerek tam olarak nereye varacaksın? Kafan uzaya mı erişiyor Kenan? Sırıtıp durma sinirlerimi bozuyorsun."

Gerçekten sinirlerim bozulmuştu. Hem durup dururken yalan söylemesi ve haksız olduğu halde sırıtıp durması sinirlerimi bozuyordu.

Pantolonunun cebinden anahtar çıkardı ve görmem için havada salladı. Daha sonra yan taraftan evin kapısına doğru gitti kapıyı açtı. Hiç bir şey söylemeden içeri girdi ve ben öyle bekledim. Birden bire etrafı saran sarı ışıklar yandı. Gölün biraz kenarından başlayarak evin tam etrafı ışıklarla kaplandı. Etraf o kadar güzeldi ki ağızım açık izledim.
Kenan'ın dışarı çıkmayacağını anladığımda mecburen eve doğru yürüdüm. Zaten gidecek başka bir yerim yoktu. Kapıdan içeri girdiğimde geniş ahşap bir salon karşıladı beni. İki kattan oluşan evin alt katında sanırım salon mutfak ve banyodan başka oda yoktu. Göl tarafa boydan camlar ve orta boyutta veranda vardı. Gayet güzel tasarlanmış bir evdi.

Kenan ortalıkta yoktu. Evin kapısını kapatarak biraz daha içeri geçtim. "Acıkmışındır sen, yemek hazırlayalım da karnın doysun." Diyerek merdivenlerden aşağıya iniyordu Kenan. "Hayır, acıktığımı nereden çıkardın." Dedim gözlerimi devirerek. "Tamam sorun değil Hazel, ben açım kendime hazırlar yerim. Teklif var ısrar yok." Dediğinde mutfağa geçti.

Çok açtım. Hatta midem isyan bayrağı bile çekmişti fakat inat ettiğimden yemek istememiştim ama anında pişman olmuştum. Yavaş adımlarla mutfağa doğru yürüdüm. Kapının pervazında durup kollarımı göğsümde birleştirerek sessizce ne yaptığını izlemeye başladım. Dikkatli şekilde makarna hazırlıyordu. Suyunu ocağa koymuş kaynamasını bekleyerek diğer taraftan domatesli sos hazırlıyordu. Sanırım yemek yapmak konusunda becerikliydi.

MÜTENÂ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin