Genç kız elindeki testiyi zor da olsa taşıyarak kuyunun başına gitti. Bunun bir de dolu halini nasıl geri götüreceğine aklı ermiyordu. Babası bir sınır baronuydu. Her yıl yapılan sınır şenliklerine bu nedenle zorunlu olarak katılıyorlardı kız kardeşleriyle. İskoçlar ve İngilizlerin nadir de olsa bir arada oldukları anlardandı bu zamanlar. Ama o barbar İskoçları nerede göre kaçıyordu. Onlar hakkında anlatılan onca efsane yalan olamazdı. Bir an aklına korku dolu hikayeler gelince ürperdi. Başını salladı hızla iki yana. Onlar yakınındayken korkusunu belli etmemeliydi. Testiyi doldurduktan sonra kendi çadırlarına doğru gitmek için arkasını döndü. Ama iri bir gövdeye çarpmasıyla olduğu yerde kalakaldı. Başını hafifçe yukarıya kaldırdığında çarptığı iri bedenin sahibini görme şansına erişti. Korku salan, kısılmış kahverengi gözler ve kasılmış bir çene. Dağılmış kahverengi saçlara gözleri kayınca hızla bakışlarını gözlerine indirdi. 'Siz! Çekilin önümden!' Ellerini adamın göğsüne koydu ve itti var gücüyle. Ama bir adım bile oynatamamıştı onu. Bu sırada ellerine baktı ve aklına testi geldi. Yere bakınca testinin elinden kayıp düşmüş olduğunu gördü. Bütün su yere akmıştı. Var gücüyle bağırdı 'Öküz herif! Pis İskoç! Gördün mü yaptığını! Bütün su yere akmış!!!' Ellerini yumruk yapmış adama vurup duruyordu. Genç adam sonunda onun minik bileklerini tuttu 'Kes hareket etmeyi!' neredeyse fısıldamıştı ama sesi bağırsa bu kadar etki yapmazdı kızın üzerinde. Kız daha da kıpırdanıp çırpınmaya başlayınca bir hamlede omzuna attı onu. Daha da bağırmaya hatta çığlık atmaya başlamıştı 'Manyak bırak beni! İmdaaaaat!!! Lütfen yardım edin.' Ama kuyunun şenlik alanına uzak olması ve gelen çalgı sesiyle genç kızın sesi bir nebze olsun duyulmadı. Genç adam atın üzerine çıkıp onu da önüne alınca gözleri korkudan sonuna kadar açılmıştı. 'Bak bırak beni. Ben Stoneville Baronu'nun kızıyım. Eğer babam haber alırsa seni yaşatmaz.' Adam atı dörtnala sürmeye başlamadan önce onun bu sözlerine kahkaha attı ve 'Seni neden kaçırıyorum sanıyorsun Isabella Stoneville.'dedi. Bella kolay kolay korkmazdı. Ama o efsanelerdeki İskoçlardan birisine rast gelmiş olmaktan korkuyordu. Gözlerini kapattı ve hızla giden atın üzerinde ona bir an olsun yaklaşmamak için dimdik oturdu. Bu yabaninin elinden kaçmanın bir yolunu bulmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rehine
Historical Fictionİntikam uğruna kaçırılmış genç bir İngiliz Leydisi, kalbi buzla kaplanmış İskoç bir adam...Sonsuz nefretten aşk doğacak mıydı peki?