Eveeeet ben geldiiiiim :) Yüzleşmeler ve gerçeklerle dolu bir bölümle sizlerleyim :) Umarım beğenerek okursunuz :) Yorumlarınızı ve votedlarınızı merakla bekliyoruuuuuum:)))
Not : Bu bölüm isteği ve güzel yorumları üzerine @RionnaOswald adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir :)
Eğer siz de bir bölümün kendinize ithaf edilmesini istiyorsanız bölümün altına isteğinizi bildirmeniz ya da mesaj atmanız yeterli :)
Tamam sizi bölümle baş başa bırakıyorum :)
Birbirine bu kadar benzeyen iki insanın bu kadar uzak olması... İşte şu an babamla aramızdaki durum buydu. Ben onun kızıydım! Ama üzerimdeki nefret dolu bakışlar artık düşman olduğumuzun kesin kanıtıydı.
James'den aldığım güçle merdivenleri iniyordum. Etrafa bakmak yerine her yeri boş hayal ediyordum. Merdivenlerin sonuna ulaştığımızda herkes şaşkınlıkla bize bakıyordu. James'in yönlendirmesiyle devasa iki tahtın bulunduğu kısma ilerledim. Bu sırada babam da kalabalığın arasında keskin bakışlarla beni süzüyordu. Umursamamaya çalışarak gözlerimi önüme diktim. Tahtların önüne geldiğimiz de iki kralla karşılaştık. İngiltere Kralını bir iki kez halka seslenişinde görmüştüm. İskoç Kralı ise yabancı olduğu için gözlerim ona takılmıştı. Adamın etrafına saçtığı değişik bir hava vardı. Sanki ölüm kalkanları etrafını sarmıştı. Şaşkınlıkla ona bakarken James'in belimdeki elini hissettim ve reverans yapmam gerektiğini anladım. Hızla öne eğilirken yaptığım saçma davranış yüzünden utanç içindeydim. Koskoca krala gözlerimi dikmiş çocuk gibi bakmıştım. Kralın konuşmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.
'Demek meşhur gelin sizsiniz.'
Gözlerimi yavaşça incelemekte olduğum tahtın ayaklarından kaldırdım.
'Evet, efendim benim.'
Kral tahtında daha da yayılırken ellerini incelemeye başladı.
'Nasıl bir kargaşaya neden olduğunuzun farkında mısınız leydi?'
Utançla başımı eğdim.
'Evet, efendim.'
'Sizin yüzünüzden İngiltere ile aramızda sorun çıkacaktı.' Dediğinde sesi bir kat daha yükselmişti.
'Affınıza sığınıyorum efendim.' Diye mırıldandım.
'Neyse ki kral anlayış gösterdi ve buralara kadar gelme şerefini bize bahşetti. Bu sayede bu yanlış anlaşılmayı çözeceğimizden eminim.' Diyerek yanındaki İngiliz Kralı'nı işaret etti.
Bir zamanlar benim kralım olan adama baktığımda kınayan bakışlarla karşılaşsam da aldırmadım. Beni vatan haini ilan eden adama şu an pek de saygı duyamıyordum.
Birden kalabalığın içinden bilindik bir ses yükseldi.
'Sayın İskoç Kralı, izninizle gelinin babası olarak fikrimi beyan etmek istiyorum.'
İki kral da şaşkınlıkla birbirlerine baktıktan sonra, 'Buyurun öne gelin, sizi dinliyoruz Baron Stoneville.' Diyerek babamı eliyle ön saflara çağırdı.
Babam yanıma gelip durduğunda nefret kokan bir sesle 'Ben kızımın bu adamla kaçtığına inanamıyorum. Bu kesinlikle planlı bir eylem olmalı. Kızımı kaçırdılar efendim. Onu benden intikam almak için kaçırdılar.'
Salon bu beklenmedik suçlamalar karşısında şaşkınlık nidalarıyla dolarken. İngiliz Kral tahta huzursuzlukla doğruldu 'Lord Stoneville, Tanrı aşkına siz neden bahsediyorsunuz?' uyaran sesi etrafta yankılanırken babamın sert tutuşunu kolumda hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehine
Historical Fictionİntikam uğruna kaçırılmış genç bir İngiliz Leydisi, kalbi buzla kaplanmış İskoç bir adam...Sonsuz nefretten aşk doğacak mıydı peki?