20~Colville

21.4K 1.1K 42
  • İtfaf edildi ahyou351
                                    

Yazdığım en uzun bölümle kardışınızdayııııııııııııım :) Uzun zaman geçti bölümün ardından ama telafimi uzun bir bölümle yapıyordum. Sona yaklaştığımızı hissediyorum ama siz yine de bana güvenmeyin derim :D Umarım beğenerek okursunuz ve yorum/vote ile beni desteklersiniz. Hepsini tek tek okuyorum ve mutluluktan uçuyorum :) İyi okumalar dilerim devgili Rehine okuyucuları :)

Not : 95.000 OLMUŞUUUUUUUZ. Neyse sakinleşiyorum ve gerçekten veda ediyorum :D

Bu arada bölümü sevgili @ahyou351 e ithaf ediyorum ama ne yazık ki hesabını bulamadım wattpad de :(

Havanın ciğerlerime nüfuz etmesiyle bütün bedenim yanmaya benzer bir acıyla sarsıldı. Adeta bir hayvanı andıran çığlığımın eşliğinde gözlerim açıldı. Toprağın üzerinde sere serpe yatıyordum. Üzerimde sadece iç geceliğim vardı. Her yanım toz toprak içerisindeydi. Kasıklarıma giren sancıyla elimi yavaşça karnımda gezdirdim ve bakışlarımı etek uçlarıma kaydırdım. Kan... Bacaklarımda kuruyan kan lekeleri... Acı bir çığlık kalbimi parçalayarak sessizliği yardı. Canımın yanmasına aldırmadan doğruldum ve yalpalayarak yürümeye başladım. Soğuk içime işliyordu, iğne şeklinde bütün tenimi gezdiğini hissediyordum. Acıyı ikinci plana atmak zorundaydım. Yoksa bu cehennem benim sonum olurdu. Bağırmak için dudaklarımı araladım.

'Jameeeeeeeeeeeeees!'

Sesim yankılandı, yakınlandı, yakınlandı... En ufak bir karşılık yoktu.

'Jameeeeeeeeeeeeeeeees!'

Bir daha bağırdım. Canım yanıyordu ama aldırmıyordum. Ani bir çıtırtı duydum ve gözlerimi kısarak etrafı taradım. Birkaç metre uzağımdaki bir ağacın gözdenin arkasına gizlenen birini fark ettim.

'Hey sen!'

Elbisesinin ucunu görüyordum. Beyaz bir kumaş rüzgara yenil düşmüş bir halde sallanıyordu. Yeri kolaçan ettim ve dünyadaki en gülünç koruma aracı olarak cılız bir dalı buldum. Yavaşça ve emin adımlarla ağaca ilerledim. Kumaş hala sallanıyordu. Sanki benim görmem için oraya asılmıştı. Temkinli bir şekilde ağacın önüne geçtim ve... Sadece ağacın gövdesine takılmış bir kumaş parçası buldum. Beynim bana ihanet ederken akımı yitirdiğimi düşünmeye başlıyordum. Tanrım bana ne olmuştu. Neden hiçbir şey hatırlamıyordum?

Koluma düşen bir damla ile düşüncelerimden sıyrıldım. Elimle koluma damlayan sıvıya dokundum. Kırmızı... Başımı korkarak yukarıya kaldırdım ve onu gördüm. James... Benim James'im! Ağacın iri bir dalına asılmış halde duruyordu. Vücudundan o kadar çok kan akmıştı ki elbiselerinin rengi fark edilmiyordu.

Kendi kulağıma bile yabancı gelen bir sesle 'Hayır...' diye fısıldadım.

'Hayıııııııııııııır!'

Arkamdan gelen çıtırtıyla hızla o yöne döndüm ve elimdeki dalı bir kılıç gibi savurdum. Ama karşımdakini görmemle nefesim kesildi. Mckane ekosesinin rengine bürünmüş bir oğlan çocuğu masmavi gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Dudakları aralandı;

'Anne, babam öldü mü?'

***

Kolumun sertçe sıkılmasıyla gözlerimi açtım. Karşımdaki Brandon'du. Derme çatma bir çadırın içerisindeydik. Sadece ikimiz... Yattığım battaniyenin üzerinde doğruldum ve öfke dolu gözlerimi ona diktim.

'James'e ne yaptın?'

Brandon şaşırmış görünüyordu. Böyle bir soru beklemediği aşikardı.

'Manyak kadın. Şimdi de aklını mı kaçırdın? Hem de bir İskoç adamın aşkı yüzünden. Baban seni öldürecek Isabella.'

Hızla üzerine atıldım ve ona vurmaya başladım.

RehineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin