'Evet, Mckane'i kocam olarak kabul ediyorum.'
Bir zamanlar nefret içinde dudaklarımdan dökülen bu sözler beni bugüne getirmişti. Yavaşça başımı kaldırıp yanı başımda duran adama baktım. Tok sesiyle çalışanlara emir veriyordu. Ne yaptığımın farkına varamadan elimi uzattım ve yanağına dokundum. James şaşkın gözlerini bana çevirdi. Çalışanların hepsi gözlerini dikmiş bu beklenmedik sevgi gösterisini izliyorlardı. Utançla elimi çekmek için yeltendiğimde James elini elimin üzerine yerleştirdi ve bana engel oldu. Ardından gözlerimin içine baktı. Bu öyle bir bakıştı ki... Gözlerinde bana olan saf sevgiyi hissetmemi sağlamıştı. Sonrasında az önce hayranlıkla emir vermesini dinlediğim sert ses tekrar yankılandı.
'Rwyf wrth fy modd yn fwy na dim i chi!'
Sözlerinin insanlar üzerinde etkisi keyifli kahkahalar ve zafer nidalarıydı.
Anlamaz şekilde insanları izledim ve 'Ne dedin de bu kadar keyiflendiler?' diye sordum.
James belimi kavradı ve beni kendine çekti.
'Seni her şeyden çok seviyorum dedim.' Dediğinde gözlerimden bir damla yaş düştü.
Başparmağıyla gözümdeki yaşı sildi.
'Neden ağlıyorsun Bella?'
Elimin tersiyle hızla yüzümü sildim.
'Mutluluktan. Sanırım bebek beni her geçen gün daha duygusal biri haline getiriyor.'
Yavaşça artık gizlemesi imkansız olan karnımı okşadım. Bebek iştahımı oldukça açmıştı. James arada bütün Highlands'i yediğim hakkında yaptığı zekice esprileriyle bütün çalışanları güldürüyordu...
Kralın huzurunda yaşadığımız olayın üstünden tam tamına 2 ay geçmişti. Brandon alınan kararın ertesi gününde büyük bir meydanda pek de insancıl olmayan şekilde işkenceye uğramış ardından da idam edilmişti. James o gün infazın gerçekleştiği yere gitmeme izin vermemişti. Nedenini ise sonra öğrenmiştim. Oda hizmetçisinin anlattığına göre işkenceyi yapan herkesin korkarak bahsettiği benimse kocam olan Mckane'di. Brandon'ın ellerini taşın altında ezdikten sonra kesmişti. Hizmetçi bunu söyledikten sonra gözlerini dehşet içinde açmış ve bilmiş bir ifadeyle;
'Bu sayede herkes bir kez daha Mckane'e ait olana dokunmamak gerektiğini anladı hanımefendi.' Demişti. Her ne kadar Barndon'un bunu hak ettiğini düşünsem de James'in yaptığını biraz fazla bulmuştum.
Brandon'un ölümünden sonra James kısa sürede Mckane halkını yerleştirdiği güvenli yerlerden geri çağırdı ve kralın sağladığı para yardımıyla kaleyi ve Mckane arazisini onarmaya başladık. Bu süreç içerisinde önceden bana karşı cephe almış olan halk gittikçe beni benimsemeye başlamıştı.
Bugün yani hepimizin bir araya gelerek, emek dökerek onardığı evlerimize yerleşeceğimiz gündü. Herkes sevinçliydi. James onarımı bugün tamamlanan kale duvarına bakarken gülümsedi ve herkesi akşam yapılacak şölene davet etti. Bütün Highlands'in toplanacağı şölenle...
***
Üzerimdeki elbise göğüs altından bollaşarak karnımı daha az belli ediyordu. Alt etek tamamen beyaz tüllerden üstteki ise incecik pembe bir kumaştan oluşuyordu. Etrafımda yavaşça döndüm ve kahkaha attım. Aynı küçüklüğümdeki elbiseler gibiydi. Gözlerimi kapattım ve elimi karnımda gezdirdim. Belimin etrafına dolanan kollarla hızla gözlerimi açtım.
'Tanrım James beni korkuttun.'
James başını omzuma yaslamıştı. Aynadaki yansımama bakarak gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehine
Historical Fictionİntikam uğruna kaçırılmış genç bir İngiliz Leydisi, kalbi buzla kaplanmış İskoç bir adam...Sonsuz nefretten aşk doğacak mıydı peki?